KİMDİR: Ozan.
DOĞUMU: 5 Mart 1930 tarihinde
Maraş İli, Eibistan İlçesinin Celâ (şimdiki Ekinözü adıyla ilçe olan) köyde
doğdu.
ÖĞRENİMİ: İlk
öğrenimini, sonradan Ekinözü adıyla ilçe olan Celâ köyünde,
ORTA ÖĞRENİMİ: Orta öğrenimini ise Adana-Düziçi ve Ankara-Hasanoğlan Köy Enstitülerinde tamamladı.
ORTA ÖĞRENİMİ: Orta öğrenimini ise Adana-Düziçi ve Ankara-Hasanoğlan Köy Enstitülerinde tamamladı.
DİNİ BİLGİSİ: İlkokul 3.
Sınıfa giderken bir haftada eski yazıyı öğrendi ve bir ayda da Kuran-ı
Kerim'i
aktardı.
OZAN KARDEŞLER
OZAN KARDEŞLER
SOYU: Soycak şair bir
ailenin ilk erkek çocuğu olan, baba ve anne tarafları oldukça varlıklı ve hoca
takımından olduğu için gözlerini dünyaya açtığında oyuncaklarla değil kitaplarla
karşılaşmıştır.
Ölünceye kadar yakasını
bırakmayacak olan şiirin rüzgârına da aynı zaman diliminde yakalandı.
29 Ağustos 1944 tarihinde memurluğa atandı. Maraş’taki sağlık kuruluşlarında 32 yıl 8 ay sağlık memuru olarak çalıştıktan sonra emekli oldu.
29 Ağustos 1944 tarihinde memurluğa atandı. Maraş’taki sağlık kuruluşlarında 32 yıl 8 ay sağlık memuru olarak çalıştıktan sonra emekli oldu.
Askerliğini yedek subay
olarak İstanbul’da yaptı.
İlk şiiri, 1942 yılında
“Yurt Gazetesi”nde yayınlandı ve böylece 65 küsür yıllık sanat macerası başladı.
1960’lara kadar yazıp çeşitli dergilerde yayınlattığı şiirlerinin hiç birini
kitaplarına almadı.
Esas sanat dönemi 1973’de yayınlanan Seyran kitabıyla başlar.
Esas sanat dönemi 1973’de yayınlanan Seyran kitabıyla başlar.
ÖDÜLÜ: 1962’de
Akşam Gazetesiyle Türk Kadınlar Birliğinin ortaklaşa düzenledikleri Türkiye
çapındaki bir edebiyat yarışmasında hikâye dalında “İSA ile İSHAK”
adlı hikayesiyle ikincilik ödülü
aldı.
YILIN ŞAİRİ: 1983
yılında KASD (Kayseri Sanatçılar Derneği) tarafından yılın şairi
seçildi.
KARTAL: 1986 yılında
“Bir Çift Beyaz Kartal” adlı kitabıyla şiir dalında Türkiye Yazarlar Birliği
ödülünü aldı.
DOLUNAY: 1986 yılında
çıkarmaya başlayıp 37 sayı çıkardıktan sonra ekonomik sebeplerden dolayı
kapatmak zorunda kaldığı “Dolunay Sanat ve Edebiyat Dergisi” ve ülkenin dört bir
yanında kendisini ispatlamış şairlerin katılımıyla 16 yıldır aralıksız
gerçekleştirilen “Geleneksel Dolunay Şiir Şölenleri”yle şiiri ayağa kaldırmaya
soyundu ve vermek istediği mesaj Türkiye genelinde
yayıldı.
YAYINEVİ KURDU: Kurmuş
olduğu Dolunay Yayınları ile de yazarlık ve şairlik yeteneği olan gençleri
edebiyat dünyasına kazandırmayı amaçladı.
1989 yılında Kültür
Bakanlığının tercihi ile Türkiyeyi temsilen STRUGUA ULUSLAR ARASI ŞİİR AKŞAMLARI
FESTİVALİNE katıldı ve burada bir de tebliği sundu.
BEYAZ DİLEKÇE:
1991 Yılında Diyanet Vakfı tarafından düzenlenen münacat yarışmasında “Beyaz Dilekçe”isimli şiiriyle birincilik
kazandı.
YURTDIŞINDA: 1993’de
Türkçenin Uluslararası 2. Şiir Şöleni için gittiği Kazakistan Başkalası
Almaatı’da “Büyük Abay Ödülü”yle ödüllendirildi.
AT VE ÇAPAN: Kazakistan
/Uzunağaç Kolhozu’nda kendisine at hediye edildi ve Çapan
giydirildi.
MALATYA’DA: 1997’de
Malatya Büyükşehir Belediyesinin açmış olduğu Malatya konulu şiir yarışmasında
birincilik ödülü aldı.
DEDEKORKUT: 1998’de iki
aylık “Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi SEVİYE” (Mart-Nisan 1998) 6. Sayısını
“Yaşayan Türk Şiirinin Dede Korkutu Bahaettin KARAKOÇ”üst başlığı ile
çıktı.
YAŞAYAN AKSAKAL: 2003’de
“Mefkûre” Dergisi 11. Sayısını “Türk Şiirinin Yaşayan Aksakalı”üst başlığı ile
Bahaettin KARAKOÇ özel sayıları olarak çıkardı.
ŞİİRİN YÜZAKI: Aylık
fikir ve sanat dergisi Türk Edebiyatı ise Temmuz 2003 tarihli 357. Sayısında
kapağına şairin fotoğrafını koyarak”Şiirimizin Yüz Akı Bahaettin
KARAKOÇ”spotuyla açtığı dosyada ona geniş sayfalar
ayırmıştır.
ADINA PROGRAM: 2003’de
Türkiye Yazarlar Birliği 25. Yıl faaliyetleri yaşayan yazarlara
saygı”kapsamında”Şehrin Kapılarındaki Şair Bahaettin KARAKOÇ ve Türk Şiirinin
Çeyrek Asrı” 2 gün süren (17 Mayıs /18 Mayıs 2003) bir program
gerçekleştirdi.
TEZLER: Çeşitli
üniversitelerde şairliği ve sanatıyla ilgili çok sayıda bitirme ve yüksek lisans
tezleri yapıldı.
YABANCI DİLLER: Onlarca
şiiri yabancı dillere de çevrildi.
2004’de sponsorluğunu
başından beri Tarsus Belediyesinin yaptığı,
KARAC’OĞLAN ÖDÜLÜ:
Karacaoğlan Şelâle Şiir Akşamları” etkinlikleri içerisinde her yıl bir şaire
verilen “Karacaoğlan Onur Ödülü”nü aldı.
DERGİLER:
Şiir, hikaye ve yazıları Hisar, Varlık Yıllığı, Türk Edebiyatı,
Dolunay, Doğuş Edebiyat, Milli Kültür, Kültür ve Sanat gibi yüzlerce sanat
edebiyat dergilerinde yayınlandı.
ÇİZGİSİ: Önceleri halk
şiirine daha yakın olan şiir anlayışını son dönemlerinde modern tarzla
birleştirip kendine özgü yeni bir çizgi ortaya koymayı
başardı.
KENDİNE ÖZGÜ:
Birebir yaşadıklarını yazan, yazarken de yeniden yaşayan KARAKOÇ, gölgesi,
çiçeği, meyvesi ve kendine özgü bir aroması olan şairlerdendir. Şiirde biçimi
bir enstrümana benzetir, bunu da sesin belirleyeceğine özellikle vurgu yapar.
Yarar yönünden ister meyve versin, ister gölge, ister yaş olsun ister kuru,
ister bir tenhada dikili dursun, ister bir eşya olarak evimizin bir yerinde
otursun, ağaç hep aynı ağaçtır, muhakkak bir yerde ihtiyacımızı karşılar. Sağlam
bir etik, ilkeli bir estetik ve helal ölçekli bir
yarar sarmalında şiir de tıpkı bir ağaç gibidir. Sanatı besleyen bu üç ana
arterdir.” diyen Karakoç bir yerde şiiri tanımlarken de, “kalbin bir zikir aracı
olan şiir, trajik bir iç yangını, aşkın sıcak kanatları altında doğan bir
kutsanmış sözler armonisi ve dört kelimeyle özetleyecek olursak evrensel bir dua
biçimidir.” der ve bu tanımlamanın sınırlarını daha da genişleterek”Mutlak
Gerçeğe, Mutlak Güzele Yönelmenin dillenişi ve kalbin Dirilişidir” hükmüyle
noktalar.
SANATI: Bahaettin
KARAKOÇ’un sanatı hakkında Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL: “Bahaettin KARAKOÇ kırk
yıllık şiir maceramızın dünyasında kendi şiir tekkesinin şeyhi olanlardan.
Üslubu, hassasiyeti ve form kullanmasıyla adeta bir şiir şeyhi.” derken, Prof.
Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN; “Karakoç, şiir altın arayıcısıdır ve fakat yalnız
altın arayıcısı değil, o bir dil kuyumcusudur da. Ayı, güneşi dağı, düzü,
geceyi, gündüzü bir mücevher halinde bize sunar ve müthiş bir söz virtüözüdür.
Kelimeyle şiirle bizi büyüler ve kendini de bizi de uçsuz bucaksız hayal
alemlerinde uçurur” demektedir.
MEDENİ DURUMU: 4’ü kız, 5’i erkek olmak üzere 9 çocuk babasıdır.
ESERLERİ
1. Mevsimler ve Ötesi -
1962,
2. Seyran -
1973,
3. Sevgi Turnaları -
1975 ,
4. Ay Şafağı Çok Çiçek -
1983,
5. Kar Sesi -
1983,
6. Zaman Bir Beyaz
Türküdür - 1984,
7. İlkyazda -
1984,
8. Bir Çift Beyaz Kartal
- 1986,
9. Menzil -
1991,
10. Uzaklara Türkü -
1991,
11. Güneşe Uçmak
İstiyorum - 1993,
12. Şiir Burcunda Çocuk
- Antoloji- Ortak –1993,
13. Beyaz Dilekçe -
1995,
14. Güneşten Öte -
1995,
15. Dolunay Şiir
Güldestesi - 1996,
16. Leyl ü Nehar Aşk -
1997,
17. Aşk Mektupları
- 1999,
18. Ihlamurlar Çiçek
Açtığı Zaman,
19. Ay Işığında
Serenatlar - 2001,
20. Sürgün Vezirin Aşk
Neşideleri - 2004,
----------------------------------------
şiiri
şiiri
Leyl ü Nehar
Aşk
Hiç bulut yoktu
ortalıkta birden peydah oldular
Serinlikle birlikte
içime bir korku düştü
Dedim, menzile
ulaşacaksan geç kalma acele tut
Sonra sellerle
kapaklanırsın yere yüzüstü
Hani hasat sonrası
tarlalardan topladıkları başakları
Yuvalarına nasıl kımıl
kımıl taşırlarsa karıncalar
Ben de senin sevgini
taşıdım yüreğimin doruklarında
Damıtılmış bir ömür boyu
leyl ü nehar
Vakit gurûp vaktidir
rüzgârsa hoyrat esiyor
Bir vâha görünmüyor ıhtı
ıhacak deven
Yıldızlara bakıp bakıp
ahkâm kesiyor
Kendi dikenleriyle
taçlanan yorgun keven
Sor şu yol kenarındaki
meyvesiz karaağaçlara
Kaç yolcu geçmiştir bu
yollardan senden önce
Şu çeşme, şu ören, şu
düşek tanıklık etsin
Aşk nedir, edeb'i erkânı
nice
Alazsız, dumansız bir
yangının ortasındayım
Sesim daha içimdeyken
kavrulup dökülüyor
Yakınından geçseler
bütün kuşlar kül olur
Yanan binam kerpiç
kerpiç sökülüyor
Seni sevdiğimi yine
gururla haykırıyorum işte
Gemi azıya alarak
kişneyip kaçan ufuklara
Alnınızdaki beyazlık,
ayaklarınızdaki seki benim sevgimdir
Benim sevgilimdir yeni
besteler yapan sonsuzluklara
B. KARAKOÇ - Leyl ü
Nehar Aşk - TDV. YAY.)
-----
Beyaz Bulutlar
Altında
Açmayın yüzünü
ölünün
O üstünde yatıyor
şimdi
Vakitsiz solmuş
gülünün
Ağlatmayın kızını
ölünün
Melekler kalıbını alıyor
şimdi
Kanatları yolunmuş
dilinin
Silmeyin izini
ölünün
Melekler kalıbını alıyor
şimdi
Üstüne serilecek
halının
Çalmayın sazını
ölünün
O bütün notaları unuttu
şimdi
Tılsımı bozuldu
elinin
İri kanatlı kuşlar
götürdü yazını ölünün
O sonsuza bakan bir
başak gibi
Kilidi sökülmüş
yolunun
Bahattin
Karakoç
------
Yürek Bir
Kırmızı
Güldür
Seninle
Güzel duygular
yeşerip
Gök tatlı yemişler
verince
Gönül kanatlarını
gerince
Gördüklerine
gösterip
“Bu hal ne hâldir? ”
diye
“Bu yol ne yoldur? ”
diye
Soramazsın
ki…
Sen bayramlar
kadar
Canlı ve
güzelsin
Bazen yanık bir
türkü
Bazen
gazelsin
Can masmavi bir
göldür
Yürek bir kırmızı güldür
seninle
İstesen de istemesen
de
Koparamazsın
ki…
Ellerin bir çift beyaz
kuş
Tanımıyor ki dur
durak
Gönlümde pervaza
durmuş
“Gel! ” demişse dostun
sana,
“Git! ” demişse deli
yürek
Bağlasalar da
yerinde
Duramazsın
ki…
Sen bayramlar kadar
canlı,
Has bahçelerden
güzelsin
İp nerde
inceliverse
Daha sağlam bağlar
sesin
Sen hep özümde
özelsin
Yürek bir kırmızı güldür
seninle
İstesen de istemesen
de
Ayıramazsın
ki…
Bahaeddin KARAKOÇ - Kar
Sesi – Ocak Yay. 1983 / ANKARA
Bahattin
Karakoç
-----
Sürgün
Vezirin Neşideleri /
I
-------------------
Ferman Padişah'ın ve mülk de O'nun
Ferman Padişah'ın ve mülk de O'nun
* İTİRAF *
Başıma ne geldiyse beyaz
sevdamdan geldi
Belki de salt budur
sürgünlüğümün gerekçesi
Uyum en gizemli bir
ahenktir hayat çalgısında
Ötelerin ötelerine
alazlanır
Has sözün çarpıcı
dibâcesi
Aşk, amaca götüren en
kısa yoldur önümüzde
Bu yolda ne öğrendimse
inanınca öğrendim
Zevklendim şu dağ senin,
bu dağ benim gezmekten
Uçtan-kıyıdan-kenardan
değil
Özümden yanınca
öğrendim
Gördüklerimden çoktur
göreceklerim
Öğrendiklerimden daha
çoktur öğreneceklerim
* ANLADIM
*
(ARANÂĞME)
Aşkın hem ateş, hem
yağmur olduğunu
Kemiklerime kadar
ıslanınca anladım
Adildir Padişahım, yan
tutmaz, emek yemez
İnanıp erkine yaslanınca
anladım
Sınırları karıştırdım
deliliğin met çağında
Gerçeği, som gerçeği
uslanınca anladım
Fiziğini aşan yanık
sesin yeni ufuklara
Nasıl pençe vurduğunu,
seslenince anladım
Aşkın fotoğrafı
gözlerimde fer/kanat
Yürek sürekli zikir ile
beslenince anladım
Yaş dorukta, gönül hâlâ
çıktığı yolun başında
Başım dağlar gibi
sislenince anladım
Bahaeddin KARAKOÇ - Dolunay Yay. 2004
Bahattin
Karakoç
----------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder