DOĞUMU: 1965’te K. Maraş’ın Pazarcık ilçesinde doğdu.
EDEBİ HAYATI: Öğrencilik yılları hep fikir-edebiyat
çevresinde geçti. 1987 yılında İslam dergisinin başlatmış olduğu kursta, Erdem
Beyazıt, Akif İnan, H. Hüseyin Ceylan gibi yazar ve şairlerden seminerler aldı.
Yazıları, Kurtuluş, Mihriban, Yeni Hilal dergilerinde ve Milli Gazete ve
Akit’te yayınlandı.
GÖREVLERİ: 1989’da Fakülteyi bitirerek bir süre Ankara’da bir
vakıfta idarecilik yaptı. Milli Gazete’de yazıları da bu dönemde yayınlanmaya
başladı. 1990 yılından itibaren Maraş Yetiştirme Yurdunda öğretmen olarak
görev yaptı.
MEDENİ HALİ: Yazar evli, iki çocuk
babasıdır.
ESERİ: Sorgulanması Gereken Kavramlar, adlı bir nesir kitabı
var.
----------------------------------------------------------------------------------------------
AYDINLAR NE KADAR AYDIN
Yaşadığımız ülkenin uzun ve kısa vadeli veya büyük-küçük pek
çok problemi var belki, ama bir tanesi var ki onlar içinde hem sırıtıp durmakta,
hem de Türkiye’nin 200 yıldır içinde bulunduğu badireyi atlatmasının önünde
başlıca engel faktör olmaktadır
Nedir, Türkiye’nin, mazisi 200 yılı bulan en önemli
problemlerinden biri? Hem bu problem nasıl problemdir ki 200 yıldır
çözülememiştir? Yoksa, bizce 200 yıllık ve en önemli problemlerden diye tavsif
edilen bu mesele tüm toplum tarafından da anlaşılamadığı için mi çözüme
kavuşturulamıyor?
Bu çözülemeyen ya da anlaşılamayan sorun bir aydın sorunudur
ve iki cephelidir. Bir cephesiyle aydınlardan kaynaklanmayıp, aydınların da
kendilerini içinde bulduğu bir batılılaşma ve İbni Haldun’un sosyolojik
yaklaşımıyla güçlü (Batı) toplumlarını takip ve taklit etme kendi kültür ve
tarihi donanım ve mirasından referans almayarak kendi kendine
yabancılaşma.
2. Cephesiyle de böyle bir tablo karşısında aydınların özveri
ve performansla kendi kültürel dinamiklerini merak edip araştırma, sorguluma,
gün ışığına çıkarma ve yeni sentezlere ulaşma gibi “aydınca” bir misyonu
üstlenmeyip aksine “avam”gibi kendi kültür ve tarihi hakkında hurafe, uydurma ve
hatta misyonerlerin tespitlerine bile körü körüne bağlanarak toplumların yüzde
98’inin inandığı bir din konusunu bile araştırıp öğrenmediklerini için Salman
Rüşdi veya Teslime Nesrin’in 1700 yıldır cevabı var ve verilmiş soru zırvalarına
inanmış, kafaları karışmış ve onların üslubuyla konuşmaya başlamış, mal bulmuş
mağribi gibi dine saldırıyı bir meziyet saymış, bir aydınlar güruhuna “en önemli
problem “ yakıştırması yapmanız herhalde haksızlık olmasa
gerekir.
Bir ülkenin aydınlarının zihinleri “müstemleke” olunca
halkınınki nasıl olur? Bir ülkenin aydınları o ülke hakkında “cahil”
olunca,halkı ne derece bilgili olur? Bir aydın tipi düşünelim ki, aydın
nitelendirildiği coğrafyayı ve üzerindeki kültürel zenginlikleri
bilmiyor,araştırmıyor ve hatta merak dahi etmiyor. Bu aydın neyin aydınıdır ve
nasıl aydın olmuştur? Türkiye’de aydın olmanın bir TSE’si var mıdır? Varsa,
aydınlık; batılı değer yargılarını bilmeye mi endekslidir ki aydın geçinenler
batı kültürünü kendi kültüründen daha iyi merak edip
öğreniyorlar?
Yoksa, Batı’yı Türkiye’den daha iyi bilmek Türkiye ‘de aydın
olmanın şartlarından da biz mi bilmiyoruz? Bütün bu sorular sağlıklı cevap
bulduğu zaman Türkiye’de önce aydın olma, sonra da Türkiye’yi layık olduğu
eksene oturtmak bir problem olmaktan çıkacaktır.
Aydınlar lokomotife, avam ise vagonlara benzer. Lokomotif
motor dairesidir ve vogonları, yani toplu kendi gittiği istikamete yöneltir. 200
yıldır lokomotif pozisyonundaki aydınların istikameti batı olduğundan, bin
yıllık İslam toplumu yavaş yavaş dejenere olarak, Batı’nın tüm kavram ve
kurumların, kötü bir taklit ile ithal etmiş olan aydınların (askerler ve
bürokratlar) tasallutuna boyun eğmiştir. Oysa bu aydınlar ne kadar aydındır?
Karl Marks’ın Des Kapital’ini, Darwin’in Türlerin kökeni’ni, M. Veber’i Engels’i
dünya klasiklerini; Balzac’ı, Dostoyevski’yi, V.Hügo’yu, hasılı tüm dünya
idoloji ve doktrinlerini merak ederek okuyup öğrenen Türk aydını (!?) 114 sure
666 ayetlik, yaşadığı toplumun bin yıldır inanıp yaşadığı, yaşam referansı
yaptığı biricik Kur’an-ı Kerim’i, inanmasa bile merak olsun diye mealinden
okumayı düşünmemiştir.
Batı’nın meraklı ve araştırmacı insanlarının (Prens Charles,
R.Graudy,C.Stevens vs.) bir dış kültür olduğu halde, İslamı, Kur’an’ı araştırıp
okumalarına rağmen, bizim aydınlarımız onu 3.dünyanın geri kalış sebebi,
kadınları haremlere doldurma kitabı mesabesinde gördüğünden okumayı aşağılık
kompleksine düşme ile eş anlamlı görmektedir. Nadiren araştırıp okuyan aydınlar
da onun başkanları tarafından bilinmesi o kadar alçaltıcı telakki eder ki bir
sır gibi gizler .
Nedir aydınımızı kendi kültürü hakkında okuyup araştırma
yapmaktan ürkütüp alıkoyan?. Besmele görmüş şeytan gibi aydınımızın kültüründen
kaçışı niye? Aydınlarımız bu soruların cevabını bulup mutlaka vermek
zorundadırlar. Çünkü bu bir sorumluluktur.
200 yıldır aydınlarla halkın arasındaki uçurumın
kapatılabilmesi için, inanıp kabul etmeseler bile aydınların kendi toplumlarının
tarih ve kültürlerini okuyup öğrenmeleri ve o dengelere göre hareket etmeleri
gerekir.
Yoksa; Mevhibe İnönü’nün: ”İsmet İnönü o kadar riyadan,
gösterişten uzaktı ki Cuma namazlarını bile evde kılardı”, bir büyük gazetenin:
“Bu yıl hac yine Kurban Bayramı’na denk geldi”, yine bir başka gazetenin:
”Cenab-ı Allah bir hadis-i şerifte buyuruyor ki… “ gibi örneklerle zırcahillik
abideleri dikilmeye devam edilecektir. En acı olanı da ülkenin profesör
başbakanın geçen yıl Filistin’de namaz kılmayı yüzüne gözüne bulaştıracak kadar
traji-komik duruma düşmesidir ve aydınlarımızın 200 yıllık takip ettiği çizgiyi
en güzel bir şekilde bu örnek sergilemektedir.
TC bir kadın profösörünü başbakan yapabilmiştir belki, ama o
insana ilkokul düzeyinde namaz kılmayı öğretememiştir. O profesörde, kılmasa
bile namazı merak edip bir “resimli namaz hocası’ndan” olsun öğrenmeyerek gerçek
ABD vatandaşı olduğunu tescil etmiştir.
Aydınlara çağrı: Kendi kültürünü temel baz almadan
aydınlanmaya çalışmak, temelsiz bir binaya benzer ki, işte siz temelsiz,
boşlukta aydınlanırsınız, o halde artık ayağınız yere
bassın…
-----------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder