DOĞUM YERİ:
01/03/1970 Tarihinde Maraş İli, Göksun İlçesinde doğdu.
ÖĞRENİMİ
İLK
ÖĞRENİM: İlk öğrenimini, Payas/Hatay'da yaptı.
ORTA
ÖĞRENİM: Ortaöğrenimini de Payas/Hatay'da yaptı.
LİSANS: AÖF
Sosyal Bilimler Yüksekokulunu bitirdi.
EDEBİ
YAŞAMI
Çeşitli
Edebiyat Sitelerinde Şiir, Öykü ve Denemeleri
yayımlandı.
GÖREVİ
1993
Yılında Emniyet Müdürlüğü kadrosunda, Bilgisayar İşletmeni olarak göreve
başladı. İstanbul ve Hatay Emniyet Müdürlükleri il ve ilçelerinde görev yaptı.
2010 Yılında memleketi Maraş iline geldi.Halen Maraş Emniyet Müdürlüğü
kadrosunda Bilgisayar İşletmeni olarak görev
yapmaktadır.
HOBİSİ:
Lise yıllarından beri, Edebiyat, hayatının bir parçası olup, yazmak ve okumak
içinde bir tutku oluşturdu. Her ne kadar şiirin büyüsünü içinde taşısa da,
nesir ve özellikle öykü konusunda kendini yetiştirme ve geliştirme çabasındadır.
KİŞİLİĞİ
Hayata her
daim şiir olarak bakan, her ne kadar nesiri kendisine yol eylemişse de şiirin o
büyülü nüansından, bir dize ile bin duygu verme çabasından kendini alamayan,
hayatta görünenden çok ayrıntılara kafa yorandır.
ESERİ
2012
Yılında "Bak Düşeceksin-Hayatın İçinden Öyküler" kitabı çıkmış, özellikle yerel
basında geniş yer tutmuş, Türkiye çapında dağıtıma girerek pek çok online satış
yapan sitelerde satışa sunulmuştur. 2014 yılında ikinci öykü kitabı tasarısı
mevcuttur.
--------------------------------
ŞİİRİ
1.
Sen Sev
İzmir'i Ayşe
Yine kapalı
hava, yine yağmur
Yine
aylardan Nisan
Taşıyıp
derin yalnızlığı içinde
Durgun
sularda kıyıya vuruyor insan
Bir şeyler
var dilinin ucunda
Sustukça
tebessümü erteliyor insan
Bence sen
sev İzmir'i Ayşe
Bakkal
Recep, kapıcı Salih
Buranın
Ali'si Fatma'sı aynı İzmir
Şehrin
adıyla dönmüyormuş talih
Suretler
ayrı insanlar aynı
Bence sen
sev İzmir'i Ayşe
Kordon
boyunda yürüyüş yap akşamları
Bornovaya
git ara sıra
Sahile ulaş
ardından
Bir olta at
denize
Mutluluğu
tutar belki oltan
Havasını
çek içine derin
Bence sen
sev İzmir'i Ayşe
Gökkubbemiz
her yerde aynı
Geceleri
yanar yıldızlar
Yalanı
dolanı, üç kağıtçısı
Karanlık
saklayamıyor bunca günahı
Laf
aramızda
Ben özledim
çok İzmir'i
Bence sen
sev İzmir'i Ayşe
Urgan
misali sıkar yüreği yalnızlık
Nereye
gitsen hep İzmir
Bir fincan
kahve sıcak bir tebessüm hasretlik
Birde şen
kahkahalı dostlar mekanı
Çözüverip
prangaları
Bence sen
sev İzmir'i Ayşe
Denizlerde
yakamozlar oynaşsın
Konakta
güvercinlere yem ver pamuk ellerinle
Vapura bin
ara sıra
Göztepe'ye
maça git
Selam söyle
martılara
Selam söyle
Karşıyaka'nın kızlarına
Bence sen
sev İzmir'i Ayşe
Vedat Ali Kızıltepe
------
2.
Kız
Sen
Hani
dikince gözlerini gözlerime
İçim
eriyor, bilsen fırtınalar kopuyor
Garip
tarifsiz şeylerle doluyorum
Vallahi
çocuklar gibi şen oluyorum
Yani sanki
on beş yaşında toyum
Her bakışın
aşk şarabından bir kadeh
Her kadehte
bir hoş oluyorum
Kız sen ne
güzel ne güzel bakıyorsun
Önce
alnında bir gerilme
Gözlerinde
zeki bir bakış
Sonra
gözlerinde yıldızlar
Karanlık
dünyaya ışık yakış
Tatlı bir
tebessüm yanaklarında,
Güneş doğdu
sanki
Ve;
evet.…Seninle gülüyor dünya
Kız sen ne
güzel gülüyorsun
Hani hilal
kaşlarını çatıp
Güzel
çehrene hırçın sadistliği yayıp
İçime garip
deprem korkuları salıp
Ve ilginç
ben bundan garip bir tat alıp
Ne güzel
acıtıyorsun
Kız sen ne
güzel üzüyorsun
Şarapla
rakıyı karıştırıp
Ara sıra
öpüşleri meze sayıp
Hani çakır
keyif olup ta
Elimden
tutup dansa kaldırıp
Ardından
‘heeeeyt kalkın laan’ deyip
Çılgınca
naralar atıp
Mahalleyi
ayağa kaldırıp,
Ne güzel
içiyorsun
Kız sen ne
güzel içiyorsun
Vedat Ali Kızıltepe
------
3.
Benim Adım
Aşk
Çizgilerin
ne ki
Krallıklar
deviren
Cenkler
çıkaran, ya da bitiren
Bazen
Leyla, bazen mecnun suretine bürünen
Ben
varlığını nefes aldığını hissettiren
Gözyaşın ne
ki
Beş yüz
yaşında çınar ağacında
Yeni filiz
vermiş bir dalına
İlkbaharda
düşen
Ben Bir
yağmur damlası
Yasakların
ne ki
Ben
bastırılmış duygularının
Şehvetle
kırması zincirlerini
Erotizmin
yaşayamadığın yasakları
Ben
yüreğini verdiğin bedenini sorguladığın
Temmuz ne
ki
Bir
zerreydim bakışlarında gökyüzünden süzülen
Her bakış,
bir zerre
Bakışların
madde oldu yüreğine doldu
Temmuz
sıcağında koynundan içeri süzülen
Şubat
ayazı, kar tanesiyim ben
Ben neyim
ki
Benim göbek
adım tutku
Memleketim
sevda
Çok
uzaklardan geldim buralara
Hoş
bulduk…
Benim adım
aşk
Vedat Ali
Kızıltepe
------
4.
Acı
Eylül
Karlı
dağlar vardı yürek suretinde
Ne yolu
vardı yolunun
Ne izi
emaresi saçlarının
Yalnız bir
koku;
Derin ıslak
bir koku
Hırçın
dağların sarp kayalıkları
Ne dik
senin akıl yamaçların
Ne
ihtişamlı senin yürek dağların
Akıl
ertesiydi kaçışlarım
Senden
kaçışlarım
Ardımdan
önüme geçti
Ne adım
atsam sana çıktı
Yok dedim
var oldu
Senden
kaçtığım senle doldu
Un ettim
eledim dağları sıcak nefesimle
Alev alev
sevda üfledim
Şimdi
zirvedeyim,
Ellerin
ellerimde ya;
Nedir bu
acı telaş yüreğinde;
İçimde bir
felaket beklentisi
Yar; nedir
bu zamansız soğuk,
Kuşlar
neden yollara düşüyor
Yar; Neden
Dallar düşüyor
Rengi sarı;
adı Eylül
Hırçın
Eylül… Dallar düşüyor
Soldu
mavinin ışıltısı
Bir
bitkinlik alemde sorma
Deniz
küskün,
Senin
başında göçmen kuşlar
Anladım
koca dağlar sana dar
Anladım
gidecek yolların var
Çırpınıp
durur yürek;
Hangi
çiçeğe su versin solmasın diye
İçimde
isyan içimde kırgınlık
Durun
sarılar… Gelmeyin
Durun
ağaçlar dökmeyin
Durun
kuşlar gitmeyin
Gitmeyin
Heyhat kim
durdurabilmiş zamanı
Sen
gidiyorsun yıka döke
Tarumar
olmuş yürek
Sen
gidiyorsun bile bile…
Anladım
ben;
Eylülü
sevmişim sen diye…
Rengi
hüzün…Adı Eylül
Yürekten
can gidiyor
Acı
Eylül…Yar gidiyor
Vedat Ali
Kızıltepe
-------
5.
Hoşçakal
Yargılama
benliğini
Sen
değildin varlığımın sebebi
Biraz
gülüşün belki!
Belki o
kadar
Hatta
yoktum ben
Çıldırsa da
yüreğim
Yansa da
alev alev
Benden
değildi ateş
Tesadüf
Temmuzdu
aylardan
Hepsi o
kadar
Ne tatlı
şarkılar söyledi bülbül güle
Rengârenk
kanatları ile
Belki
gökkuşağı olurum yeryüzünün diye
Ne çok
çırpındı
Lale,
sümbül, dal
Ağaç yaprak
toprak dile geldi
Selam durdu
bu sevgiye
Sence
Sence
müsvedde şiirin
Kırık bir
mısrasıydı sevda
Hepsi o
kadar
Ben
Seviyorum
seni
Seviyorum
seni
Seviyorum
seni
Diye
Bir kez
haykıramamak dünyaya
Bir kez
fısıldayamamak kulağına
Ne çok
acıttı içimi
Ben ne çok
sevdim seni
Yar ben ne
çok sevdim seni
Haklıydın!
Anla/ya/mazdın
Sence
yanmak
Bir garip
acı oyunu!
Hepsi o
kadar
Yoruldu bir
gün yürek
Hüküm aldı
usundan
İsli puslu
bir gece
Darağacına
vurdu kendini
Kurşun
sıktı şakağına
Uçurumlara
saldı kendini
Hançer
soktu bağrına
Gözün
aydın
Sonunda
oldu
Artık
senden kalan
Islak
kaldırımlarda
Güftesiz
bestesiz bir ıslık sesi
Geceyi
yırtar ensemde
Yalnızlığın
çıldırtan nefesi
Olsun
Sen
Boş sayfaya
yazılmış
Beyaz
renkli anekdotlar
Hem
“Rüyaydı
belki”
Hoşçakal
Hoşçakal
Hepsi bu
kadar
Vedat Ali Kızıltepe
--------------------------------
Bir Öyküsü
-------
Torca İle
Leyla
Vitesi beşe
aldım. Biraz daha yüklendim gaza. Teybin sesini açtım. Sezen aksu söylüyor. Beni
unutma. Nedendir bilinmez çok severim bu parçasını. Birde o Tükeneceğiz. Hani
hangi eşe dosta söylesem. Söyle bakalım. Kimi hatırlatıyor bunlar sana. Derler
muzip muzip. Yok vallahi yok desemde inandıramam. Etraf çamlık. Çamlık
içerisinden giden uzun ince bir yol. Pencereyi açtım hafif, ohh.mis gibi çam
kokusu. Yaklaşmıştım bişey kalmamıştı...Gözüm yolda..Aklımda binbir düşünce..
Açtım torpido gözünü..bir sigara yaktım.. Çektim derin derin..12 yıl..dile
kolay..on iki yıl olmuştu köyümden uzak kalalı..Onca yıldan sonra ilk defa
görecektim köyümü..dayımı..Canım dayım..Tüm çocukluğum köyde geçmişti.. Topaç
çevirdiğim, gülle oynadığım, elma yolduğum, hedik çaldığım günler geldi gözümün
önüne.. Anlamsız bir tebessüm belirdi yüzümde.. hayatımın en güzel yıllarıydı..
sonra.. sonra onlar geldi bir an... Onlar... Bir burukluk çöktü üstüme.. İçim
ezildi sanki...
Ağır ağır
yaklaşıyordum artık...Tünel işareti vardı..Yaktım farları...Gözlüğümü taktım..
Evet girdim tünele..Şaşırdım..Tünel 12 yıl önceki tüneldi..Hani tünel
tüneldir...Ne değişecek..ama oniki yıl öncede böyle karanlık,,böyle güvensiz ve
tehlikeliydi..Orta çizgi bile belli olmuyordu..Karambole gidiyorduk işte..Hele
aydınlıktan birden karanlığa girince bayağı zorluyordu insanı..Göksun'a
yaklaşıyordum artık..Yokuş çıkmaya başlamıştım..Vitesi üçe düşürdüm...Göksun
deyince..Bozhüyük köyünü hatırlattı bana..Göksun'a sadece 8 km idi..Evet
olabilirdi..Neden olmasın sanki..Uğrayabilirdim bir yanına..Bir on dakika
görebilirdim..Evet Göksun gözükmüştü artık..Hava da değişir gibi olmuştu..Eee
Ekim ayı ve Göksun..Oldukça serindi..Tertemiz bir havası vardı..Göksun'a
girdim..Dönmeyip köyümün yoluna Bozhüyüke kırdım direksiyonu..10 dakika sonra
ordaydım...Yağmur yağmış galiba birgün öncesi..Yollar çamur...Asfaltı
geçtim,,doğru dürüst toprak yolu bile yoktu..Sağda solda koşuşturan
çocuklar..Bıraktılar oyunu beni görünce..herkes bana bakıyordu..arabayla usul
usul yol almaya başladım köyün içinde..Yanımdan büyükbaş hayvanlar
geçiyor,,,balkondan kızlar dikkatli bir şekilde beni süzüyordu..Bir köy
kahvesi..Yaklaştım..Durdum..İnmeme gerek kalmadan orta yaşlı bir amca yaklaştı..
-Buyur
yeğenim..dedi..
-Amca
ilköğretim okulunu soracaktım nerde diye..dedim..yaklaşmışım zaten bişey
kalmamış..bahçe duvarı,,köhne bir kapı..girdim okul bahçesine..öğrencinin
birisine sondum;
-Canım...
Leyla öğretmen burada mı görev yapıyor..
-Evet
amca..ama derste şimdi...
-Tamam..dedim...Yürümeye başladım..Pantolonum çamur
olmaması için gayret ediyordum ama baktım yok mümkünü..bıraktım haline..
Hademe
karşıladı..Leyla öğretmen ile görüşmek istediğimi söyledim..derste
olduğunu..15-20 dakikaya kadar çıkacağını..Öğretmenler odasında
bekleyebileceğimi söyledi..Geçtim beklemeye başladım..aklım gitti yıllar
öncesine...
Torca ile
Leyla...Ne güzeldi onlar..Leyla uzun saçlı kara kaşlı iri kara gözlü selvi boylu
Torca dal gibi uzun ince bıyıklı..yufka yürekli iyi huylu..ne tatlı bir köy
aşkıydı yaşadıkları...Ne derindi birbirlerine bakışları...daha on iki yaşlarında
başlamıştı onların sevdaları...Köy yeri işte..Her evde çeşme ne gezer
Leyla..kollarında iki satır...Su çekerdi akşama kadar..Torca çeşme üstündeki
yolda..Ağzında bir sigara..Haa..birde kırmızı iri bir tesbih çeker...O yoldan
gelip geçerdi..gelip geçerdi sabahtan akşama..Ne güzel bakışırlardı...
Ben.;
Ben dokuz
yaşındaydım o zamanlar,,...mektuplarını getirir götürürdüm..elçilik
ederdim..Kimse şüphelenmezdi benden.Tam beş yıl sürdürmüştüm bu işi...Yalnız
ayıptır söylemesi kötü bir huyum vardı..Mektuplarını getirip götürmeden
...mutlak bir kez okurdum..Torca abi anlamıştı bir kere...kızar diye korkuyordum
ama..yok..Gülmüştü gözlerime bakıp şöyle bir..Sonra kafa sallamıştı..Sonbahar
gelip,ekinler biçilince istetti Torca Leylayı babası vermedi bilinmez..Vardı
kendine göre bir hesabı..bir iki üç beş..sonra Torcanın babası da istemez oldu
hatırladığım kadarıyla.....Torcayla Leyla..Bakışıp ağladılar..Buluşup
ağladılar...Konuşup ağladılar...Sevişip ağladılar...Kaçalım dedi Torca son
mektubunda...olmaz sabır...dedi Leyla...bir gece içti kederinden Torca... evine
geldi Leylanın gece yarısında...Babası görmüş ahşap merdüvende...Yaka paça
birbirine girmişler..Tüfek sıkmış kaçarken ardından Torcaya...değmemiş
şükür..amma...İmkansız olmuştu bu sevda..kara sevda olmuştu artık...
O
zamanlardı..babamın işi dolayısı ile çok uzaklara gitmek zorunda kalmıştık...
Sonradan duyduklarıma göre Leyla o sene bitirmiş liseyi..Antalya'da eğitim
Fatkültesini kazanmış..Torca da köye yakın bir fabrikaya girmiş..Ekmek kapısı
etmiş kendisine..ama ayrılmamışlar...Çocukların bile diline düşmüş
sevdaları...Duydum dört yıl o okutmuş fakültede Leylayı..Ve duydum yıllar
sonra...
Olmamış...Başaramamışlar...
Leylanın
tayini memleketine yakın bir köye..Bozhüyük'e çıkmış..evlenmiş sonunda başka
birisiyle..ardından Torca..oda yitirince umudunu,evlenmiş başkasıyla..
İrkiliverdim Derin düşüncelerden hademenin sesi ile..
-Buyurun
bir çayımızı için beklerken...demesi ile kendime geldim.. Çayımı
karıştırdım..içmeye başladım..Acaba tanırmıydı beni..Tanısa ne derdi...Ne işim
vardı...Ben neyiydim ki..Ayıp olurmuydu...Süzüle süzüle birisi girdi içeri..evet
oydu o...kapıya dikildi..gözlerini bana dikti....baktı... baktı...baktı...
-Sen..
Dedi...hızlı adımlarla geldi boynuma sarıldı...Aptallaştım..Ne diyeceğimi
bilemedim...Ağlıyordu...Omzuna dokundum...
-Görmek
istedim...diye bir çift kelime döküldü dudaklarımdan... ağladı..
Ağladı..ağladı...
Kendine
gelir gibi oldu bir süre sonra.Oturduk sonra karşılıklı...Bir çayda ona
geldi...Anlamsız konulardan konuştuk biraz...Sonra baktım gözlerine...
-Nasılsın...dedim...Durdu...Masanın üzerindeki vazoya
yöneldi elleri...İçinden bir karanfil çıkardı...Bana uzattı...
-Nasıl...dedi..güzel kokuyormu...aldım..Anlamsız gözlerle
ona baktım...
-Evet
dedim..çok güzel..Aldı elimden tekrar..Burnuna götürdü hafif..
-Ben...dedi..durdu...
-Ben dedi
ben hiçbir koku almıyorum...sustum... sustuk... anlamıştım..içim ezilmişti..
Biraz daha anlattı ondan bundan..hayat yormuş sanki..erken yaşlanmıştı.bir kızı
olmuş adı gonca...gonca...Torca..
Bir süre
daha oturduktan sonra ayrıldım yanından.Kapıya kadar geldi beni geçirmeye..Dikiz
aynasından takip ediyordum da, ardımdan bakıyordu hala...Ama hayır..Bana
bakmıyordu...Suretimde başkasına bakıyordu...Ağır ağır düştüm tekrardan
yola...Arabanın her tarafı çamur olmuştu..Köyümün yolunu tuttum..Teybi açtım
usul usul...Yine Sezen Aksu..Evet... Tükeneceğiz...Bayılıyordum bu
parçaya...yarım saat kadar sonra köyüme giriyordum...Bir dağın eteklerine
kurulu...içerisinden küçük bir Akarsunun geçtiği yemyeşil bir köydü benim
köyüm...Dar köprünün üzerinden geçtim usulca..Merkepler
Keçiler...insanlar...araçlar..hep aynı yolu kullanıyordu...Ama yollar daha
iyiydi..Çamur yoktu hiç değilse...Geldim dayımlara...Canım dayım..Ne çok
özlemişim...Gece yarılarına kadar eski günlerden bahsettik...Öyle de güzel bir
uyku çekmişim ki....
Diğersi gün
saat dokuzdu uyandığımda...Kahvaltıdan sonra çıktım köyün içerisine...Yürümeye
başladım...Bir çoğu tanımıyordu beni...Hepsi yabancı gözüyle bakıyor,iyice
süzüyorlardı beni...Ya ben buralıyım...Bu köy benim köyüm diye bağırmak
geliyordu bazen içimden...Karşıdan gelen uzun boylu,ince bıyıklı adam...Evet
beni süzüyordu...Yaklaştı...Yaklaştı...Evet bu Torca idi...Torca...Geldi
yanıma...Baktı Baktı Baktı....tanımıştı...
-Sen..dedi..hoşbeş etti...Koluma girdi.Zorla götürdü
evine.İzzet ikram...Alaka...Gözlerime bakıyordu..Ha bire beni süzüyordu...
Biliyordum.. Bana bakmıyordu..Baksa da beni görmüyordu...suretimde başkasını
görüyordu...Bir sessizlik oldu sonra...
-Nasılsın..deyince gözlerine bakıp; Dolu dolu oldu
gözleri..Ağlamayı yediremedi erkekliğine..Sustu..Yavanım..dedi..Tuzsuz
ayran,şekersiz çay işte..eksiğim hep yarım...anla işte...anlamıştım...o
ağlayamıyordu ben her an ağlayabilirdim...Sessizliği 4 yaşında dünyalar tatlısı
bir kız çocuğu bozdu...
-Baba..babacığım...baba..
-Baba bu
adam kim..Sorular..Ardı arkası kesilmiyordu...
-Kızın mı?
dedim.
-Evet, dedi
Torca.
-Gel
bakalım buraya sen ne şekersin böyle...dedim..hiç yabancılık çekmedi...geldi
oturdu dizime...
-Adın ne
senin bakim..
-Ayla...dedi...
Torca'ya
baktım.
-Evet, dedi
Ayla.
Leyla’yla
Torca. Ayla’yla Gonca.
Ne güzel
aşıktı onlar. Ne çok sevmişlerdi...Ne güzel bir sevdaydı Onlarınki... Ne de
yakışırlardı birbirlerine...Ama şimdi renksiz.. Kokusuz..Siyah beyaz olmuş
onlara dünya...Hep yarım yaşıyorlardı...Bu sevdanın en büyük (belki en küçük)
şahidi bendim...Mutluluklarını paylaşmıştım hep...Şimdi acılarını da
paylaşıyordum...
Vedat Ali
Kızıltepe
--------------------------------
05054905875
--------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder