http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

20 Temmuz 2014 Pazar

OZAN FAZLI


OZAN  FAZLI - AŞIK FAZLI 
OZAN BAZO  - FAZLI AYAR gibi sıfatlarla ünlendi.

DOĞUMU: Maraş İli, Göksün İlçesinin Kanlıkavak Kasabasında, 4 Haziran 1947 tarihinde doğdu.


Baba Adı: Hüseyin.
Ana  Adı: Hatice.

ÖĞRENİMİ: İlkokul mezunudur.

MEŞKALESİ: Çifçilik ile uğraştı. Kendi ifadesiyle: Kara camuz ile çift sürdü.  Babasının sürüleri için tutulan çobana yardımcı oluyor, varlıklı  ailenin ev işlerini o organize ediyordu.   
Babasının ölümünden sonra kendi hesabına düşen  110 kovan arıyı  27 kovana indirir. Bu, zoru başaramamasından değil, sayılı nefesi  dikkatli kullanabilmek içindir.

AĞANIN OĞLU:  Baba Ozan Hüseyin, yörenin saygın kişisi. Derler ya, ekmek sahibi. Gelen yolcu açlığını gidermek için evlerine  uğrar, birilerinin selamını getirirdi.

BABA HASTA:  İlerleyen yıllarda baba hasta olur, yedi sene   hastalıkla cebelleşir. Şu doktor senin o doktor benim.  5 kez anju olur. Olur ama  sonuç iyi değildir.   
Babanın kökeni   Bayazıtoğullarındandır.  Dayı der Beylere babaları.  Zamanın bakanı Kemali Bayazıt,  babasını  Ankara’larda  tedavi ettirir. Netice boş.  Nitekim eldekiler yavaş yavaş uzaklaşır. Yedi senenin sonunda aile fakirleşir.

NEDEN BAZO:  Aile Bazo unvanıyla tanınıyor. Ozan Fazlı’ya göre; ailenin soyu Bayazıtlardan geldiğinden olsa gerek. Evet, ozan bu düşüncede.  İkinci seçenek te; “ailenin ilk fertleri iri yarı,” olduğundan da olabilir. Belki de bu yüzden Bazo, demişler. Ağabeyine  de Bazo Mehmet denir.

MEDENİ HALİ: Evli ve 3 erkek, biri kız 4 çocuk, 7 torun sahibi.

--------------------------------------------------------------------------------

şiirleri

1.

Ozan Fazlı,  6 Haziran 1997 tarihinde kardeşi ozan Musa’yı, amcaoğlu Duran’ı kaybetmişti. Üç yıllık acı içinde kıvranırken 2000 yılının  7 Mayısında da başka bir acı çöreklenir içine. Bazo Mehmet’in acısı. Acılar içinde kördüğümdür. Kördüğümdür, çünkü, ozan anne Hatice Ayar’ın, daha önce de baba ozan Hüseyin’in acısı henüz dinmemiştir.

-----
Ozan Bazo
Mehmet’e Ağıt

Yaktın bizi çektin gittin
Şükür seni soran da var
Garipseme babam oğlu
Musa’yınan  Duran da var

Allah’ıma bin kez şükür
Hayat geçer takur tukur
Orda bekler münker nekir
Seni senden soran da var

Biter mi ölümün  ardı
Kadir Mevla’m vermiş derdi
Bekliyor Tekelik Durdu
Daha burda kalan da var

Yalnız  kaldım Hacı’yınan  
İki ihtiyar bacıyınan
İhtiyarı genciyinen
Fatihanı salan da var

-----

2.

GÖÇER GİDERSİN

YAŞIN OTUZ OLDU DİVANE GÖNLÜM
ARTIK BUNDAN SONRA GEÇER GİDERSİN
İSTERİM Kİ OLSUN YÜZ SENE ÖMRÜN
DAHA ÇOK GÖZ YAŞI SAÇAR GİDERSİN

FELEK BANA VERDİKLERİN ÇOK GİBİ
YOKSULLUK BAĞRIMI DELER OK GİBİ
YARADANIN BÜTÇESİNDE YOK GİBİ
MUHANETE GÖNÜL AÇAR GİDERSİN

OZAN FAZLI DER Kİ   N’OLACAK HALIM
KAHIRDAN İŞ ÇIKMAZ ALIŞMIŞ DİLİM
BU GÜN BÖYLE YOKLUK YARIN DA ÖLÜM
KUPKURU DÜNYADAN GÖÇER GİDERSİN
        28.10.1996 - FAZLI AYAR


----

3

elde neler var

Gaymakam beyimiz Maraş valimiz
Göksun İlçesinden gider yolumuz
Kanlıkavak derler bizim yerimiz
Görün ey dostlarım kimde neler var

Toplansınlar hacı ile hocalar
Yaşıyorsan elbet tüter bacalar
Elif be’si te’si cim’i heceler
Görün ey dostlarım mim’de neler var

Kaynatsan da altın dönmez bakıra
Allah yardım etsin bütün fakıra
Kardaş kardaşını attı çukura
Görün ey dostlarım inde neler var

Aşık Fazlı’m bu aleme şaşıyor
Goca dünya gece gündüz goşuyor
Birisi az körlek biri ışıyor
Görün ey dostlarım günde neler var


-----

4.

Ozan Fazlı Ayar’ın,  Muştalak diye bilinen   bir komşusu var. Muştalak, çok iyi, dürüst ama,  bir kusura var. Kusuru da çok yemek. Ama iyi de güreşir. Sağlam cüssesi, akıl edilemez güreş tekniği  vardır.
Ozanımız Bazo Fazlı’nın komşusu  Muştalak için yazdığı şiiri veriyoruz:


MUŞTALAK

Eyri büyrü gider yola sağmazsın
Sabahleyin bir somun yer doymazsın
Ben seni bilirim adam olmazsın
Ne olacak senin  halın Müştalak

Babadan baba yok ebeden ebe
Yırtılmış şalvarı eskimiş kebe
Sallanır  ayaklar binmiş merkebe
Ne olacak senin  halın Müştalak

Eşekte semer yok kendinde kemer
Ömrünün yarısın bitirdi kumar
Kısmeti çok açık havadan iner
Ne olacak senin  halın Müştalak

Aşık Fazlı’m ne söylesen az gelir
Karnın doyur goca dağlar vız gelir
Bir guzuyu yese yine az gelir
Ne olcak senin halın Muştalak

------


5.

ŞEHİT

Çiçeği burnunda yirmi yaşında
Türk bayrağı dolaşıyor peşinde
Vardım fatihamı ettim başında
Kardeşim Musa’yı sor şehit şehit

Allah verdi şehit rütbesi sizde
Askerin polisin acısı bizde
Bağışlat mahşerde dostları gez de
Yanıyor içimde zor şehit şehit

Kardeş  emmi oğlu ayrıldı bizden
Gülmedi yüzümüz gitmedik düzden
Aldın mola gavil sevdiğin kızdan
Seni sevenlere zor şehit şehit

Eşin dostun burada düğün yaparken
Bir kardeşin Cuma boyun bükerken
Anan  baban tezkereni beklerken
Senin yok oluşun zor şehit şehit

Ağaç kestik Sırataş’ın ardında
Çok yayladık Koca Öldüren yurdunda
Şimdi Bazo Fazlı’m kardeş derdinde
Bu da bu ülkeye zor şehit şehit

------ 

6.

SENİ SEVMEK
SUÇ MU OLDU


Pehlivanın vardı Ali Çetinler
Hani bunu doğuran ana hatunlar
Nice Mehmetçikler nice Metinler
Üzerinden geldi geçti Göksun'um

Buz gibi suların yüce dağların
Hani Kuşoğulların Zabit Ağaların
Muharrem  belerin gezen saların
Üzerinde durdu göçtü Göksun'um

Gençliğimde alamadım muradı
Bir gün geçer miyim acep sıradı
Yaman dünya kalleşlere yaradı
Benim gönüm dünden aştı Göksun'um

Devir döndü paran kadar sayarlar
Nerde Bazaolar Koca Ayarlar
Bir gün olur üzerim soyarlar
Aşık Fazlı'm  senden geçti Göksun'um

----

7.

bir eşek yitirdim

Daha yeni dağdan odun getirdi
Tarlanın yanına bider götürdü
Gemirmiş kavağı bizi batırdı
Bir eşek yitirdim görmediniz mi

Getiriyor şu dağlardan odunu
Eşek Paşa koydum onun adını
Ne isterse  veriyorum dediğini
Bir eşek yitirdim görmediniz mi

Gayet çok olgundu otuz yaşında
Semeri sırtında kemer döşünde
Fazla zikzak değil aklı başında
Bir eşek yitirdim görmediniz mi

Bir oğlu vardı katırdı katır
Kafa bozulursa bilmezdi hatır
Aman komşu aman görürsen getir
Bir eşek yitirdim görmediniz mi

Nuh’un zamanında gemiye bindi
Sular azalınca karaya indi
Anırı anırı oradan geldi
Bir eşek yitirdim görmediniz mi

Bizim eve gelmiş yemini yemiş
Ben artık buraya gelemem demiş
Korkarım  Fazlı’dan göremem demiş
Bir eşek yitirdim görmediniz mi

-----

8.

ARILAR (*)

Ozan Fazlı arıcılık yapar. Arıların balından ziyade
Arıların davranışlarından zevk alır.

Binbir çiçeklerden alıyor balın
Her nereye gitse buluyor yolun
Sırtında kanatları var ayakları yalın
Kışın zemheride üşür arılar

Bir yanında iğne bir yanında balın
Balını ben aldım ne olacak halın
Ef onaltı (F 16) mısın havada yolun
Dağlardan dağlara koşar arılar

Bahar aylarında çiçek açınca
Arıcılar yaylalara göçünce
Palazlanıp yavruları uçunca
İşte bu aylarda coşar arılar

Eyüp’ün genini yemeyen arı
Kimseye sırrını demeyen arı
Yetmiş iki derdi komuyan arı
Allah Allah deyip geçer arılar

Aşık Fazlı’m arı verir poleni
Ta Eyüp’ten beri sevmez yalanı
Hiç duymadım arı sırrın  bileni
Elli beş altmış gün yaşar arılar


-----

9.

Bir şiiri ve hikayesi

Ozan 17 yaşındadır.
Komşu köylere işinin gereği sık gider, bir köyde Zeynep’i görür.  İçi ısınmıştır  Zeynep’e. Zeynep’in de Ozana. Her gelişinde Zeynep’i görmeden edemez. Mektuplaşma  başlar ve yıllarca sürer. 
Aradan yıllar geçer. Ozan 22 yaşındadır. Bir köy genci için büyük engel sayılan askerden dönmüştür. Dönmüştür ama, Zeynep, bir akrabası tarafından Almanya’ya götürülmüştür. Olsun, aralarında mektuplaşma sürer.  Zeynep Ozan arkadaşına hediyeler  göndermektedir.  Mektup ta. Durumdan  Ozanın babası Aşık Hüseyin,  hanımı Hatice tarafından (o da ozan) bilgilendirilmiştir. Ozan Hüseyin endişeli ve heyecanlı. “Aşiretlerin sünniye kız verdiği nerde görülmüş. Zeynep’i sana  vermezler.”  düşüncesini oğluna açar.
Zeynep’in babası da durumdan haberdar olur, kükrer, “ben aşiret olmayana kız vermem.” Der.

Bu arada Zeynep’in mektubu kesilmiştir. Genç Ozan endişeli ve sıkıntılı. Aradan aylar geçer. Zeynep’ten, ne mektup ne de bir haber .   Ozan Fazlı çaresiz. Neticede aşağıdaki şiiri yazar.


zeynep’in türküsü

Nazlı dostum niye cevap vermiyon
El içinde del’ etmek mi maksadın
Ben bendim  bağlarım kendin yıkarsın
Gözlerimi sel etmek mi maksadın

Zeynep sen gideli çok aylar geçti
Ekinler yetişti çiftçiler biçti
Mektup gelmez ciğerlerim tutuştu
Kerem gibi kül etmek mi maksadın

Halin nedir diye bir kez sormuyon
Ne çekiyom aşkın için görmüyon
Yazdığım mektuba cevap vermiyon
El içinde del' etmek mi maksadın

Ben kadersiz Fazlı bilmem ne olurum
Korkuyorum Zeynep diye ölürüm
Almanya uzak mı, vallah gelirim
Gurbet eli yol etmek imi maksadın


 Zeynep, selamı sabahı (mektubu) kesse de sevdasından  zerre kadar ödün vermemiştir.  Zeynep, arkadaşı Ozanının  sevdasını muhafaza edemediğini düşünmüş,  sırrını ele verdiği gerekçesiyle arkadaşı Ozana küsmüştür. 

Olay Şu:  Ozanın anası Hatice Ozan, Ilıca'da Zeynep’in köylüleri ile tanışır. Zeynep’e olan sevgisini dışa vurur ve: ”Sizin köylü Zeynep, oğlumun arkadaşı…vb…”  der. Zeynep’in babasının olaydan haberdar olması ve kükremesi başlar, Zeynep’in de küsmesi. Zeynep  seneler sonra Türkiye ‘ye gelir (1973) ve : “İki dişli karı olsam da vaz geçmem.” der.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

AÇIKLAMA

(*) Arı ve balla ilgili inanışlar
Arının yaratılış efsanesi: Hazreti Eyüp A.S. feci bir
hastalığa yakalanmış, bütün vücuduna kurt düşmüştü.
Bir müddet sonra bazı kurtlar yere dökülmeye başladı.
Hz. Eyüp açlıktan ölmesinler diye bunları alıp yaralarına geri koydu. Fakat yerden aldığı kurtlar canını çok yaktı.

Şimdiki arılar yerden kaldırılan bu kurtlardan oluştu.

-----

KELİMELER

Münker ve Nekir: Kabirde iki sorgu meleği.
Tekelik Durdu: Kişi ismi.
Gavil: Söz, sözleşme.
Sırataş: Kanlıkavak Beldesinde bir yer ismi.
Koca Öldüren: Kanlıkavak’ta bir yer ismi.
Belerin: Beylerin (Akrabaları olan Bayazıt Beylerinden söz etmekte. Maraş ağzı)
Komuyan: Yok eden  (derdi), şifa veren (Maraş ağzı).


Hiç yorum yok: