KİMDİR: Edebiyatçı / Bürokrat /Düşünür.
Asıl Adı: ADİL Erdem Bayazıt
DOĞUMU: 1939'da Maraş'ta doğdu.
ÖLÜMÜ: 5 HAZİRAN 2008, İstanbul.
''Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm"
ÖĞRENİMİ: İlkokul ve Lise öğrenimini Maraş`ta tamamladı.
ÜNİVERSİTE: Yüksek öğrenimi için 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine başlayan ozan, 1961 yılında naklini devam mecburiyeti olmayan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne aldırdı. Daha sonraları, fakülte değiştirerek, ilgi alanı olan, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydoldu.
GÖREVLERİ
YAPTIKLARI
a. 1971 Yılında, mezun olduğu Maraş Lisesinde edebiyat öğretmenliği,
b. Sonraları Maraş İl Halk Kütüphanesinde yöneticilik yaptı.
c. İstanbul Türk Musikîsi Devlet Konservatuvarının kuruluşu sırasında Genel Sekreter olarak çalıştı.
d. Sanayi Bakanlığı İnsan Gücü Eğitim Dairesi Başkan Yardımcısı iken bu görevinden istifa suretiyle ayrılarak,
e. Akabe Yayınlarının ve Mavera dergisinin yönetimini üstlendi.
f. 1984’te Akabe A. Ş.’nin İstanbul’a taşınması kararı akabinde bu görevinden ayrılarak yeniden memurluğa döndü.
g. DPT’de çalışırken, 1987 Yılı Milletvekili seçimlerinde K. Maraş milletvekili olarak TBMM’sine girdi.
Yaşamı boyunca şiirle iç içe olan ozan, son yıllarında kentinin genç ozanları üzerinde titredi.
ÖDÜLLERİ
1. 1988 Yılında Risaleler adlı şiir kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği Şiir Ödülünü kazandı.
2. TBMM Başkanlık Divanınca Üstün Onur Ödülü verildi.
Adil Erdem Bayazıt, TBMM Başkanlık Divanınca Üstün Onur Ödülü verilmesi kararlaştırılan 71 kişi arasında bulunuyor.
ESERLERİ
1. Sebeb Ey
2. Risaleler
3. Şiirler
4. İpek Yolundan Afganistan’a, (1)
5. Gelecek Zaman Risalesi,
Sebeb ey, Risaleler ve Gelecek Zaman Risalesi adlı eserleri birleştirilerek Şiirler adı altında bir yayın evi tarafından yayınlandı.
............................................................................................
3 ŞİİRİ
Yok Gibi Yaşamak
Boğuk bir bakışın oluyor senin
Bir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim
Yok gibi yaşamak bu kalkıp kurtulmak gibi kalabalıktan
Durma bana türkü söyle Anadolu olsun
Susuz dudak gibi çatlak olsun
Karanfil gibi olsun kara çiçek gibi solgun yüzün
Durmadan akıyor kalbim ayaklarına bana karanlık bakma
Ağlıyorum bir karanlık karayel saçlarına
Çekme ülkemden nar yangını gözlerini
Beni bu kentten kurtar beni yalnız ko git beni
Arıyorum arıyorum o ilk çağ ırmaklarında sedef ellerini
Susmam seni ürkütmesin içimde çağlar var bilmelisin
Katı bir yalnızlık bu bilmelisin
Kaçmam kendimi bulmam ben senden yoksunum iyi bilmelisin. Şu yalnızlık çıkmazında önümde niye sen varsın
Niye her şey bir anda kayıyor sen kayıyorsun
Kalbim niçin bu kadar yabancı sen niye yoksun
Bir sam yüklü geceleri içimden atamıyorum
Niye bunları bir anda unutamıyorum
Hadi tut elimden gök gibi ölü kadar yalnızım
Maraş - 1959
Erdem Bayazıt
....
Birazdan Gün Doğacak
Nuri Pakdil'e
Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı
Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında
Direnen insanlığın
Saçlarınız ıstırap denizinde bir tutam başak
Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana
O inanmışlar çağının
Zaman akar yer direnir gökyüzü kanat gerer
Siz ölümsüz çiçeği taşırsınız göğsünüzde
Karanlığın ormanında iman güneşidir gözünüz
Soluğunuz umutsuz ceylanların göz yaşına sünger.
Gün doğar rüzgar eser bulut dolanır
Rahmet şarkısı söyler yağmurlar
Alnınız en soylu isyandır demir külçelere gürültü susar ses donar sevgi tohumu patlar
Sessiz bir bombadır konuşur derinlerde
Ey bizim sabır yüklü toprağımızın kutsal ağacı
Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin
Bizi tutan bir şey varsa dirilten O sensin
Üzerinde uyuduğumuz yavru kuşların
tüy renkli sıcaklığı
Ey damarlarımızda donan buz yüklü
heykeller beldesinden
Yıkıntılar sonrası sarındığım şefkat anası
Ey dağları yerinden oynatan ses ey mermeri
toz eden rüzgar
Ey alemi donatan ışık toprağa can veren el
Gün olur toprak uyanır ağaç uyanır uyanır böcekler
Sarı bozkır titrer çıplak ağaçlar yeşerir gök
yıkanır kirli dumanlardan
Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler
Yemyeşil bir rüzgar eser yıldızlar arasından
Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu
Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu
Güzlek - 1966
---
bulmak
Bir an kayboldun gibi yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti
Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma
Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde
Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş
Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine
Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar
Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın
Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım
Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Güzlek - 1971 Erdem Bayazıt
............................................................................................
AÇIKLAMA
(1) Adil Erdem Bayazıt, bu eserinde; 1981’de İran, Pakistan, Afganistan ve Hindistan’ı kapsayan gezisi ile ilgili izlenimlerini kitaplaştırdı.
............................................................................................
''Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm''
Ve tabutunu taşıyanlar arasında zamanın cumhurbaşkanı ve başbakan da vardı.
............................................................................................
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder