DOĞUMU : 1932 yılının Nisan ayında Kahramanmaraş ili, Elbistan ilçesine bağlı Ekinözü (Cela) köyünde doğdu.
ÇALIŞMA HAYATI : 1958 yılında
memur olarak çalışmaya başladı. Bu görevinden 1981 yılında emekli
oldu.
YARGI : Şair, şiirleri yüzünden
otuza yakın mahkemeye verildi fakat hepsinden beraat
etti.
EDEBİ HAYATI : Şiirleri değişik
gazete ve dergilerde yayınlandı.
ÜSLUBU: Şiirlerinde esas unsur
olarak insanı ele alır.
Günümüz âşık tarzı şiirin büyük
ustalarındandır.
Çeşitli radyo ve televizyon
programlarına katılan Karakoç'un şiirleri bugüne dek birçok araştırmada
aktarıldı.
Karakoç'un politik taşlamaları
kadar sevgi şiirleri de hemen her kesimde yankı bulmakta ve birçok sanatçı
tarafından bestelenmekte ve okunmaktadır
SİYASİ HAYATI : 1985 Yılından beri
gazetecilik yapan Karakoç, bir ara politikaya girdi ve
ayrıldı.
Şimdilerde politikayla uğraşmakta
ve bir günlük gazetede köşe yazıları yazmaktadır.
ÖLÜMÜ:
2012.
ESERLERİ
1. Hasan'a Mektuplar,
2. El
Kulakta,
3. Vur
Emri,
4. Kan
Yazısı,
5. Bütün
Şiirleri,
6. Suları
Islatamadım,
7. Beşinci
Mevsim,
8. Dosta
Doğru,
9. Akıl Karaya
Vurdu,
10. Yasaklı
Rüyalar,
11.
Gökçekimi,
12. Gerdanlık -
I,
13. Gerdanlık -
II,
14. Parmak
İzi,
adlı şiir kitapları
bulunmaktadır.
-----------------------------------------------------
ŞİİRİ
---------
BEKLEMEK
BEKLEMEK
Sarıcadüzü'nde bir yığın
toprak
Sulanır her sabah
gözyaşlarımla
Mihriban Mihriban uyan da bir
bak
Hasret düğüm düğüm ak
saçlarımda
Ardıçlı ağaçlarda gene ay
doğar
Akasya gölgeleri delik -
deşik
Bir pınar ağlar sabahtan akşama
dek
Yapraklar sallanır, ışıklar
söner
Büyüdükçe büyür içimde bir
dert
BEKLEMEK
----
ACABA
Uyuyan göllere ay
ışığında
Sevginin resmini çizsem kim
anlar
Tomurcuk ayrılıp gül
açtığında
Yağmurun saçını çözsem kim
anlar
Bir mekan kaplamış ne varsa
nerde
Kendi ötesini saklar her
perde
Sonsuzluğun sona erdiği
yerde
Huduttan bir kulaç kazsam kim
anlar
Aşk kömür beyazı kin süt
karası
Eklenir yarama her dost
yarası
Et oldum bıçakla kemik
arası
Cellatla ahdimi bozsam kim
anlar
Doğumda yalan var, ölümde
gerçek
Bir şeyler anlatır balık, kuş,
çiçek
Kırık gönülleri toplayıp tek
tek
Toplayıp göğsüme dizsem kim
anlar
Gün geldi zamanı gömdüm
kabire
Dağ oldu aklımın verdiği
fire
Bağlasam telaşı çelik
zincire
Sabrın derisini yüzsem kim
anlar
İçte deprem olur dışın
düğümü
İhlâssız çözülmez işin
düğümü
Aklımdan geçeni düşündüğümü
Okusam kim dinler yazsam kim
anlar
----
AÇIK
DİLEKÇE
Görmediğim bir bambaşka durum
var
Sizin şehrin kızlarında savcı
bey.
Yaklaşanı tâ yürekten
vururlar
Kan kokuyor gözlerinde savcı
bey.
Gayeleri gönül kırmak dal
gibi
Bakışları çifte faul bal
gibi
Ülkeler fethetmiş bir kral
gibi
Gurur dolu pozlarında savcı
bey.
Kaş yaparken, göz çıkarır
elleri
Çok silâhtan tesirlidir
dilleri
Hayret ettim, bir tuhaf ki
hâlleri,
Poyraz eser yüzlerinde savcı bey!
.
Derviş olup çıktım tığsız,
tebersiz
İlk görüşte avladılar
habersiz
Pişirdiler beni tuzsuz,
bibersiz
Kebap oldum közlerinde savcı bey!
.
Bölüştüler gönlüm ile
aklımı
Davacıyım, ara benim
hakkımı...
Bir yol göster, haksız mıyım,
haklı mı?
Yorulmayım izlerinde savcı
bey.
-----------------
MİHRİBAN
Sarı saçlarına deli
gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor
Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme
ölümü,
Görmeyince sezilmiyor
Mihriban.
Yâr deyince kalem elden
düşüyor
Gözlerim görmüyor, aklım
şaşıyor
Lâmbamda titreyen alev
üşüyor
Aşk kâğıda yazılmıyor
Mihriban
Önce naz sonra söz ve sonra
hile
Sevilen seveni düşürür
dile
Seneler asırlar değişse
bile
Eski töre bozulmuyor
Mihriban
Tabiplerde ilâç yoktur
yarama
Aşk deyince ötesini
arama
Her nesnenin bir bitimi var
ama
Aşka hudut çizilmiyor
Mihriban
Boşa bağlanmamış bülbül gülüne
Kar koysa köz olur aşkın
külüne
Şaştım kara bahtın
tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor
Mihriban
Tarife sığmıyor aşkın
anlamı;
Ancak çeken bilir bu derdi,
gamı
Bir kör düğüm baştan sona
tamamı;
Çözemedim, çözülmüyor
Mihriban.
-----------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder