Halk Ozanı.
YAŞADIĞI YER: Hezâri 18. Yüzyılda Maraş' ta yaşamıştır. Mısraları arasıda yakaladığımız ip uçları, güçlü bir ozan olduğunu, aruzla yazması ileri seviyede bir öğrenim gördüğü fikrini veriyor.
YAŞADIĞI YER: Hezâri 18. Yüzyılda Maraş' ta yaşamıştır. Mısraları arasıda yakaladığımız ip uçları, güçlü bir ozan olduğunu, aruzla yazması ileri seviyede bir öğrenim gördüğü fikrini veriyor.
TÜRK EDEBİYATI
TARİHİ
TAHSİLİ:
“Ey peri hublar seri bu kemteri güldür bari
HEZARİ buldu yari gelmez fariğ yok efkari
Dön geri buyur peri at ızarı gir içeri
Andile yüze bakıp hiddetlenenlerden misin nesin’’
… gibi, aruzla yazılan
mısraların ozanının eğitimsiz olduğu düşünülemez. Ancak, aruz ölçüsünü
kullanacak kadar geniş bir kültüre sahip olduğu
düşünülür.
Evet öyle. Bu bağlamda
düşünmeli ki, Hezari bir Bey'in oğludur. Bey babası oğlunun öğrenimi ile
ilgilenmez mi? Töreye göre ilahiyat ilimlerinin yanında, geç ozanın (Hezari)
ilgi duyduğu edebiyat ilmi. Sonra da halk ozanlarında rastlanmayan aruz veznini
öğrenmek genç ozanın yerine getirilen bir isteğidir.
Onun hakkında, Halk
Edebiyatı Antolojisinde Sadeddin Nüzhet Ergun şunları
yazıyor: "XIX.
Asrın son yarısında Anadolu'da büyük bir şöhret kazanan saz şairlerinden biri de
Maraş’lı Hezari’dir. Bu gün deyişleri toplu bir halde bulunmayan bu âşıkın
elimizde bir numunesi bulunuyor. Fakat bu bir manzume bile onun ne kadar
kıymetli bir halk şairi olduğunu göstermeğe
kâfidir."
Sadeddin Nüzhet Ergun
böyle diyor ama biz Hezari’nin bir çok şiirine ulaştık ve hayatı hakkında çok
güzel bilgiler elde ettik. (akn)
ZAMANI
Hezârî’nin, Maraş Valisi
Beyazıtoğlu Süleyman Paşa zamanında yaşadığı bilinmektedir ki, Maraş ve Rakka
(Halep'e 160
km uzaklıkta Suriye’nin bir kenti.)'ya Müşir (Mareşal)
rütbesiyle, Diyarbakır Valiliğine tayin edilen Süleyman Paşa, Diyarbakır'a
giderken 1840 tarihinde Malatya da vefat etmiştir. Buna göre şairin, XIX. Asrın
ortalarında yaşadığı anlaşılmakta ve Süleyman Paşa’ya izafeten şiirler yazdığı
bilinmektedir. Hezari ,bazı şiirlerinde “Beyoğlu” mahlasını kullanmıştır.
Hezari’nin yaşadığı
tarih 19. Yüzyılın ilk yarısı mı, son yarısı mı, yoksa ortaları
mı?
Ortaları olduğu
kesindir.
-------------------------------------------
Şiirleri
Şiirleri
1.
seher yeli
seher yeli
Seher yeli bizim ele
uğrarsan
Ahvalimi nazlı yâre var
söyle
Unutmuş mu ben garibi
anar mı
O güzeli bir tenhada bul
söyle
Kurban olam kâkülünün
bendine
Korkarım düşer yar adu
fendine
Gönlümü emanet ettim
kendine
Bu haberi doğru yâre var
söyle
Sual eyle hatırcığı hoş
mudur
Benim gibi dideleri yaş
mıdır
Yoksa benden kötüsüne eş
midir
Nevcivanı bir tenhada
bul söyle
Nazlı yârim benden sual
ederse
Dikkat eyle sevdiceğim
ne derse
Hezari
……………………………
Şükür sağ salim de işi
zar söyle
----------------------------------------------------------------
2.
hublar seri
hublar seri
Ey peri ra’nalananlardan
mısın nesin
Sen melek simalılardan
mısın nesin
Aç gözün göster yüzün
söyle sözün seven özün
Utanıp sahralananlardan
mısın nesin
Gel hele çeşmi ela olam
köle sen güzele
Çıksam yola gelsen n’ola
lutfeyle güle güle
Elele senin ile olak
bile korkma kele
Darılıp şekvalananlardan
mısın nesin
Ey peri hublar seri bu
kemteri güldür bari
HEZARİ buldu yari gelmez
fariğ yok efkari
Dön geri buyur peri at
ızarı gir içeri
Andile yüze bakıp
hiddetlenenlerden misin nesin
-----
3.
ettiğine pişman
ol
Bir dilber severim sana
nisbeten
Neye uğradığın bil uğrun
uğrun
Koyverim terkini gayrı
bir zaman
Oyna yadlarınan gül
uğrun uğrun
Kadrimi bilmedin geçtin
sırrından
Uydun el sözüne oldun
yârinden
Eller ayırırlar
birbirlerinden
Sonra bakar güler el
uğrun uğrun
N'olursa san'olur gör
bana n'olur
Mevlâ'nın takdiri yerini
bulur
Sandın ki Hezârı yârsız
mı kalır
Ettiğine pişman ol uğrun
uğrun
-----
4.
Maraş’ın köy ve
kasabalarındaki düğünlerde söylenen Hezari’ye ait meşhur: Yine Geldi Yaz Baharın
Ayları şiiri:
yine
geldi
yazbaharın
ayları
Gene geldi yazbaharın
ayları
Yare mektup yazmak ister
gönlümüz
Karı kalkmış mor
sümbüllü bağların
Şikar için gezmek ister
gönlümüz
Uygun ahbab tel alışkın
sazının
Nargileler yansın mercan
közünen
Saki gerek mey doldura
nazınan
Badeleri süzmek ister
gönlümüz
Nişan alıp boy tüfekler
ötünce
Ne hoş olur çakır
keyfler yetince
Kamalağın gölgesinde
yatınca
Silahları çözmek ister
gönlümüz
Hezâri’m der şu dünyada
n’olmalı
Gam dağıtıp oynamalı
gülmeli
Bir de sarılacak yavru
bulmalı
Düşman bağrın ezmek
ister gönlümüz
Bu şiiri, Hezari,
Gümüşoluk Yaylasında söylemiştir.
------
5.
Kayıtlarda, Süleyman
Paşa ve Ahmet Paşa’ların saz şairlerinden Beyoğlu (Hezari)’nun söylediği
kesin olan BAŞKONUŞ şiirinin halk arasında 2 ayrı söylenişi
vardır.
Rivayete göre; Beyoğlu,
bu şiirlerden,
1. Sini Avkasır’daki
Süleyman Paşa’nın yaptırdığı Av Kasrı binasına
çıkarak,
2. Sini de, Süleyman
Paşa, Serasker Hafız Paşa’nın emri ile SİS (Şimdiki Kozan)’e geri
çekildiğinde söylenmiştir.
Ama ne olursa olsun iki
ayrı söyleniş olamaz. Şiir tektir, o da Hezari'ye
aittir.
başkonuş
(1.
Söylenişi)
Seyreylesem görünür
mü?
Başkonuş'un dağı
şimdi
Tenhalarda dem
sürmenin
Vakti geldi çağı
şimdi
Bizim yaylanın
kuşuna
Can dayanmaz
ötüşüne
Şirin sahralar
başına
Kuraydım otağı
şimdi
Erişti Munzur’ un
çağı
Seyrana çıkarlar
çoğu
Maraş’ın bahçesi
bağı
Hupların oynağı
şimdi
Gönül ister gözler
gözüm
Aşk oduna yanar
özüm
Benim Mevladan
niyazım
Yakın et yırağı
şimdi
Avkasır bir pınar
başı
Mücevher toprağı
taşı
Yar ile edek
savaşı
Safa sürmek çağı
şimdi
Kalbi mahzun
olanların
Görek deyi
evenlerin
Beyoğlu nu
sevenlerin
Buradadır oymağı
şimdi
------
Başkonuş
(2.
Söylenişi)
Çıksam baksam görünür
mü
Başkonuş'un dağı
şimdi
Yaylalarda dem
sürmenin
Geldi vakti çağı
şimdi
Bizim yaylanın
kuşuna
Can dayanmaz
ötüşüne
Yüce dağlar
başına
Kuraydım otağı
şimdi
Geldi yaylanın
çağı
Seyrana çıkarlar
çoğu
Maraş’ın bahçesi
bağı
Hupların oynağı
şimdi
Başkonuş’un
Pınarbaşı
Mücevher toprağı
taşı
Yar ile etsek
savaşı
Sevdaların çağı
şimdi
Beyoğlu’nu
sevenlerin
Görek deyi
evenlerin
Nerde kaldı
deyenlerin
Sis’tedir oymağı
şimdi
kelimeler
Adu: Düşman,
hasım.
Avkasır: Özel isim, av
köşkü anlamına gelir. 19. Yüzyılın ilk yarısında yaşayan Beyazıt oğlu Süleyman
Paşa, Maraş’a uzaklığı 55 km . olan
Başkonuş Yaylasının kuzey eteğine avlanmak için yaptırdığı
köşk. Bu köşkten dolayı yerleşim yerine de Avkasır Köyü denmiştir.
Ahval: Durumlar,
hâller, vaziyetler.
Bend: Boyun eğmek,
kıvırmak, bükmek, esnetmek.
Çeşm:
Göz.
Dide: Görme
organı.
Efkar:
Düşünceler
Fariğ: Sıkıntısız,
rahat, vazgeçmek, caymak.
Fend: Düzen,
hile.
Hub: Pek güzel, en
güzel, sevgili.
Hublar Seri: Sevgililer
başı, sevgilerin en iyisi.
I’zar: Yöresel bir
giysi.
Kadrimi bilmedin:
(Şiirde) değerimi bilmedin.
Kele: Maraş
azgında: ‘Rica ederim, lütfen, yalvarırım’ anlamlarına’
gelir.
Kemter: Aciz, fakir,
hakir, daha aşağı, daha değersiz. Tam olmayan,
eksik.
Munzur: Özel isim.
Başkonuş eteklerinde bir yerin adı.
Nevcivan: Genç, yeni
yetişen.
Olak : Beraber olalım.
(Maraş ağzı)
Olam:
Olayım.
Ra’na: İyi, güzel,
hoş, lâtif.
Sima: Yüz,
çehre.
Şekva: Yakınma,
şikayet.
Şikar: Av, avlanan
hayvan.
Uğrun uğrun: 1. Gizli
olarak, gizlice. 2. Gizli gizli, içten içe. 3. Süze süze. 3. Sessizce,
yavaşça.
Uğrun
uğrun’a
İki
Örnek:
1. Bir Halk
Türküsü: "Seher yeli her yellerin başısın / Uğrun uğrun yâre selam
taşırsın"
2. Başka bir halk
türküsü: "Uğrun uğrun kaş altından bakınca, can telef ediyon, gül, acem
kızı"
Yadlar: Eller,
yabancılar
Zar: İnleyen, sesle
ağlayan, zayıf, dermansız.----------------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder