MESLEĞİ: Ozan - Güvenlikçi.
DOĞUMU: Ozanımız, 15 Ocak 1946, Karlı bir kış günü Maraş İli Göksun İlçesinin Kanlıkavak Köyünde gözlerini dünyaya açtığını ifade ediyor.
SOYU: Babası, Musa oğlu 1331 doğumlu Hüseyin, annesi, Şaban kızı 1337 doğumlu Hatice’dir.
OZANLARDAN OLUŞAN AİLE: Baba ve anne ozan, 2 kız kardeşten 1’i, erkek kardeşlerin 3’ü de ozan.
OZAN AİLE:
1. Baba,
2. Ozan Hatice Ayar (Ana),
3. Bazo Mehmet,
4. Ozan Fazlı,
5. Ozan Musa'dan oluşan aile.
ÖĞRENİMİ
İLKOKUL: 1954 Yılında Kanlıkavak köyü ilkokuluna başlar ve üstün başarı ile bitirir.
ORTAOKUL: 1959 Yılında Göksun Ortaokuluna kaydolur. Haylazlığı bir senesine malolsa da diğer seneler iftara geçerek, kaybı unutturur.
LİSE: Maraş Sanat Okuluna kayıt yaptırır. Fakirlik yakasını bırakmaz.
Ozan Musa Ayar’ın Konya’da bir şirkette yönetici olan oğlu ile kurduğum iletişim sonrası Ozanımız hakkında istediğim bilgiyi ediniyorum.
Oğlu Mesut Ayar, 5 çocuklu, 7 kişilik aileyi şöyle anlatıyor:
“Anadolu insanının gurbet kaderi olmuştur ve bu kaderi babam da yaşayacaktır, ölene kadar… Hep köyünün hasretiyle yaşadı. Türkülerin en tınılı tonu yani gurbet. Meslek hayatı onu diyar diyar dolaştırır. Sevdiği kızı alır. Bir ömür boyu derler ya hep öyle olur birbirlerini hiç üzmeden sessizce yaşar giderler, iyiliksiz dünyada. Polis olunca 1970’te Malatya’ya tayini çıkar. İlk çocukları burada dünyaya gelir. Sonra sırası ile Amasya ve Elazığ’a giderler. İki kızları da buralarda dünyaya gelir. 77 senesinde Konya’ya tayini çıkar. Burada da bir kız ve bir erkek çocukları olur. Artık beş çocuklu kocaman bir ailedirler. Hayat zordur, hep zordu da. Bu kadar bereketli topraklarda yaşayıp yoksulluk çekmek anlaşılmazdır. Hele bir de şehirde yaşamak hep zor gelmiştir kendisine. Üstelik ülke en zor dönemlerini yaşamaktadır. Üstelik alışamamıştır bu beton yapılara, gürültücü devlere, kâbus gibi keşmekeşe. Köyü buram buram tüter gözünde. Ananesine ve Türk’ün ruhuna uymayan bu şehir yaşamı hep sıkmıştır onu.
KÖY NEDİR ? Gökyüzüne bakıp yıldızları sayabildiğimiz, karşılıksız birbirimizi sevebildiğimiz, saygının kaynağı, paranın geçmediği bir ülkedir aslında. Özgürce ormanlarında koştuğu o dağlar boğazında sıradağlar gibi dizilmiştir. Düşündükçe dalar, düşündükçe bu şehir hapishanesinde boğulur,
AVUNTU: Tek avuntusu sazını eline alır. Yazdığı şiirleri bir de böyle okur. Çocuklar büyür gider. Hep birlikte yaşamın akıntısında birbirlerine tutunup giderler. Bütün Anadolu insanının hayatı gibi ağır bir yükün altında. Hayalini kurduğu emeklilikte yerleşmeyi düşündüğü köyüne gidecektir bir gün. 6 Haziran 1997’de çok sevdiği torunu ile birlikte geçirdiği bir trafik kazası neticesi daha ellisinde Hakkın rahmetine kavuşur.
ÇİÇEKLERİN
ÜSTÜNDEDİRLER
O unutamadığı yere, köyüne vatanına defnedilir. Eşi Hüsne Ayar da, ne hazindir ki sanki sözleşmiş gibi aynı yazgıyı yaşar, o da 22 Kasım 2004’te geçirdiği trafik kazası neticesi rahmetli olur. Kim bilir bu toprakların bu çok tatlı anne ve babası şimdi o dağlarda kır çiçeklerinin üstünde özgürce koşup eğleniyorlardır. Köylerimiz insan tabiatına ve fıtratına en yakın yerdir. Sanırım cennet bizim köylere yakın bir yerde olmalı. Ozanın şiiri her şeyi anlatır belki de:
Benden selam söyleyin Kanlıkavağa
Yoncayı ekini biçsin otursun
Çobanları erken çıksın otlağa
Dağların başına çıksın otursun “
AH BİR
OZAN OLSAM
İlk okuduğu kitaplar; Karacaoğlan, Kerem İle Aslı, Sürmeli Bey.. v.b. Bu kitapları defalarca yeni baştan okudu. Her defasında, “Ah ben de böyle bir ozan olsam da, beni de okusalar,.” diye düşünürdü.
Yazları Adana’ya pamuk toplamaya gitti.
ASKER: Temmuz/1965 tarihinde askere gider.
MEDENİ HALİ: Evli ve 2 erkek, 3 kız babası idi.
GÖREVİ: Malatya, Amasya, Elazığ gibi illerdeki görevinden sonra, 16.8.1976 tarihinde Konya’ya tayini çıkar.
ÖLÜMÜ: Yolculuk Ankara’ya idi. 60 km. kala canavar yakaladı. Diğer iki kişi kurtuldu.
51 yaşındaki ozan 6 Haziran 1997 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
ESERİ
Trafik canavarına yenilen ozanımızdan arda kalan;
1. Yaşamından kesitler, şiirleri ve şiirlerinin yazılış hikayesinden oluşan 230 sayfalık defter,
2. 100 sayfaya yakın, daktilo ile yazdığı şiirler,
3. Başkomiser üniformalı 3 fotoğrafı.
-----------------------------------------------------------------------
şiirlerinden
1.
BAK
Yalanın da bu kadarı olur mu
Üç günde Rusya’yı anlatıyor bak
Şairin yazdığı bir KAZ misali
Kırk gündür kazanda kaynatıyor bak
Abdest yok namaz yok din yok iman yok
Fakir dostu (!) çorbasında saman yok
Çin’i de anlatsa hepsi bom b..
El çalışıp o da yan yatıyor bak
Dertli Musa Bülent’imin kasti ne
Çelenk koyar Nazım’ın büstüne
Allah vurmuş sağ gözünün üstüne
İki de bir tik tik oynatıyor bak
---
SINAVDA: 16 Ekim 1972 tarinde Ankara Polis Radyosu sınavında yazdığı bir şiiri okur. Bu hareketi aynı zamanda ilk adımı olur. Ozanın kardeşi ozan Bazo Fazlı Ayar aracılığı ile elde ettiğim defterindeki yazılar ve şiirler Ekim /1972 tarihinde başlar.
2.
SEVDALIM
Sevdalım sultanım nasılsın böyle
Sabahleyin doğan ışık gibisin
Gel otur yanıma derdini söyle
Herhal bir kötüye düşük gibisin
Bir görüşte gönül kaptırdım sana
Gezerim aşkınla ben yana yana
Şu seni doğuran ne biçim ana
Yedi kat semadan düşük gibisin
Sensin bu alemin şahı sultanı
Kadir Mevlam bir tek yaratmış seni
O kiraz dudaklar kül etti beni
Sallanışın yaylı beşik gibisin
Boş yere yorulma gel Musa Ayar
Boynunu bir daha göreyim ne var
Senin kocan var mı kendine uyar
Derdin yüreğinde şişik gibisin
Ekim/1972
---
3.
SONRA
Dost bana bir iş buyurdu
Akşam karardıktan sonra
Bir sözle karnım doyurdu
Saçım ağardıktan sonra
Mavi perdeli camları
Yüzünde çifte benleri
Ah eder geçen günleri
Yolum ıradıktan sonra
Senin için düştüm derde
Bilmiyorum kendim nerde
Hiç tohum bekler mi evde
Tarla yaradıktan sonra
Dertli Musa düştüm dile
Yanıyorum bile bile
Su neylesin gonca güle
Solup sarardıktan sonra
----
4.
gülzaman'ım
sana bir yudum su versem
içer misin gülzama'nım
yazın bensiz yaylalara
göçer misin gülzaman'ım
yüzlerin benziyor aya
sen benzersin doru taya
karışmış tohum buğdaya
seçer misin gülzaman'ım
artık geçmiştir zamanım
yanarım çıkmaz dumanım
kitli kalsa anahtarım
açar mısın gülzama'nım
haberin alsam serçeden
yüzün görünmez peçeden
bir daha bizim geçeden
geçer misin gülzama'nım
dertli musa ver sinimi
kalbim anıyor ismini
ben ölürsem kefenimi
biçer misin gülzama'nım
---
5.
az diyesin
Dilerim Mevladan soyka kalasın
Gözlerini akrep yılan yalasın
Bacağından kuduz köpek dalasın
Daha derdim az diyesin arkadaş
Gayet yüksek uçtun gelmedin yola
Gül gibi yanağın sararıp sola
Kolun çolak gözlerin kör ola
Daha derdim az diyesin arkadaş
İntizar ederim kalma geriye
Eşiklikte uğrayasın periye
Yedi yıl yatasın yanın çürüye
Daha derdim az diyesin arkadaş
Dertli Musa zehir kattın aşıma
Ağrı girsin otuziki dişine
Ah ederim evin çöksün başına
Daha derdim az diyesin arkadaş
Musa Ayar
---
6.
ARAMIZDAN
Bindokuzyüz seksen sekiz
Taktı gitti aramızdan
Hepimizi koydu öksüz
Yıktı gitti aramızdan
Otuz nisan cumartesi
Kesildi anamın sesi
Saat birde son nefesi
Çıktı gitti aramızdan
Bilemedik kıymetini
Toprak sıkmasın tenini
Kor eyledi ciğerimi
Yaktı gitti aramızdan
Buluştun mu edem ile
Dertleştin mi dedem ile
Acı tatlı keder ile
Kalktı gitti aramızdan
Canım anam gün görmedi
Yıllarca bitmedi derdi
Hakka dikildi gözleri
Baktı gitti aramızdan
Yıkandı ipek saçları
Dikildi mezar taşları
Ayar’ımın gözyaşları
Aktı gitti aramızdan
---
7.
NE BEKLENİR
Bu dünyanın derdi bitmez
Her gün yenisi eklenir
Çok severim hiç fark etmez
Böylesinden ne beklenir
Canım çıkar görmeyince
Kainat güzeli bence
Kul murada ermeyince
Aşkı kalbinde köklenir
Ayar'ım yanar içerim
Gün günü kanar içerim
Bak ne ektim ne biçerim
Bütün suç bana yüklenir
---
8.
SİZİN
Dağılmaya başladınız tuz gibi
Yakında çıkacak özünüz sizin
Soğudunuz vatandaştan buz gibi
Hep tersine oldu sözünüz sizin
Dimdik diye diye kambur oldunuz
Boş yere öttünüz tambur oldunuz
Uyum uğursuzmuş hepten soldunuz
Çukura gömüldü gözünüz sizin
Saldınız vatana kızıl yılanı
Asla affetmeyiz bunca olanı
Kimse yutmaz palavrayı yalanı
Savunulmaz artık teziniz sizin
İlkokuldan son okula huzur yok
Türklüğü öğreten bir tek Hızır yok
Yaptığınız işler tamamen b.m b. k
Daha kızarmaz mı yüzünüz sizin
Memur esnaf köylü işçi inliyor
Yönetenler bir kulakla dinliyor
Sanmayın ki kimse bunu bilmiyor
Komünizme doğru iziniz sizin
Sonunuz yaklaştı sürmez aylarca
Savurganlık neymiş harca ha harca
Bütün milletimi soktunuz borca
Alınmıyor şimdi beziniz sizin
Eş güdüm de özveri de nafile
Memleketi teslim ettik gafile
Ateşiniz destan olacak dile
Küllenip sönecek közünüz sizin
Yeter artık yeter durma çekil git
Açsana kapıda asılı kilit
Mahsuller çürüyor uyan be ifrit
Hani mazot benzin gazınız sizin
Dertli aşık yüce divan kurulsun
Hainlerden tek tek hesap sorulsun
İşkence nasılmış kat kat görülsün
Kırılsın kafanız diziniz sizin
---
9.
MARAŞ
Ne kadar övünsen sana az gelir
Damarında kanın ile Maraş'sın
Kış olmadan bahar gelir yaz gelir
Al yeşilli donun ile Maraş’sın
Gelin beyler tanıyalım Maraş’ı
Oynar ekipleri bulunmaz eşi
Ne hoş olur karakucak güreşi
Ünlü pehlivanın ile Maraş’sın
Düşmanları vatanından kaldırdın
Beşikteki çocukları güldürdün
Fransız’ı balta ile öldürdün
Nice kahramanın ile Maraş’sın
Bir hücumda düşman belini büktün
Kadınlı erkekli döğüşe çıktın
Kaleye bayrağı elinle diktin
Tarihlerde şanın ile Maraşsın
Ayar’ım diyor ki çekmedik yası
Ne güzeldir dondurması tavası
Birçok camilerde leylek yuvası
Sadık kutsal dinin ile Maraş’sın
------------------------------------------------------------------
Ozanın kendi el yazıyla yazdığı defterinin içinden 2 adet de EMİNE şiiri çıktı. Şiirler, Bazo Mehmet (Ozan kardeşlerin büyüğü) imzasını taşıyordu. Durumu, ozan kardeşlerin küçüğü, Ozan Fazlı'ya ilettim. Fazlı Ayar'ın ifadesine göre: Ağabey, Bazo Mehmet Konya'da görevli kardeşi Musa'yı ziyarete gider. Ziyaret uzar. Emine adını taşıyan sosyetik bir kadın başkomiser Musa Ayar'ın makamına dadanmıştır. Kardeş Musa'nın yanında konuk bulunan Ozan Mehmet Ayar'ın şiirdeki gücünü bilmektedir. Bilmektedir çünkü kadın aynı zamanda şiir sevdalısıdır. Ozan kardeşlere; " baba şiir yazacaksınız" diye tutturur. Bazo Mehmet Emine'ye iki şiir yazmıştır. Ama yazdığı şiirleri kardeşi Musa'nın defteri arasında unutmuştur. İşe o iki şiir:
EMİNE 1
O kadar uzakta durma
Biraz beri gel Emine
İnsana kalbinden vurma
Dayanmıyor kul Emine
Örnek olayım örgüne
Hayranım senin görgüne
Ya yarına ya bir güne
Görünüyor yol Emine
Gün güne artar kaderim
Döner vatana giderim
Mektupla selam ederim
Cevabını sal Emine
Kocan seni anlamazsa
Biraz canın kaynamazsa
Buna için oynamazsa
Açılır mı kol Emine
Gözüm yoktur akçasında
Mendil olsam bohçasında
Kavaklinin bahçesinde
Gül içinde gül Emine
Unutmayasın Ayar”ı
Herhal bir zalimin yarı
Yanında bir kızıl arı
Sen petekte bal Emine
EMİNE 2
Konuşurken bal akıyor dilinden
Bu kadar insana yakın Emine
Dışarıya çıkmıyorsun evinden
Gene bir nazarlık takın Emine
Cefa çeken insan gözünden belli
Derdin dökemeyen yüzünden belli
Yanıyor yüreğin sözünden belli
Temiz asaletin kökün Emine
O kara gözlerin hilal kaş ile
Muradına eremezsin düş ile
Yaşanır mı kaderi yok baş ile
Gitte bir hocaya bakın Emine
Bilmiyorum nasıl idi ezelin
Güz demeden dökülecek gazelin
Vallahi görmedim senden güzelin
Gücenme sözüme sakın Emine
Kul Ayarım derde sen binler yaşa
Kader ile ben basladim savasa
Gönülden bilmezle kalma baş başa
Yel estikçe gelsin kokun Emine
Mehmet Ayar
-------
Mesut AYAR
mesut.ayar @pakpen.com.tr
---------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder