http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

19 Temmuz 2014 Cumartesi

ERDEM BAYAZIT


KİMDİR: Edebiyatçı / Bürokrat /Düşünür. 

Asıl Adı: ADİL Erdem Bayazıt

DOĞUMU:  1939'da   Maraş'ta doğdu.

ÖLÜMÜ:  5 HAZİRAN 2008, İstanbul.

''Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm"
ÖĞRENİMİ: İlkokul ve Lise öğrenimini Maraş`ta tamamladı. 

ÜNİVERSİTE: Yüksek öğrenimi için 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine başlayan ozan, 1961 yılında naklini devam mecburiyeti olmayan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne aldırdı.  Daha sonraları, fakülte değiştirerek,  ilgi alanı olan, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydoldu.  


GÖREVLERİ

YAPTIKLARI
a. 1971 Yılında, mezun olduğu Maraş Lisesinde edebiyat öğretmenliği, 
b. Sonraları Maraş İl Halk Kütüphanesinde yöneticilik yaptı.
c. İstanbul Türk Musikîsi Devlet Konservatuvarının    kuruluşu sırasında Genel Sekreter olarak çalıştı.
d. Sanayi Bakanlığı İnsan Gücü Eğitim Dairesi Başkan Yardımcısı iken bu görevinden istifa suretiyle ayrılarak,
e.  Akabe Yayınlarının ve Mavera dergisinin yönetimini üstlendi. 
f. 1984’te Akabe A. Ş.’nin İstanbul’a taşınması kararı akabinde  bu görevinden ayrılarak yeniden memurluğa döndü. 
g. DPT’de  çalışırken, 1987 Yılı  Milletvekili seçimlerinde K. Maraş milletvekili olarak TBMM’sine girdi.  

ŞİİRLERİ:  Açı, Hamle, Çıkış,  Yeni İstiklâl, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera, Yedi İklim, Hece vb.  dergilerde yayınlandı.

Yaşamı boyunca şiirle iç içe olan ozan, son yıllarında kentinin genç ozanları  üzerinde titredi.

ÖDÜLLERİ


1.  1988 Yılında Risaleler adlı şiir kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği Şiir Ödülünü kazandı.

2.  TBMM Başkanlık Divanınca Üstün Onur Ödülü verildi. 

Adil Erdem   Bayazıt, TBMM Başkanlık Divanınca Üstün Onur Ödülü verilmesi kararlaştırılan 71 kişi arasında bulunuyor. 

ESERLERİ


1. Sebeb Ey
2. Risaleler
3. Şiirler
4. İpek Yolundan Afganistan’a, (1)
5. Gelecek Zaman Risalesi,
Sebeb ey, Risaleler ve Gelecek Zaman Risalesi adlı eserleri birleştirilerek Şiirler adı altında bir  yayın evi tarafından yayınlandı.

............................................................................................

3  ŞİİRİ


Yok Gibi Yaşamak


Boğuk bir bakışın oluyor senin 

Bir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim 
Yok gibi yaşamak bu kalkıp kurtulmak gibi kalabalıktan 

Durma bana türkü söyle Anadolu olsun 
Susuz dudak gibi çatlak olsun 
Karanfil gibi olsun kara çiçek gibi solgun yüzün 
Durmadan akıyor kalbim ayaklarına bana karanlık bakma 

Ağlıyorum bir karanlık karayel saçlarına 
Çekme ülkemden nar yangını gözlerini 
Beni bu kentten kurtar beni yalnız ko git beni 

Arıyorum arıyorum o ilk çağ ırmaklarında sedef ellerini 
Susmam seni ürkütmesin içimde çağlar var bilmelisin 
Katı bir yalnızlık bu bilmelisin 
Kaçmam kendimi bulmam ben senden yoksunum iyi bilmelisin. Şu yalnızlık çıkmazında önümde niye sen varsın 

Niye her şey bir anda kayıyor sen kayıyorsun 
Kalbim niçin bu kadar yabancı sen niye yoksun 
Bir sam yüklü geceleri içimden atamıyorum 
Niye bunları bir anda unutamıyorum 
Hadi tut elimden gök gibi ölü kadar yalnızım

Maraş - 1959


Erdem Bayazıt


....


Birazdan Gün Doğacak


     Nuri Pakdil'e


Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı 

Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında 
Direnen insanlığın 
Saçlarınız ıstırap denizinde bir tutam başak 
Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana 
O inanmışlar çağının 

Zaman akar yer direnir gökyüzü kanat gerer 
Siz ölümsüz çiçeği taşırsınız göğsünüzde 
Karanlığın ormanında iman güneşidir gözünüz 
Soluğunuz umutsuz ceylanların göz yaşına sünger. 

Gün doğar rüzgar eser bulut dolanır 
Rahmet şarkısı söyler yağmurlar 
Alnınız en soylu isyandır demir külçelere gürültü susar ses donar sevgi tohumu patlar 
Sessiz bir bombadır konuşur derinlerde  

Ey bizim sabır yüklü toprağımızın kutsal ağacı 
Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin 
Bizi tutan bir şey varsa dirilten O sensin 
Üzerinde uyuduğumuz yavru kuşların 
                                          tüy renkli sıcaklığı  
Ey damarlarımızda donan buz yüklü 
                                      heykeller beldesinden 
Yıkıntılar sonrası sarındığım şefkat anası 
Ey dağları yerinden oynatan ses ey mermeri
                                              toz eden rüzgar 
Ey alemi donatan ışık toprağa can veren el 

Gün olur toprak uyanır ağaç uyanır uyanır böcekler 
Sarı bozkır titrer çıplak ağaçlar yeşerir gök
                              yıkanır kirli dumanlardan 
Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler 
Yemyeşil bir rüzgar eser yıldızlar arasından 
Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü 
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu 
Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu

Güzlek - 1966

---

bulmak



Bir an kayboldun gibi yaşadım kıyameti 

Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti 

Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma 

Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma 

Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından 

Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından 

Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde 

Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde 

Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş 

Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş 

Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine 

Kapılıp gidiyorum saçının sellerine 

Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar 

Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar 

Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın 

Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın 

Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi 

Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi 

Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım 

Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım 

Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden 

İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden 

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm 

Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm

Güzlek - 1971 Erdem Bayazıt


............................................................................................
AÇIKLAMA

(1) Adil Erdem   Bayazıt, bu eserinde; 1981’de İran, Pakistan, Afganistan ve Hindistan’ı kapsayan  gezisi  ile ilgili izlenimlerini kitaplaştırdı.
............................................................................................


 


''Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm

ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm''

Ve  tabutunu taşıyanlar arasında zamanın cumhurbaşkanı ve başbakan da vardı.



............................................................................................





Hiç yorum yok: