Ozan - Yazar - Çocuk Edebiyatçısı.
ASIL ADI: Ahmet Cahit
Zarifoğlu.
DOĞUMU : Cahit Zarifoğlu, 1940 yılında Ankara'da doğdu. Aslen Maraşlıdır. Babasının memuriyeti dolayısıyla ilk ve orta öğrenimini,
DOĞUMU : Cahit Zarifoğlu, 1940 yılında Ankara'da doğdu. Aslen Maraşlıdır. Babasının memuriyeti dolayısıyla ilk ve orta öğrenimini,
İlk-Orta ve Lise Öğrenimini; Siverek,
Ankara, Kızılcahamam ve Maraş'ta tamamladı.
ÜNİVERSİTE: 1972'de
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünü
bitirdi.
GÖREVİ
VE
YAPTIKLARI: Öğrencilik
yıllarında çeşitli kurumlarda çevirmen olarak çalıştı. Dil kurslarına katılmak
için Avrupa'ya gitti. Bu vesile ile belli başlı Avrupa ülkelerini dolaştı.
Döndükten sonra özel bir lisede öğretmenlik, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu
ve TRT'de çevirmenlik, son olarak İstanbul radyosunda denetçilik görevinde
bulundu.
EDEBİ HAYATI : Edebiyat
çalışmalarına lise yıllarında başlayarak, Maraş gazetelerinde şiir ve hikayeler
yazdı. Yine Maraş'ta Açı dergisini çıkardı. Sanat hayatının bir bölümünde
şiirleri, Papirüs, Türk Dili, Yeni Dergi’de yayımlandı. Daha çok Diriliş,
Edebiyat, özellikle de Mavera dergilerinde çıkan şiir, hikaye, günlük ve
eleştirileriyle tanındı. Bir süre, kurucularından olduğu Akabe Yayınları ve
Mavera Dergisini yönetti. Yeni Devir, Milli Gazete ve Zaman gazetelerinde Ahmet
Sağlam, Vedat Can, Abdurrahman Cem imzalarıyla yazdığı köşe yazılarıyla yakın
bir diyalog içine girdiği geniş bir okuyucu kesimince ilgiyle izlendi. Ayrıca
İslam, Kadın ve Aile, Gülçocuk ve bazı çocuk dergilerinde ürünleri çıktı. Son
yıllarında çocuk edebiyatına yöneldi.
ÖDÜL: Çocuklar için
yazdığı kitaplardan biri olan Yürekdede Ve Padişah adlı eseriyle 1984'te Türkiye
Yazarlar Birliğince çocuk edebiyatı dalında yılın yazarı
seçildi.
DOĞAL ŞİİRLER: Çizgi
dışı şiiri ve kendine has şiir diliyle ilk bakışta zor anlaşılır ama son derece
orijinal şiirler yazdı.
ÖLÜMÜ . 7 Haziran 1987
tarihinde İstanbul'da vefat etti. Mezarı İstanbul Beylerbeyi'nde Küplüce
Mezarlığındadır.
ESERLERİ
A ) ŞİİR
KİTAPLARI
a) İşaret
Çocukları
b ) Yedi Güzel
Adam
c )
Menziller
d ) Korku ve
Yakarış
B ) HİKAYE /
İns
C ) ROMAN / Savaş
Ritimleri
D ) GÜNLÜK /
Yaşamak
E )
DENEMELERİ
a ) Bir Değirmendir Bu
Dünya,
b ) Zengin Hayaller
Peşinde.
----
TİYATRO / Sütçü
İmam
G ) ÇOCUK
KİTAPLARI
a )
Serçekuş,
b )
Katıraslan,
c )
Ağaçkakanlar,
d ) Yürekdede ile
Padişah (TYB Çocuk Edebiyatı Ödülü),
e )
Gülücük,
f ) Çocuklara Afganistan
Şiirleri,
g ) Küçük
Şehzade,
h ) Motorlu
Kuş,
ı ) Kuşların
Dili.
----------------------------------------
ŞİİRLERİNDEN
Hızla Akan
Mızrak
Sabahtır
Alkışlar
gecenin
Sıcak damları sükun
yapılarıyla
Aydınlatır bir
ucundan
kahvaltı sofrasında çay
tasını
Düzgün
uysal
ışıklı bir de
ağız
gizlice götürür hücreyi
bütüne
ve akla her gelen
telgraf telinde
öpüşür iki
güvercin
incelmiş ve yumuşamış
gagalarıyla
Bu geçen
mızrak
Kalın
kararlı
Atanın değer biçilmez
atıyla
Kuşkusuz yolunda
gerek
Mızrak geçer
ışığı
Geçer geceyi dolduran
karanlığı da
----
Sen Kuş
Olur
Gidersin Bir
Trenle
Uzun bir geçmişimiz
var
Hiç
yorulmadan
En azından bir
kere
Eğlenceli
Beşik
ha biz
varız
ha biz maskeli
balo
saygıya durup üstün bir
gecede
Bir sır payı
katlayıp
sade bir
kahveden
Keyifsiz bir detayın
hükmüyle
ha biz
yokuz
ha biz
seferde
Ya bu kez ölenleri
görmeliysek
Ya sen kuş olup
gitmeliysen bir trenle
Parka
dolalım
Park bizi alır
önce
Seyrimizden bir sabah
kazanır
Eğri fakat daha çok
eğrilmez bir şoförle
Sayısız rampaya
katlanır
ya güneşten daha
zengin
sofraya diz
çökeriz
ya sen kuş olur gidersin
bir trenle
oysa sergimize kuşlar
gelir uzanır.
----
Zamana
Yay
Gerip Ok Atmak
Şarkı ve oyma
dudak
Sağlam
gözleri
Ve yandan
bakılınca
Uzun yüzünde kabartma
bir deniz
Bütün kuşlarla gidilir
yanına
Sıhhatli bir hava
seçilir dolaptan
Bakılır en arkaya durmuş
evin
Acısız
aynasına
Bu yaşamak sezonu çok
memnun
Yay gerip ok
atan
------
Açık
Açık
Çağırır Aşkını
I.
Çabuk akan tez
giden
ilk geyik avında
ölenler
çarpıntı başlarıdır
insanlığın
Uzakta. Ta
burada
Ünlü bir
cansıkıntısını
Ufalar bir zümrüt
sakal
Yeldeğirmeni
ve uçuşan
leylekler
beyaz saçlı
atın
kar yılğını rüzgar
hallerini
kahraman
atın
madalya anına
bitişik
dört nala koşan
sesi
oradan uzaktan ta
buradan
siyah
çatık kaşlı gelincik
tohumlarına
benzer
sezişleriyle
gelişir yapılı
kaygılar
II. bir ayıp
giyotin
çün ağaç sağa
dönmez
soldan
kuşatılır
çün ağaç
şaşırır
ağaç
ölür
Ama sapına
kadar
Bilhassa
büyük
Erkek
Tam bir
el
Yani kolun ucuna kadar
gelmiş de
Yumruk bile
olmuş
ve bilhassa bu büyük bir
el
beynelminel bir sabah
seli
kutlayıp büküp yapma
çelikleri
gündelik insanı
kaldırıp
bir de tanrıya şarkısını
söylerse
Belirli bir
yapısı
Belirli bir geçmişi
olan
nereye değdiğini
bilen
düğün yapısı
fırçasıyla
toprak ve topraktan
sonrasını
aynı çığlığı
atan
ve karalar için
de
III.
haydi
şu kaçar su durur
mu
gök içimizde bir zenci
yaratır
zenci
zenci
bir büyük geniş
başlı
şikayet mi ne
olur
açık açık çağırır
aşkını
burda mı daha mı
uzakta
bütün bir geceye dayar
alnını
öyle ki
alın
mübarek bir
şeydir.
----
İşaret Çocukları
yasin okunan tütsü tüten
çarşılardan
geçerdi
babam
başında yağmur
halkaları
anam yeşil hırkalar
görürdü düşünde
daha ilk
güzelliğinde
alnını iki dağın arasına
germiş
bir devin göğsüne
benzer
göğsünden dualar
geçermiş
çarşılar ellerinde ekmek
iğneleri
cami avlularına
açılan
havuz sularına kapılan
çocuklar
görmeden güneşin bütün
renklerini
götürmezlerdi dükkandaki
babalarına
ocaktan akan kaynar
yemekleri
nenelerinin koyduğu avuç
taslarına
başı ve yüreği
şahbaz
kaleleri ağırlayan
kadınların
süslerini
kemerlerini
başlarını
ağırlaştıran
ağır siyah şelale
saçlarını
tutunca gençleşirdi
erkekler
sonra insan o ki
denizde
küçük ve büyük
nehirde
bedeni ıslatan afsunlu
suda
önce niyet sonra
yıkanırdı
zaman dert getirdi
sulara
içinde eski balıkların
yattığı kayalar
savaşan insanların
elinde
ince yontulup
taşındı
balta mızrak
şeklinde
anam kanları
kuruyan
kavga ayıran bir kargı
elinde
kara ocağın
taşlarına
işaret koydu
çocuklarını
belinde gezdiren
babamın
beyaz yazılarla
kazandığı adları
yüreği korkuyla
kuvvetlendi babamın
unutup genç gelen
günleri
zamanın sürerken çektiği
günleri
çetin
bilmecelerle
sürdü atını
denize
yün ören at güden
kadınlar
ormanlara tepeden eğilen
toprak evlerde
küçük pencereli karanlık
dar odalarda
uzaktan uzayıp gelen
kurt seslerinin
uzağa çekilip
giden
ayazda donan gülmeler
içinde
ormanlarda süt emziren
anne
unuttu gittikçe uzayan
çocuğunu
hep kaçarmış
şehirlerin
demir
dağlarına
uyuyunca toprak
beşiğimde
sahipsiz
kalan
ellerimden kayan
aydınlık günlerim
----
sultan
Seçkin bir kimse
değilim
ismimin baş harfleri acz
tutuyor
Bağışlamanı
dilerim
Sana zorsa bırak
yanayım
Kolaysa
esirgeme
Hayat bir boş
rüyaymış
Geçen ibadetler
özürlü
Eski günahlar
dipdiri
Seçkin bir kimse
değilim
İsmimin baş harflerinde
kimliğim
Bağışlanmamı
dilerim
Sana zorsa bırak
yanayım
Kolaysa
esirgeme
Hayat boş
geçti
Geri kalan
korkulu
Her adımım dolu
olsa
İşe yaramaz
katında
Biliyorum
Bağışlanmamı
diliyorum
---
Zarif
Çoban
o güzeli bana
verseler
tombul kuzuların
aşkına
yaylalara atlas kilim
serseler
tombul kuzuların
aşkına
yayılsın topraklar,
aşıklar gezecek
feryat, taşları sızlatıp
inletecek
başa gülü sümbül
örseler
tombul kuzuların
aşkına
ayrı kaldım ağlar
inlerim
dağ kavi, iklim sarp,
çarıklar delerim
bağrım yosun tuttu bir
görseler
tombul kuzuların
aşkına
kaval derler, dertli
yoldaştır
bende iki onda dokuz göz
vardır
nice sersefil olduk bir
bilseler
tombul kuzuların
aşkına
Geçiyor bulut geçen
ömürdür
geceme saç mı hayır
kömürdür
zarif çoban oldu
görseler
tombul kuzuların
aşkına
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder