Halk Ozanı.
-------------------------------------------------------------Şazı ve Şirazi’nin dâhil Olduğu Aile, Halk Aşıklarının sık yetiştiği bir ailedir. Bu aileden;
-------------------------------------------------------------Şazı ve Şirazi’nin dâhil Olduğu Aile, Halk Aşıklarının sık yetiştiği bir ailedir. Bu aileden;
6. Sefil
Mehmet,
7. Âşık Veli gibi ozanlar
yetişmiştir.
------------------------------------------------------------------
1800’lü yılların ilk
yarısında K. Maraş’ın Yenicekale Nahiyesine bağlı Çınarpınar köyünün Karbasan
mezrasında yaşadı.
DESTEK
OLDULAR
19. Asrın ilk yarısında
Maraş Valisi olan Süleyman Paşa ve amcası oğlu Ahmet Paşa zamanında Maraş’ta
bir çok halk şairi yetişmiştir. Daha doğrusu var olan maden su yüzüne çıkmıştır.
Adı geçen Paşa’ların desteği akabinde olmuştur bu su yüzüne
çıkış.
TÜRK
EDEBİYATI
Bu ozanlardan 3'ü Türk
Edebiyatı Tarihine geçmiştir. Bu şairler;
Hezari, Şazi, ve Şirazi’ dir.
Öte yandan, Şadi de Süleyman ve
Ahmet Paşa’ların nezaretinde bulunacak kadar
güçlüdür.
Bu ozanlar zaman zaman; din, aşk ve yiğitlik- mertlik motifleri üzerine bir çok şiirler
söylemişlerdir.
Sanılanın aksine
Şazi’nin büyük kardeş olduğu kesindir.
-------------------------------------------
1.
DÜŞTÜ FİKRİME
Ya! Niçin ağlayıp feryat
etmeyim
Kakülü reyhanım düştü
fikrime
Huriler timsali melek
misali
Lebleri mercanım düştü
fikrime
Ağ elleri elvan elvan
nakışlı
Ağca ceylan ablak sığın
sekişli
Sarhoş yürüyüşlü şahin
bakışlı
Gözleri mestanım düştü
fikrime
Açılmış yanağı hep gonca
güllü
Selviler misâli yar ince
belli
Kadife kalpaklı sırma
mendilli
Zülf-ü perişanım düştü
fikrime
Gönül ister dost köyünü
yaylaya
Öğüt verip cahil gönlüm
eğleye
Biçare ŞAZI'yi meftun
eyleye
Afet-i devranım düştü
fikrime
----
1798’de Napolyon
Bonapart Mısır’a asker çıkarınca Osmanlıların hükümran olduğu şehirlere savaş
için emir gönderildi. Bu arada Maraş’tan da Kalender
Paşa kumandasına yollanan askerler asarında Maraş’lı halk şairi Şazi’nin
de var olduğu bilinmektedir. Ozan Şazi artık askerdir ve seferberlik
yolundadır. Günler geçmiyor ki köyünde ( ki bu köy, Yenicekale’ye bağlı
Çınarpınar Köyünün Karbasan obasıdır.) bıraktığı yakınlarının hasreti onu rahat
bıraksın. Öteyandan çok sevdiği bir kızla nişanlıdır. Uzayan ayrılık,
Şair’i perişan eder. Nişanlısında başkalarının da gözü olduğunu bildiğinden
kendinin yokluğunda nişanlısının kaçırılması korkusuyla üzülmektedir. 14 Ayı
geçen ayrılıktan sonra Kalender Paşa’ya şu manzum dilekçeyi
sunar.
----
2.
sıladan
çıkalı
Meded sende kaldı ey
gani vezir
Himmet edin gedek
ellerimize
İstemem Mısır’a etsen
şah veled
Nice can muntazır
yollarımıza
Benem bağvatçısı çitil
bağ iken
Dediler ki harap edek
ıssı yoğiken
Layık mıdır şeyda bülbül
sağ iken
Nice sağ dolaşın
güllerimize
Yitirdim kendimi aklım
zay oldu
Eğildi kametim kadim yay
oldu
Sıladan çıkalı on dört
ay oldu
Efendim vakıftır
hallerimize
*
Bu manzum dilekçe
Kalender Paşa’nın hoşuna gider. Şazi’yi huzuruna alır. Şazi'den, Turna kuşlarına
güzel bir seyahat yaptırmasını ister. Bu şartla sılaya izinli göndereceğine söz
verir. Neticede Şazi, Paşa’ya harika bir şiir sunar.
----
3.
turnam uğra
maraş'a
Turnam sökün etmiş
Göksün gölünden
Doğru gedin Saraycık'tır
yolunuz
Kuruçova Tekir beli
konalga
Orda olsun meskeniniz
eliniz
Ahrdağları’ndan edin
telaşa
Zerrin taht kurmuşlar
koca Maraş’a
Üstünde oturan Kalender
Paşa
Onu da ziyaret etsin
ulunuz
Gitme turnam gitme Akka
yoluna
Tahire hanına Havran
çölüne
İnin konun Taberya’nın
gölüne
Oraya serilmiş olsun
çulunuz
Bir haber gelip te
ariften teze
Aşalım gidelim Mısır’dan
yüze
Mevlam nasib etsin
sılayı bize
El kaldırıp âmin desin
diliniz
Kalma fazla Taberiye
gölünde
Korkunuz olmaz Nablus’un
yolunda
Sefil Şazi’m kalmış Yafa
yolunda
Orda ziyarete mutlak
varınız
---
4.
acıları bizde
kaldı
Usul boylu servi
revan
Bilmem hangi düzde
kaldı
Güneş yüzlü mah
cemalin
Öldü artık sözde
kaldı
Bu bir pazar eski
Pazar
Gelen gider diye
yazar
Herkes mezarını
kazar
Yarim gitti özde
kaldı
Şazi ‘m dünya mezar
oldu
Kalan kaldı hezar
oldu
Zannetme ki gülzar
oldu
Acıları bizde
kaldı
-----
Anlaşılan Şazi'nin
seferberlik günleri aylar hatta yıllarca uzamıştır. Daha önce, Maraş'tan
götürdüğü orduya kumanda eden Maraş'lı Kalender Paşa'ya sunduğu manzum
dilekçeyle 14 ay sonra izin alabilmişti. Sıra Mısır Şahına geldi. Ruhsat
alabilmek için Şaha da 5 numaralı şiiri söyler.
---
5.
arzuhal
Aman Şah'ım izin ver de
gideyim
Arkam sıra beni bekler
ağlar var
Saadetim nazlı yare
kavuşmak
Ara yerde yüce yüce
dağlar var
Kuru gazel gibi göğe
savruldum
Acı poyraz gibi esip
yoruldum
Nerde güzel görsen
yüzüm çevirdim
Bizim ilde cana kıyar
beyler var
Yeni geldi arap atın
sökünü
Seyyar eylen sağa sola
yükünü
Helal eylen tuz ekmeğin
hakkını
Varamıyom beni burda
eğler var
ŞAZİ de derkine gittim
unmayım
Taşlar alıp dertli sinem
dövmeyim
Güzel sevdi derler nasıl
sevmeyim
Çatık kaş üstünde çifte
benler var
---
6.
yazbahar gülü
Gönül bir cana
bendoldu
Daha tıfıl ben
neyleyim
Ben garibim kendi
garip
Gelmez ahde ben
neyleyim
Yarim güzellerin
hası
Açıldı gönlümün
pası
Gamzeleri bade
tası
Dudak meze ben
neyleyim
Gerdandaki çifte
benler
Dişler elmas gibi
parlar
Memeleri düğme
zorlar
Dersem çözer ben
neyleyim
Şakıdı Şazi’nin
dili
Açıldı yazbahar
gülü
Koynundan düştü
mendili
Perde yüze ben
neyleyim
..........
Mah Cemal: Edebiyatımızda ay
yüzlü anlamında kullanılan betimleme.
Seyyar: Belli bir yere bağlı olmayan,
taşınabilir, portatif.
Tenha: Issız.
Teşhir: 1. Gösterme, 2 . Sergileme, 3 . Herkese duyurma, 4. Dile düşürme.
Uzucak: Yavaşca, usulca.
--------
7.
sıladan çıkalı
(ŞAZİ'nin 2. nolu şiirin başka bir
şekli)
Medet sende kaldı hey gani
vezir
Himmet edin gidek ellerimize
İstemem Mısır’a sultan
etseler
Nice can muntazır yollarımıza
Bendim adam eden yerim dağ
iken
Bendim yiyen içen yerim bağ
iken
Layık mıdır şeyda bülbül sağ
iken
Gargalar dadansın güllerimize
Düşünmeden aklım fikrim zay
oldu
Eğildi kametim kaddim yay
oldu
Sılaya çıkalı on dört ay
oldu
Efendim vakıflar hallerimize
Şazi’yi şad etsen gönlü yahş
olur
Her eyliğin mukabili bahş
olur
Bir güzeli güzel yapan kaş
olur
Yad avcı göndermen
çöllerimize
---------
8.
Yaktı beni
Ela gözlerine meftun olduğum
Yeter yaktın ateşine yar beni
Genç yaşımda kıyma bana
sevdiğim
Korkarım ki helak eder har
beni
Pişman oldum etticeğim işlere
Rahmeyle çeşmimden akan
yaşlara
Kurban olam öyle sünbül
saçlara
Kul eylesin kapusunda yar
beni
Günbegün erittin dert ile
ahım
Ben senin kulunam sen benim
şahım
Eğer afvetmezsen cürm i
günahım
Elet bir tenhada öldür var
beni
Şazi’m der badesine kandığım
Düşman imiş bana her dost
sandığım
Kimse bilmez ateşine yandığım
Yakıp gider tütününe yar beni
..........
9.
her bir yeri
Hiç görmedim bu cihanda böyle
can
O bağ’ı İrem’den kaçmış
besbelli
Ela gözler mahmurlanmış mest
olmuş
Demleri kevserden açmış
besbelli
Söyle seni saldı kim bu
cihana
Öldürür aşığın girersin kana
Sencileyin güzel doğurmaz ana
Huri ile gılman saçmış
besbelli
Cihanda bin güzel çıkmaz
tayına
Hayran oldum kaşlarının
yayına
Ne yakışır endamına boyuna
İdris Nebi libas biçmiş
besbelli
Şazi’yim överim böyle
dilberi
Altın gümüş incidir her bir
yeri
Süsler yeri göğü ufku seheri
Cihanın başına taçmış
besbelli
---------
10.
selam eyle turnam
Bir bölücek turna kalktı
yalıdan
Onlar da duasın almış Ulu’dan
Korkmasın Halil Paşa validen
Katarın yüksekten biline
turnam
Uçup katarını biraz düzicek
Cihangıranda da eğlen azıcak
Andırın sırtına uğran uzucak
Dokunmasın kimse gülüme
turnam
Bayazıtoğlu var ha bakmaya
Tatlı konuşur da salmaz
sılaya
Cıngıloğlu tuzak kurmuş
kalaya
Dikkat et insanın meyline
turnam
Geben’de yeşillik Hak’ın
ihsanı
Meryemçil ötesi yöreyi tanı
Yukarıdan seyret cümle
insanı
Selam eyle kıza geline turnam
Göksun’a varınca düzdür
yazılar
Kendini teşhiri gözler
arzular
Seyrana çıkarlar gelinler
kızlar
Haber ver hubların yolunu
turnam
Sarız’dan gerisin bilmedi
Şazi
Uzadı baharı gelmedi yazı
Keklik oluğundan Yahyalı
düzü
Bak Yedioluğun haline turnam
--------
11. Gelmedi
Ozanın, "Gelmedi " başlığını taşıyan şiiri zamanla halk
tarafından değiştirilerek 4 ayrı şekilde söylenir olmuştur. (Ya da bu şiiri 4 ayrı şekilde söylemiştir.) Bu şiirlerde
birbirine benzerlik alenen görülmektedir. Bu şiirleri aşağıya
alıyorum:
gelmedi - 1
Al yanağı pempe kakül reyhane
Selvi dalım usul boylum
gelmedi
Lebleri kirazdır zülfü
bezirgan
Güzel huylu melek soylum
gelmedi
Kemler eyler nazlı yari
yolundan
Neler çektim ben bu aşkın
elinden
Doyup usanmadım şirin
dilinden
Dudu dillim şeker sözlüm
gelmedi
Kim eyler yolundan çeşm i
siyahı
Pek göresim geldi peyker i
mahı
Bilmem nerde kaldı güzeller
şahı
Sadık yarim kibar huylum
gelmedi
Şazi de der ki burada
durulmaz
Gönülsüz muhabbet çok uzun
sürmez
Zamane dilberi sözünde durmaz
Kara kaşlım kömür gözlüm
gelmedi
...........
gelmedi - II
Kıymetli efendim şevketlü
yarim
Yad’ellere kadem bastı
gelmedi
Bilmem ne söyledim nemden
incindi
Bilmem o yar bana küstü
gelmedi
Unuttu mu ahdi amanı netti
Başın alıp başka diyara gitti
Benim mecbur olduğumu fark
etti
Zalim firar etti kaçtı
gelmedi
Açıldı mı dostun gonca
gülleri
Kokusun getirir seher yelleri
Nazlı yerin geleceği yolları
Korkarım ki düşman kesti
gelmedi
Gayri bahçenizde güller
bitmesin
Yılan çayan dolsun kuşlar
ötmesin
Ya bu Şazi niçin feryat
etmesin
Dudu dilli yârim sustu
gelmedi
-------
gelmedi - III
İlk akşamdan vardım kavil
yerine
Bekledim bekledim sunam
gelmedi
Bilmem gaflet bastı yattı
uyudu
Bilmem o yar bana küstü
gelmedi
Benim yarim giydi giydi
donandı
İkrar verdi cahal günlüm
inandı
Semada ay döndü durdu dolandı
Zalim garez etti kasti
gelmedi
Gel gidelim seher sabah
olmadan
Bahçende bülbüller nida
kılmadan
Zifirde kaçalım kimse
görmeden
Seherin yelleri esti gelmedi
Dilerim bahçende kuşlar
ötmesin
Kimse yari gurbet ele
atmasın
Şimdi Şazi neden feryat
etmesin
Kopardı bağını kesti gelmedi
------------
gelmedi - IV
Sa’detlü hünkarım efendim
şahım
Yad’ellere kadem bastı
gelmedi
Bilmem gaflet bastı yattı
uyudu
Bilmem o yar bana küstü
gelmedi
Unuttu mu ahdi amanı net’ti
Başın alıp başka diyara gitti
Benim mecbur olduğum fark
etti
Zalim garaz etti kasti
gelmedi
Dilerim bahçende kuşlar
ötmesin
Kimse yari gurbet ele atmasın
Şimdi Şazi neden feryat
etmesin
Benimle bağları kesti gelmedi
------------------------------------------------------
KELİMLER
Ablak sığın:
Ala geyik
Adüv: Düşman.
Ahdi aman: İki taraf arasında yapılan
sözleşme.
Ahırdağı :
Maraş’ta bir dağ.
Ahval: Haller, durum.
Andırın: Kahramanmaraş iline bağlı ilçe.
Ahval: Haller, durum.
Andırın: Kahramanmaraş iline bağlı ilçe.
*Afet-i devran:
Aşıkların güzeller için kullandıkları tabir. Devrin afeti, devrin en güzel
kadını demektir.
Akkâ:
Beyrutun yüz yirmi kilometre güneyinde bir sahil şehri.
Azıcak: Az, biraz.
Bade: Halk edebiyatında ilahi aşkın içkisi.
Azıcak: Az, biraz.
Bade: Halk edebiyatında ilahi aşkın içkisi.
Bahşolur:
Ödenir.
Bayazıtoğlu: Şiirde, Beyazıtoğlu Süleyman Paşa’ya
vurgu yapılmaktadır. Bayazıtoğlu Süleyman Paşa ve
Ahmet Paşa, Hezari, Şazi, kardeşi Şirazi’yi korumuşlar, gittiği yerlere götürmüşlerdir.
Bend: Bağ,
bağlanmak, boyun eğmek, çökmek (diz), bağlanmak, yönelmek, engel, bariyer.
Bend olmak: Bağlanmak,
tutulmak.
Bezirgân: 1. Mesleğini sadece kazanç için kullanan kimse.
Bezirgân: 1. Mesleğini sadece kazanç için kullanan kimse.
2. Alışverişte çok kâr amacı güden
kimse.
Şiirdeki anlamı: Şair, sevgilinin saçının
değerine vurgu yapmaktadır.
Bölücek:
Parça, bölük. (Manisa, Gelibolu,
Çanakkale, Mut, İçel ve Maraş vesair yerlerde
kullanılır.)
Biçare:
Çaresiz.
Cahal gönlüm: Tecrübesiz, her şeye inanan, Her gördüğüne yetişmek isteyen gönlüm
Cahal gönlüm: Tecrübesiz, her şeye inanan, Her gördüğüne yetişmek isteyen gönlüm
Cahil ile karıştırmamak gerek. Cahil: Aklı yetmeyen,
demektir.)
Cıngıloğlu: 1900’lü yılların başında Doğu Akdeniz
dolaylarında hüküm sürmüş bir derebeyi.
Cürm: Suç.
Cürm: Suç.
Çitil: Sebze - meyve
fidesi.
Çeşm: Göz.
Çeşm: Göz.
Dudu Dilli: Çok konuşan, tatlı
dilli.
Düzicek: Düzene koymak.
Ebru: Kaş.
Elet: Götür.
Etticeğim: Yaptığım.
Eyliğin: İyiliğin.
Fariz : Becerikli, kurnaz, usta.
Fariz : Becerikli, kurnaz, usta.
Ganî: Zengin olmak,
başkasına ihtiyacı olmamak anlamına gelen bir
kelime.
Geben: K. Maraş iline bağlı bir yerleşim
birimi.
Gedek: Gidelim (Maraş
ağzı)
Gılman: Akıl baliğ olmadan ölen, Ahrette cennetliklere hizmet eden müşrik çocukları.
Gılman: Akıl baliğ olmadan ölen, Ahrette cennetliklere hizmet eden müşrik çocukları.
Gözleri Mestanım:
Sarhoş gibi, kendinden geçmişçesine, baygın, mahmur
(gözlüm.)
Hamaylı: (Hamayıl) 1. Gümüş üzerine altın veya akik
işlemeli olup ağırlığı takriben beş yüz grama kadar varan, içinde duaların
yazılı olduğu birçok cebi olan bir kuşak, ki bu kuşak omuzdan öbür bele doğru,
çaprazlama takılır.
2. Gümüşten yapılma, sigara
tabakası büyüklüğünde zarif ve süslü
kutudur.
Har: Ateş, sıcak, kızgın, yakıcı.
Hilaf: Aykırı, karşıt, ters. Şiirde yalan anlamından kullanılmıştır.
Hilaf: Aykırı, karşıt, ters. Şiirde yalan anlamından kullanılmıştır.
Hub: Sevgili.
Huri: Kelime anlamı; genç ve güzel kadın demektir.
Terim anlamı ise,(KUR-AN’da) eşlerine düşkün, ceylan gözlü, temiz eşler ve
her zaman bakire olan cennet kızları olarak bahsedilir. Huriler, gözleri
iri, siyahı çok siyah, beyaz kısmı da çok beyaz gözleri olan kızlar.
Huy: Kişiliğin doğuştan gelen ve kolay kolay
değişmeyen yanı. Mizaç.
Issı: Terkedilmiş, boş arazi, harap.
Issı: Terkedilmiş, boş arazi, harap.
İdegelmek: Etmekte bulunmak, devamlı olarak
yapmak.
İdris Nebi Libas Biçmiş: Hz. İdris terzicilik mesleği yapanların ilki
ve en iyisiydi.
Şiirde:
1.
Sevgilinin elbisesi, sanki İdris Nebi biçmiş olduğu bir elbise. (Teşbih sanatı... )
2.
Bazı kayıtlarda ‘biçmiş’ kelimesi, ‘seçmiş’ olarak geçer. O zaman, anlamı: Sanki, kutsal terzi sevgilinin giyeceği kumaşları belirlemiş, şeklinde
olur.
İkrar Vermek: Söz vermek, yemin ederek söz
vermek.
İnsafa Gelmek: Acımasız ve haksız tutumdan
vazgeçmek.
Kadim:
Eski.
Kadd ü kamet: Boy bos.
Kakül: (F) / Zülf:
(Ar.)
• Yüzün iki yanına veya alna sarkan saç
demeti.
• Kraliçe Kleopatra saç modelinin
uygulanması.
Kalpak: Genellikle
kürk, kumaş veya deriden imal edilen bir başlık
türü.
Kamet:
Boy.
Keklikoluğu: K. Maraş ilinin Göksun ilçesine bağlı bir
köydür.
Kem: Noksan, eksik, kötü,
fena.
Kevser: Cennetteki varlığı kesin olan ve susuzluğu devirler
boyunca gideren su.
Konalga: Göçebe
ve yolcuların, yolculuk ya da göç sırasında konakladıkları yer.
Kuruçova, Tekir : Maraş’ta iki yerleşim yeri.
Leb: Dudak.
Kuruçova, Tekir : Maraş’ta iki yerleşim yeri.
Leb: Dudak.
Mah:
Ay.
Mahbab: Muhabbet edilen.
Sevilen.
Mahmur: Aşkın sebep olduğu sersemlik / Uykudan
sonra çöken sersemlik.
Meded: Yardım,
imdat.
Medhetmek: Övmek.
Medhetmek: Övmek.
Meftun: Tutkun, gönül vermiş,
vurulmuş.
Melek: Allah tarafından nurdan yaratılmış, erkeklik
ve dişilikleri olmayan ve Allah’a itaatten ayrılmayan manevi bir
varlıktır.
Merhamet Etmek: Acımak, şefkat
göstermek.
Meryemçil: K. Maraş ile Göksun arasında bir
gecit.
Muhabbet: 1. Sevgi
2. Dostça konuşma,
yârenlik.
Muntazır: Bekleyen,
gözetleyen.
Mün/münzü: … denberi. (Ali Cuma gününden beri
gelmedi.)
Mürüvvet: İnsaniyet. İnsanlığa uygun olan şeyi
yapmak. Güzel ve iyi şeyleri alımak.
Nablus : Batı
Şeria Filistin Otoritesinin idaresinde olan büyük bir şehir.
Peri: 1. Farsça bir kelimedir. Cisimleri çok lâtif ve görünmez olan hoş yaratıklardır.
Peri: 1. Farsça bir kelimedir. Cisimleri çok lâtif ve görünmez olan hoş yaratıklardır.
2. Doğaüstü güçleri olduğuna inanılan, düşsel
dişi varlık.
Peyker: Yüz, çehre,
surat.
Rahm: Acımak,
merhamet.
Reyhane: Çiçek bahçesi.
İncelik.
Saraycık:
Maraş’ta bir yerleşim yeri ve geçit.
Ser: Baş.
Sırra Kadem Basmak: Kayıplara karışmak, ortalıktan yok
olmak.
Sim: Gümüş, gümüş
para.
Sim ü Zer: Gümüş ve
altın.
Sitem: Yakınma, zerzeniş, üzülmek, kırılmak, eziyet,
cefa.
Şad Olmak: Sevinmek, memnun ve mutlu
olmak.
Şahvelet: Hükümdar
çocuğu.
Şakımak: 1. Ötücü kuşlar gibi ezgili ses
çıkarmak.
2. Sevgilinin açığını yakaladığında
sevinçle, heyecanla ve neşe ile konuşmak.
3. Güzel şarkı söylemek veya şiir
okumak.
Şevket: Azamet, büyüklük, ululuk, debdebe,
haşmet.
Şevketlü /Şevketli: Azamet ve heybet
sahibi.
Taberiye Gölü: Bugün İsrail’in su ihtiyacının
nerede ise tamamını karşılayacak seviyede Ülkenin en büyük tatlı su gölüdür.
Lut Gölünden sonra deniz seviyesinin altında bulunan dünyanın ikinci
gölüdür.
Tay: Denk.
Tay: Denk.
Telaşa Etmek:
Kanatlarını çırpmak, süzülmek, titremek, sallanmak.
Tembih: Öğüt,
ikaz, uyarı, nasihat.Tenha: Issız.
Teşhir: 1. Gösterme, 2 . Sergileme, 3 . Herkese duyurma, 4. Dile düşürme.
Tıfıl: Gelişmekte olan.
Tütün: Duman.
Tütün: Duman.
Ulu: Erdemleri bakımından çok büyük, yüce. Yüceler
yücesi.
Unmak: 1. Onmak,
iyileşmak (Gaziantep, Niğde, Balıkesir ve Malatya yöresinde
kullanılır.)
2. Mutlu olmak
(Çanakkale, Kocaeli yöresinde kullanılır.)Uzucak: Yavaşca, usulca.
Var Ha: Uğra!
(tenbih)
Yad: Yabancı, el,
başka.
Yafa: İsrail'de bir
şehir.
Yahşi: 1. İyi, güzel, çok güzel. 2. Yiğit, yakışıklı. 3. Toy, deneyimsiz genç.
Yahşi: 1. İyi, güzel, çok güzel. 2. Yiğit, yakışıklı. 3. Toy, deneyimsiz genç.
Yahyalı: Kayseri iline bağlı bir
ilçe.
Yedioluk: Kayseri ilinin Sarız ilçesine bağlı bir
köydür.
Zalim: Acımasız ve haksız davranan, kıyıcı,
zulmeden.
Edebiyatımızda şair, zaman zaman sevgiliye ZALİM, KAFİR
diye hitabeder.
Zalim, zülmü ile kafir küfrü ile inancı örtendir. Buradan
yola çıkarak sevgili de aşkı taşıdığından, onu yüklendiğinden, gizleyip, muhafaza
ettiğinden ve kimseciklere bildirmediğinden ve örttüğünden, şair, dizelerinde sevgili
için zalim ve kafir kelimesini
kullanmakta sakınca görmez. Hatta iyi yaptığının bilincindedir.
Zay Olmak: Kaybolmak, boşa
gitmek.
Zer: Sarı. Altın,
akçe.
Zülf: Şakaklardan sarkan saç demeti, saç lülesi.
Sevgilinin perçemi. Farsça'da saç demektir. Sevgilinin zülfü yani saçı
küfürdür. Küfür imanı örter; sevgilinin saçı da sevgilinin dudaklarını
ve yanağını örter. Sevgilinin dudakları ve yanağı
fenafillahtır. Sevgilinin yanağı ay gibi parlar, dudakları alem-i
mecaz'dan alem-i hakikat'a gider. Sevgilinin dudaklarına ulaşan aşık
eriyip yok olur ve fenafillah'a ulaşır.
Zülfü Perişan: 1.
Sevgilinin saçının darma dağın oluşu.
2. Sevilen şeylerin, işlerin karma karışık
oluşu.
---------------------------------------------------------------
AÇIKLAMALAR
Besim Atalay, "MaraşTarihi ve Coğrafyası" isimli eserinin 116. sayfasında, Süleyman Paşa'nın saz ozanı Şadi'ye ait olduğu aşağıdaki şiiri kayıt altına alır.
Meded sende kaldı ey gani vezir
Himmet edin gedek ellerimize
İstemem Mısır’a Sultan etseler
Nice can muntazır yollarımıza
Düşünmeden aklım fikrim zay oldu
Eğildi kametim kaddim yay oldu
Sılaya çıkalı on dört ay oldu
Efendim vakıflar hallerimize
Bu Şadi'yi şad eylesen yahşolur
Her emeğin mukabili bahşolur
Bizim elin ceylanları vahşolur
Yad avcılar girmiş ellerimize
--------
*Afeti devran ile
alakalı Mehmet Sadi Bey şiirinin bir dörtlüğünde şöyle
diyor:
Sen gitgide bir
afeti devran olacaksın
-------------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder