Ozan - Eğitimci.
DOĞUMU: 1950 Yılında Maraş’
ın Göksun İlçesinin Yeniyapan köyünde doğdu.
ÖĞRENİMİ: İlköğrenimini kendi
köyünde okudu. Gaziantep İlköğretmen Okulundan mezun olduktan sonra öğretmen
olarak görev yaptı.
1987-1993 tarihleri arasında Fransa’da görevlendirildi.
ESERİ: Şiirlerini “Bu Yar Bizim
Diyar” adlı eserinde topladı.
-----------------------------------------------------------------------------------------------
ŞİİRİ
BU YAR BİZİM
DİYAR
Bu yar bizim
diyar
Bu yar
Ne karakaşlı yar
Ne selvi boylu Nigar
Bu yar başka yar
Bu yar bizim diyar
Billur
pınarları
Serin yaylaları
Berekete gebe ovaları
İleri geri
Bin küsur yıldan beri
Sağdılar sürüleri
Ayşeleri Hürüleri
Al atlar üstünde
Yağız yiğitleri
Her taşında nal mühürleri
Cilvesi nazı
Davullu sazı
Şiiri sözü
Duası niyazı
Bülbül avazı
Kekliği kazı
Bu yar başka yar
Bu yar bizim diyar
Ağlatan
güldüren
Uğrunda öldüren
İtip kaktığımız
Horca baktığımız
Yıkıp yaktığımız
Attığımız attığımız
Bir anne şefkatiyle fakat
Yar başında hep tuttuğumuz
Bu yar başka yar
Bu yar bizim diyar
Bu yar bir
narin
Bu yar bir ince
Uykun bölününce
Düşün derince
Biraz TELLİ’ce
Hakkın verince
Kadrin bilince
Canan var bence
Candan da önce
Bu yar başka yar
Bu yar, bizim diyar
(Bu Yar Bizim
Diyar)
-------
BİR GÜZEL
Saçları altın da gözleri
badem,
Yanakları ipek, bir sarı çiğdem.
Versinler uğruna, razıyım idam,
Ben gönlümü bir güzele kaptırdım
Yaratılmış bin ölçülüp, bir
biçip,
Bin bir cilve yapar karşıma geçip,
Kaldırır yataktan aklıma düşüp,
Ben gönlümü bir güzele kaptırdım
Aslı gibi, çatlatıyor
Kerem’i,
Gamzeleri kımıldatır yaramı.
Eyvah pek vakitsiz, yaktı çıramı,
Ben gönlümü bir güzele kaptırdım.
Bilmem niçin geldim
Firengistan’a?
Bu güzeli sığdıramam destana.
Cazibesi dar geliyor fistana,
Ben gönlümü bir güzele kaptırdım
-------
ŞAMARIN LÜTUFTUR
Sen bahçede gül, ben, çölde
diken
Ben gözde ima, sen dilde sitem.
Bir umut! Kapına yaklaşmış iken,
Ne lütuf! Şamarla çevirdin beni.
Ne günah işledim, ne ettim
kusur?
Günlerim yıl geçer, aylarım asır.
Bir ahu bakışa oldum ki esir,
Kader, fidan gibi devirdin beni.
-------
GÖNÜLE SİTEM
Ben neyleyim seni ey deli
gönül
Benden haldan üstün hal istiyorsun
Ne kadar nazlısın, ey yaşlı bülbül
Vahşi zemheride gül istiyorsun
Doymuyorsun yayla yayla
göçmeye
Alışmışsın çiçek çiçek uçmaya
Susayınca bâde diye içmeye
Anasız kovandan bal istiyorsun
Yetinmezsin ekmek ile tuz
ile
İşin gücün işve ile naz ile
Uçam dersin keklik ile kaz ile
Serabı görmeden göl istiyorsun
İliğe dayandı yeter
bıçağın
Senin sevgi için kaldı mı çağın
Solmaya yüz tutmuş bile çiçeğin
Daha fidan üzre dal istiyorsun
Sana dar geliyor bu eski
belde
Arzuna râm için hal mi var bende
Bir yorgun savaşçı olduğum halde
Eşkin at üstünde yol istiyorsun
Ellerin yakamda nazarlık
gibi
Bendeki bu aciz yazarlık gibi
Kucağın bedava mezarlık gibi
Kırkına varmadan öl istiyorsun
Derde kul eyledin, beni hür
iken
Damla oldun, gözlerimde biriken
Neden on beşinde kızlar var iken
Ben gibi bir köhne dul istiyorsun
Sen de benim gibi döndün
deliye
Bir hayal peşinde, çırpınış, niye
“Olmaz geleceğe” giden gemiye,
Yelken açtırmaya yel istiyorsun
Hançer oldun yüreğimde,
belimde
Feryat feryat şiir oldun dilimde.
Bir dost! TELLİ kaldı en son elimde,
Onu da kapında kul istiyorsun.
-------
SELAM 2
Sırma saçlar iplik iplik
örülür,
Gelin gelir, hanım kızlar derilir.
Sevgiliye mendil alıp verilir,
Selam Yastıpınar başına selam
Emeği fazla da nazlı
verimi
Karınca misali tollar ürünü
Hatice bacımın yemlik dürümü
Soğan ekmeğine, aşına selam
Kuşlar selam edin doğduğum
yere,
Emmiye, dayıya bir de pedere,
Köküç oynadığım Kocöz’ün dere,
Kuzgeçe’nin Kocataş’na selam.
Kerpiç duvarına, toprak
damına,
Pinnik pencereli, laylon camına,
Öpün ellerini benim namıma,
Anamın gözünde yaşına selam.
Başpınar’ın tarak dişi
topuna,
Kağnısına, samanına, sapına,
Mıktar Emmi, büyük küçük hepine
Vatanın kurduna, kuşuna selam.
Cennete misaldir, bulunmaz
eşin,
İnişine çıkışına Maraş’ın
Meydanlarda karakucak güreşin
Pehlivan gücüne, tuşuna selam
İmam efendinin siyah
kürküne,
Çoban gardaşımın filik börküne
Ağardı saçlarım erdim kırkına,
Belki de bu selam, boşuna selam.
Çalışır, didinir, geçirir
yazı,
Düğünler kurulur harmanın tozu
Aşı Garip, Koç Köroğlu, Ayvaz’ı,
Yaşatan hayale, düşüne selam.
Çocukluk sevgilim bilmem
nerdeydi?
Tanımadı beni, başını eydi.
Bir de kızı varmış, adı neyidi?
Sitemle yıkılan kaşına selam.
Sevgili kızım da, oğlum,
candaşım,
İki bacım ile altı gardaşım.
O’na da deyin ki yastık yoldaşım,
Selam Telloğlu’nun eşine selam.
Ey benim milletim! Oğuzlu
soyu,
Dostunun kulu da, düşmanın beyi,
Telloğlu’nun uykusuz geceler boyu,
Bu selam düşüne, düşüne selam.
-----------------------------------------------------------------------------------------------
AÇIKLAMA
Ozan ile aynı köyden olan
HİLMİ TELCİ
ZEMHERİ İSİMLİ SİTESİNDE Ozan ile ilgili şöyle
diyor:
Bu gün bir emekli öğretmen olarak hayatını sürdüren Yusuf
Telci kendini şöyle anlatıyor: Köy odasıdır benim ilk mektebim. Orada çektim
halk edebiyatının nefesini içime. İlk orada içtim Türk şiirinin
şerbetini.
Dadaloğlu’nu, Köroğlu’nu…tanıdım, başkaldırdım, asilendim,
efelendim, yiğitlendim.
Kerem’le, Ferhat’la..sevdalandım.
Yunus’la, Karacaoğlan’la…şairlendim.
Yazar diyorlar, şair diyorlar, ne haddime?
Yalnızca bir mesaj vermekti muradım.
Yâr üstüne, diyar üstüne.
Ne gam edemediysem de tarif,
Anlayacaktır, anlayacaktır arif.
Fazla söze gerek yok.
-----------------------------------------------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder