KİMDİR: Halk Ozanı
DOĞUMU : 1928 Yılında
Elbistan’ın Tanır köyünde doğdu. Asıl adı Hacı Yener’dir. Tanırlı Aşık Yener
diye de bilinir.
ÖĞRENİMİ
İLKOKUL:
İlk okulu 1928
yılında köyünde
okuduktan sonra,
ORTA
ÖĞRENİM: Adana
Düziçi Köy Enstitüsüne devam etti.
1946 Yılında Hasanoğlan
Köy Enstitüsünü bitirdi.
ÇALIŞTIĞI ALANLAR: Önce
kendi yöresinde, daha sonra Kayseri ve İstanbul’da sağlık memuru olarak çalıştı. Bir süre de
bucak Müdürü olarak görev yaptı.
EDEBİ HAYATI: Âşıklık geleneğini
sürdürerek şiire küçük yaşlardan itibaren başladı. Yani ilkokulda şiir yazmaya
başladı. Bu yıllarda aile büyüklerinden dinlediği türküler ve halk hikâyeleri,
öncesini tanımasında yardımcı oldu.
CEZA: 1962 Yılında politik
nedenlerden dolayı bir süre tutuklu kaldı. Bundan dolayı uzun süre sıkıntılar
yaşadı. Gördüğü baskı sonrası il değiştirmek zorunda kaldı(1). Altı yıl açığa alındı. Daha sonra aklanarak eski görevine dönen Aşık Yener 1978
yılında emekli oldu.
TAKLİT ETMEDİ
İçindeki sevginin, dostluğun gelişmesi için çok yönlü okudu. Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Karacaoğlan, Köroğlu ve Aşık Veysel’den etkilendi ama taklit etmedi. (2).
İçindeki sevginin, dostluğun gelişmesi için çok yönlü okudu. Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Karacaoğlan, Köroğlu ve Aşık Veysel’den etkilendi ama taklit etmedi. (2).
SEÇTİĞİ
KONULAR: Âşık Yener, şiirlerinde sevgi,
doğa, ayrılık, toplumsal taşlama ve yergi gibi hemen her konuyu
işlemektedir.
DÜŞÜNCESİ VE
KİŞİLİĞİ: Demokrat, devrimci, ilerici bir insan olduğunu,
zamanla, ülkenin içinde bulunduğu durum, kendini sarstığını,
düşündürdüğünü vurgular(3).
FELSEFESİ: Alevi kökenli olmasa da Alevilik felsefesini benimsemiş bir ozan olduğunu söyler(4).
ÖLÜMÜ: 2009.
ESERLERİ: Şiirlerinin birçoğu, çeşitli sanatçılarca bestelenen Aşık Yener şiirlerini;
FELSEFESİ: Alevi kökenli olmasa da Alevilik felsefesini benimsemiş bir ozan olduğunu söyler(4).
ÖLÜMÜ: 2009.
ESERLERİ: Şiirlerinin birçoğu, çeşitli sanatçılarca bestelenen Aşık Yener şiirlerini;
1.
Deyişler Demeti - 1982-1992,
2. Yol
Ver Dağlar Yol Ver Bana - 1998,
3.
Binboğadan Marmaraya – 2002, adlı eserlerde
toplamıştır.
---------------------------------------------------
AÇIKLAMA
Folklor Edebiyat
Dergisi, Kasım-Aralık, 1997, 12. Sayında yayınlanan ve 1996 yılında AYHAN
AYDIN’ yapılan bir söyleşide şunları
söylemektedir:
Şiirlerimde devamlı halkın haklı davasının yanında olmamdan dolayı birçok kez tutuklandım. Beni tımarhaneye tıkmak istediler, çok yoğun baskılar nedeniyle İstanbul’a gitmek zorunda kaldım. 6 yıl görevimden açığa alındım. Mahkemem 6 yıl boyunca devam etti. Tekrar görevime döndükten sonra da bu kez Kayseri’ye sürüldüm. Şiirlerim suçlu bulunuyordu fakat ben o suçu işlemeye devam ettim.
Bitmez çile tükenmeyen sefalet
Yıllar yılı başımızda taç bizim
Vicdansızlar kanun çiğner maharet
Gerçekleri söylememiz suç bizim
-----
(2). Elbette ki büyük halk ozanlarının şiirlerini okudum, onlardan etkilendim. Fakat ben onları taklit etmedim. Kendi şiirimi kurmaya çalıştım. Taklitle bir yere varılamaz. Sanat edebiyat yaratılamaz. Ama etkilenmeler olabilir. Bu da normaldir.
Ben çocukluktan itibaren başta Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Karacaoğlan, Köroğlu gibi halk ozanlarının, halk şiiri yazanların eserleriyle birlikte diğer şair ve yazarların da eserlerini okuyarak yetiştim. Hepsinin derin etkileri oldu bana. İnsan sevgisini, hümanizmayı, kardeşliği, dostluğu, eşitliği şiirlerinde işlemiş bir Yunus Emre, haksızlıklara karşı direnebilen bir Pir Sultan Abdal, güzellikleri şiirlerinde işleyen bir Karacaoğlan değerli isimlerdir. Onların şiirlerinde yoğun insan severlik ince bir duyarlılık vardır. Bunlara daha birçoklarını eklemek mümkün, Aşık Veysel zaten benim hocamdır.
Bizlerin öldükten sonra da yaşatılması halkın yararınadır. Bizler halkın diliyiz, halkın kulağıyız, halkın sesiyiz.
Bir halk ozanı olarak devamlı her türlü gericiliğe ve kötülüğe karşı gelmeye çalıştım.
Gerçek bir halk ozanı hiçbir zaman herhangi bir menfaat düşünmeden toplumun yanında olan kişidir. Nasıl ki zoraki şair olunamazsa zoraki halk ozanı da olunamaz. Halk ozanlığı apayrı bir yapıdır. Halk ozanlığı özgün bir yapıdır. Ozan yetişmesiyle, eğitimi, etkilenmeleriyle eserlerini ortaya koyar.
Halk ozanının büyük cesareti olmalıdır. O korkmadan haykırabilmelidir, haksızlıklar karşısında gerçekleri. Bana büyük baskılar yapıyorlardı. Benim ise bir şiirim vardır, buna karşı.
Korkmam ulan korkmam zalim dölleri
Bin türlü sualle yorsanız beni
Sıkıyönetimin zalim kulları
Acı sözler ile kırsanız beni
-----
(3). Ben sürekli yaşamın içindeyim. Her türlü insanca yaşam tarzına açık bir yapım vardır. Seyahat etmeyi çok seviyorum. Değişik insanları tanımak, onlarla konuşup kaynaşmak vazgeçemediğim tutkularımdandır. Doğaya bayılıyorum. Doğasız yaşam zaten düşünülemez. Hayatı, gençleri, yenilikleri çok sevip her şeyi kendime yakın hissediyorum. Beni yaşama bağlayan çok şey var. İçimde umutlarımı hep yaşatırım. Umutsuzluğa hiç düşmem. En çok insanlığa bir şeyler verebilmiş kişileri severim.
Ülkemizde sayısız sorun yaşanıyor. Her geçen gün de daha fazla arttığını görüyoruz sorunların. Açlık, sefalet, cinayetler, intiharlar, baskı, sömürü, ayrımcılık… hat safhada.
Halk ozanları gerçeklerin peşinde, aksaklıklara, baskılara isyan eden, insanları, yöneticileri uyaran insanlardır. Nasıl ki halk yokluk-yoksulluk içindeyse ozan da o yokluk ve yoksulluğu görebilendir. Ozan, halkın diline tercüman olarak sorunları yansıtmalıdır.
Aşık Veysel değer verdiğim, çok sevdiğim bir ozandı. İyi niyetli, samimi birisiydi. Aşık Veysel’i toplumsal şiirler yazmadığı için eleştiriyorlar. Fakat o kendi boyutunda sevgiyi, duyguyu, güzelliği işleyen şiirler yazdı. İnsanlara niye şöyle değil de böyle şiirler yazıyorsun, diyemeyiz. Buna kimsenin hakkı yoktur. O yine de ileri değerleri savunuyordu.
Şimdi tek tek sayamayacağım, birçok ozan yakın dostumdur. Ben onları, onlar beni severler. Bir Hüseyin Çırakman’ın şiiri güçlüdür, önemlidir. Genç halk ozanları şiirlerini bana getirip beğenip beğenmediğimi sorarlar. Ben de onlara, benim şiirim Karacaoğlan’ın, Pir Sultan’ın, Yunus’un şiiri gücünde değil, diye yılgınlığa düşmeyin derim. Her çiçeğin bir kokusu, güzelliği vardır. Her gülün bir kokusu vardır. Gökyüzünde yüzlerce yıldız vardır. Bir kısmı çok parlaktır. Fakat onların yanında da yıldızlar vardır. Önemli olan ürün meydana getirebilmektir, diyorum genç ozanlara. Devamlı yazılmalı, çaba harcanmalıdır. Ozanlık, şairlik bir halka gibidir. Birbirine bağlanır, kopmaz. Karamsar olmamak gerekir, sürekli çaba harcamak gerekir.
Ülke yönetimindekilerin bilgili tecrübeli insanlar olması gerekir. Çıkarlar ortadan kaldırılmalıdır. Ortak insani yararlar ön plana getirilmelidir. Toplumun gereksinmelerini karşılayacak yeni kanunlar, hukuk yolları bulunmalıdır. Yani önce devleti yönetenlerin insanlara layık niteliklere sahip olmaları sağlanmalıdır. Toplumun ortak yararı için artık laçkalaşmış hukuk sisteminin değiştirilmesi gerekir. Parlamento, hukuk sistemi, eğitim sistemi, çağdaş, uygar, ileri bir hale getirilmeden bu ülkede bir şey değişmez. Teokrasiyi isteyenlere, gericilere karşı daha da çok uyanık ve dikkatli olmalıyız.
-------
(4). Alevi kökenli olmasam da Alevilik felsefesini benimsemiş bir ozanım, ben. Alevilik-Bektaşilik bir kültür ve felsefesidir. Mezhepsel değildir. Aleviler genelde çağdaş demokrat insanlardır. Ezilmiş, horlanan insanlardır. Ama her şeye rağmen düşüncelerinden ödün vermemişlerdir.
Alevilik-Bektaşilik felsefesi bir ezilmişliğin içinden gelmiştir yüzyıllar boyu. Hep dışlanıp, hor görülmüşlerdir Aleviler-Bektaşiler. Ayrıcalıklara tabi tutulmuşlardır.
............................................................................................
ŞİİRLERİ
1.
EKSİK OLMAZ
Ağustos gelse de Temmuz geçse de
Yüce dağbaşında kış eksik olmaz
Kimse bakmaz söğüt yaprak açsa da
Meyvalı ağaçta taş eksik olmaz
İyiler iyilik yolundan şaşmaz
Denizler coşsa da kabarıp taşmaz
Bir kötüye varıp kimse bulaşmaz
Yiğidin başında iş eksik olmaz
Nehirler coşarlar ırmaklar çağlar
Yol vermez ki gidem sıralı dağlar
Yarinden ayrılan ah çeker ağlar
Aşığın gözünden yaş eksik olmaz
Gül açar dalların yücelerinde
Yar ismi dilimin hecelerinde
Ben Aşık Yener’in gecelerinde
Karalı karalı düş eksik olmaz
-----
2.
SORAN OLURSA
Ey sevgili beni bir zaman sonra
Göçüp gitti dersin soran olursa
Nice yıllar geçti geri dönmedi
Çoktan yitti dersin soran olursa
Unutulup gitti geçen her günde
Hatırlanmaz oldu bayram düğünde
Aşkımdan köz düşen garip gönlünde
Duman tüttü dersin soran olursa
Sellere karışan toprak kil gibi
Rüzgara kapılan bir mendil gibi
Eriyip tükenen bir kandil gibi
Yanıp bitti dersin soran olursa
Söyle Aşık Yener talihe küstü
Sevgiden sevdadan umudun kesti
Mezar taşlarında bir akşam üstü
Baykuş öttü dersin soran olursa
-----
3.
DOKTOR BEY
Çok derdim var teker teker söyleyim
Şöyle biraz gelir misin doktor bey
Lokman sensin ben gayriyi neyleyim
Derde derman bulur musun doktor bey
Gör halimi hele gel de şöylece
Günüm zindan bir yıl bana her hece
Oturmazsan ayaküstü böylece
Beş dakika kalır mısın doktor bey
Kör cahil mi yutmuş mudur ilimi
Mecnun mudur sevdalı mı deli mi
Alim midir evliya mı veli mi
Kimde ne var bilir misin doktor bey
Savaşım var bu hayatla başa baş
Yalnız kuşa gelen geçen vurur taş
Desem sana derdime ol arkadaş
Kabul edip olur musun doktor bey
Âşık Yener yakışır mı saraya
Kader bizi sürükledi buraya
İlaç neyler yürekteki yaraya
Neşter vurup alır mısın doktor bey
------
4.
Yol Ver Dağlar
Başı duman pare pare
Yol ver dağlar yol ver bana
Gönlüm gitmek ister yare
Yol ver dağlar yol ver bana
Kayseri'nin uzun yolu
Çekip gitsin yare doğru
Gözlerim yaş dolu dolu
Yol ver dağlar yol ver bana
Âşıklıktır benim karım
Çok özledim nazlı yârim
Dudu dillim sitemkârım
Yol ver dağlar yol ver bana
Karlı başından esmedim
Ben o yâre hiç küsmedim
Daha umudum kesmedim
Yol ver dağlar yol ver bana
Filiz yârim yaprak olur
Gazel olur toprak olur
Sırma saçı ak ak olur
Yol ver dağlar yol ver bana
Yar bir rakip bulur sonra
Gidip elin olur sonra
Âşık Yener ölür sonra
Yol ver dağlar yol ver bana
------
5.
söylememiz
suç
bizim
Bitmez çile
tükenmeyen sefalet
Yıllar yılı
başımızda taç bizim
Vicdansızlar
kanun çiğner maharet
Gerçekleri
söylememiz suç bizim
Ankara’da türlü türlü plan var
İstanbul’da
açık açık talan var
Seksen bine
köpek satıp alan var
Sorsak hele
kıymetimiz kaç bizim
Kanuni Han önder olup askere
Seferi var
Avrupa’ya on kere
Ecdadının at
sürdüğü yerlere
Çöpçülüğe
akın eden göç bizim
Vurguncular sayfiyede Ada’da
Köşkleri var
Şişli, Levent, Moda’da
Yedi nüfus
kiracı tek odada
İki metre
yerimiz yok hiç bizim
Aşık Yener bozma gene asabı
Soysun hele
fırsatçılar kasabı
Elbet bir gün
sorulacak hesabı
En sonunda
alınacak öç bizim
-----
6.
BU VATAN KİMİN
(Orhan Şaik Gökyay’a Cevap)
Bu vatan toprağın tam üzerinde
Dipdiri
ayakta duranlarındır
Büyük
şehirlerin orta yerinde
On katlı
saraylar kuranlarındır
Sivri zekasıyla bin tuzak kurup
Tilki
düzeniyle tetikte durup
Halkımın
sırtından milyonlar vurup
“Daha var mı”
diye soranlarındır
Yoksul bir iş için girer sıraya
Bekle ki iş
bulsun seneye aya
Tekmil
bakanlıklar hem Çankaya’ya
Teklifsiz
destursuz girenlerindir
Hanlar köşkler yatlar tüm sıra sıra
Elli kat
elbise yüz çift kundura
Gönlü çektiği
an Paris Londra
Atlayıp uçağa
görenlerindir.
Ele kalkan
yapıp imanı dini
İçinde
saklayıp garazı kini
Kendi günde
alıp doksan yüz bini
İşçiye yüz
lira verenlerindir
Sevgili nazlanır durur kolunda
Cins köpek
sağında uşak solunda
Tarabya’ya
doğru sahil yolunda
Binip
mersedese sürenlerindir
Boğaz otelleri bakar denize
Siyah havyar
yenir beşbin beşyüze
Ellibini
sayıp bakire kıza
Sütün
kaymağını derenlerindir
Aşık Yener aşkı devrim kızının
Teli de
devrimci divan sazının
Halk için
söyleyen halk ozanının
Koluna
zincirler vuranlarındır
------
7.
VEYSEL’E AĞIT
Kanlı Kızılırmak Yıldız dağları
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
Yansın
Şarkışla’nın viran bağları
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
Naz ile duvara yaslansın sazı
Karalar
bağlansın gelini kızı
Kavurdu
gönlümü derin bir sızı
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
Nice yıl dolaştı söyledi çaldı
Eseri yurduna
yadigar kaldı
O’nu sadık
yari toprak mı aldı
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
Başkent Ankara’ya ulaştı posta
Karalı bir
haber geldi Sivas’ta
Başvekil
bakanlar mebuslar yasta
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
Karanlık dünyasın aydınlık gördü
Nice
unutulmaz eserler verdi
“Hayatın
yalan ölüm bir gerçek” derdi
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
Uzun ince yolda hem bile bile
Gahi
ağlayarak gahi de güle
Yolcusu
sonunda vardı menzile
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
Derdini döktüğü derin dereler
Rakipler
gitsin ki geçit vereler
Sivrialan
Köyü bütün yöreler
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
Ünü duyulurdu bütün dünyada
İngiliz
Fransız hem Almanya’da
Mevlana
duymuştu ağlar Konya’da
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
Dağlan benim gönlüm yürekten dağlan
Ağla Veysel
için karalar bağlan
Emrah Yunus
Emre Karacaoğlan
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
Nice yiğitleri nice canları
Nice ozanları
nice hanları
Aşık
Ruhsatiyle Pir Sultan’ları
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
Ferhat ah
eyleyip dağlar deliyor
Aslı Han
Kerem’e sabır diliyor
Açın sinenizi
Veysel geliyor
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
Bak göçüp gidiyor günleri dolan
Üç damla
gözyaşı geride kalan
Kanma Aşık
Yener bu dünya yalan
Hani Aşık
Veysel Sivas elleri
------
8.
EGEMENLİK
MİLLETİNDİR
Hem kayıtsız,
hem de şartsız
Egemenlik
milletindir
Ruhsatsız,
vizesiz, kartsız
Egemenlik
milletindir.
Oğuz, Selçuklu boyumuz
Türk oğlu
Türk’tür soyumuz
Özgürlük
bizim huyumuz
Egemenlik
milletindir.
Çağdaşlığın gerçek yüzü
Demokrasimizin
özü
Atatürk’ün
kutsal sözü
Egemenlik
milletindir.
Biriz neş’e, tasamızda
Soframızda,
masamızda
Yazar
Anayasamızda
Egemenlik
milletindir.
Kentin, kasabanın, köyün
Töresi var
her bir şeyin
Ne paşanın,
ne de beyin
Egemenlik
milletindir.
Vatanın temel taşıyız
Biz bu yurdun
yurttaşıyız
Diktatörlüğe
karşıyız
Egemenlik
milletindir.
Anlamayan beri gelsin
Gelip bizden
öğüt alsın
Bilmeyenler
varsa, bilsin
Egemenlik
milletindir.
Aşık Yener’in emeli
Herkes
gerçeği bilmeli
Adalet mülkün
temeli
Egemenlik
milletindir.
------
9.
HER ŞEY BOŞ
Üç günlük yalancı fani dünyaya
Kimler konup
kimler göçmediler ki
Kimisi atlı
da, kimisi yaya
Kimler gelip,
kimler geçmediler ki
Gördük nice Ağa, nice Beyini
Koyup da
gittiler olan şeyini
Feleğin
sunduğu ecel meyini
Kimler alıp,
kimler içmediler ki
Herkes niyetince giydi donunu
Kendi
amelince gördü sonunu
Hayır
tohumunu, şer tohumunu
Kimler ekip,
kimler biçmediler ki
Aşık Yener benim ozan dağımda
Her mevsim
yıllarca ömür çağımda
Dostluk gülü
bitti gönül bağımda
Kimler bakıp,
kimler seçmediler ki
------
10.
OZANCA
Korkmam ulan korkmam zalim dölleri
Bin türlü
sualle yorsanız beni
Sıkı
Yönetimin emir kulları
Acı sözler
ile kırsanız beni
Zincirlerle
bağlansam da kolumdan
Dipçiğiniz
kalkmasa da dalımdan
Halk ozanıyım
dönmem yolumdan
Çekip mavzer
ile vursanız beni
Namerdim ben size boyun bükersem
Affedilmem
için diller dökersem
Kör olsun
gözlerim bir off çekersem
Bağlayıp
cellada verseniz beni
Ozan gerçek yazar, gerçeği söyler
Açlıktan
iniler şehirler, köyler
Gene
yazacağım hep aynı şeyler
Yağlı
kementlere sarsanız beni
Çekseniz de Pir Sultan’ın darına
Bugünkü
sözümü koymam yarına
Değil ki
Maraş’ın zındanlarına
Götürüp
Fizan’a sürseniz beni
Zalim Yusuf Paşa, vicdansız Vali
Sizin
boynunuzda halkın vebali
Şahınızdan
korkmam İsa misali
Tutup da
çamıha gerseniz beni
Aşık Yener ölmez eroğlu erler
Bir gün
yıkılır bu köhne eserler
Özü, sözü
doğru, kendi mert derler
Dosta,
düşmanlara sorsanız beni
------
11.
GEL BANA
Aşkınla yandığım gül yüzlü yarim
Mavi sular
gibi ak da gel bana
Bir bahar
mevsimi akşamüzeri
Saçına
sümbüller tak da gel bana
Hasretle tutuşur sevdanı çeken
Goncalar
kuruyup olmadan diken
Senin
hayalinle avunur iken
Şöyle usul
usul çık da gel bana
Ölürüm gözlerim seni görmezse
Gönlüm aşk
bağından güller dermezse
Eğer annen
duyup izin vermezse
Uykuya dalsın
da çek de gel bana
Şadolsun bu gönlüm yeniden yeni
Mestane
bakışın mest etsin beni
Aşık Yener
kulun özledi seni
Hasretle
yollara bak da gel bana
------
12.
GELDİ GEÇTİ
Çocukluk yıllarım gençliğim derken
Seneler ne
çabuk geldi de geçti
İçimde
yaşamak umudu varken
Felek
kozlarını böldü de geçti
Çok dostlar vakitsiz bizi boşladı
Gönlümde
hüzünlü dönem başladı
Kimisi
serseri diye taşladı
Kimi mecnun
diye güldü de geçti
Aşık Yener
yoktur garazım kastım
Dostluk
dergahında serili postum
Ben vefa
beklerken vefasız dostum
Ok attı
sinemi deldi de geçti
------
13.
KİMSEM YOK BENİM
Yalnızım gurbet elde
Benden başka
kimsem yoktur
Tek başıma
kaldım çölde
Benden başka
kimsem yoktur
Yüceden engine indim
Bir mum gibi
yanıp, söndüm
Anasız kuzuya
döndüm
Benden başka
kimsem yoktur
Yel olup gurbete estim
Sıladan
umudum kestim
Ne eşim var
ne de dostum
Benden başka
kimsem yoktur
Geçiyor gençlik çağlarım
Yas tutar
kara bağlarım
Bir gün ölsem
yok ağlarım
Benden başka
kimsem yoktur
Aşık Yener’im biçare
Yüreğimde
türlü yare
Mecnun
gezerim avare
Benden başka
kimsem yoktur
(Söyleşi 1996
Folklor
Edebiyat Dergisi, Kasım-Aralık, 1997, 12. Sayı)
----------------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder