http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

29 Kasım 2014 Cumartesi

SERDAR YAKAR

DOĞUMU: 1965’de Maraş’ta  doğdu.

ÖĞRENİMİ: İlk ve orta öğrenimini memleketinde tamamladıktan sonra, M.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetiminden 1987 yılında oldu.

EDEBİ HAYATI: İlkyazı çalışmalarına Kayseri’de başladı.  Üniversite öğrencilik yıllarında ulusal gazetelerde kültür sanat sayfaları hazırladı. “Kadın ve Aile”ve “Gül Çocuk” dergilerinde Yazı İşleri Müdürü, Timaş Yayınları’nda Editör olarak çalıştı.
Yazı çalışmaları; İslam, İlim ve Sanat, Altınoluk, Kadın ve Aile, Gül Çocuk, Sur, Mavera, Uzunoluk, Kurtuluş, Erciyes, Dört Mevsim Maraş ve Alkış gibi dergilerde yayımlandı.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI

1. 1992 Yılında Maraş Belediyesinde memur olarak göreve başladı. 
2. Bir süre, Belediye Özel Kalem Müdürlüğü görevini vekâleten yürüttü. 
3. Yazı İşleri Müdürlüğü görevini 1993 yılından itibaren aralıksız olarak 12 yıl sürdürdü.
4. Bir grup arkadaşıyla birlikte kurduğu Ukde Basın Yayın ve Organizasyon bünyesinde haftalık “Ukde Haber” gazetesi, ve “Kurtuluş” dergisinin yanı sıra kitap yayıncılığı yaptı. 
5. Yerel bir  TV’de haftalık “Ukde Sanat Edebiyat” programları düzenledi.
6. Birçok sivil toplum kuruluşunun üyesi veya kurucuları arasında yer aldı.
7. 2003 Şubatında K. Maraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde, Yüksek Lisans programını tamamlayarak, “Yerel Yönetimlerde Alternatif Hizmet Sunma Yöntemleri: Kahramanmaraş Belediyesi Örneği” adlı çalışması ile “Kamu Yönetimi UzmanıUNVANINI aldı.
8. 2004’de Maraş Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğüne atandı.

MEDENİ DURUMU: Evli ve 3 çocuk babasıdır.

ESERLERİ

1. Memleketime Dair (Tarihi, Ekonomisi, Sosyal Yapısı ile Kahramanmaraş), 1995.
2. Gönül Dostu Mehmed Zahit Kotku ve Bağlanma, 1995.
3. Necip Fazıl ve Mücadelesi, 1996.
4. Kurtuluşa Dair Üç Eser (Derleme), 1996.
5. Hayatı ve Mücadelesi İle Hafız Ali Efendi (Yıldırım Alkış ile müşterek, 1998).
6. Yerel Yönetimlerde Alternatif Hizmet Sunma Yöntemleri, 2003.
7. Kahramanmaraş’ta Ceridoğulları, (Ömer Kaya ile müşterek, 2003).
8. İstiklâl Savaşında Maraş, (Yaşar Alparslan ile müşterek, 2008).
9. Âşık Durdu Mehmet Yoksul (Âşık Mahfuzî) Hayatı ve Şiirleri, (müşterek, 2008).
10. Âşık Mustafa Zulkadiroğlu Hayatı ve Şiirleri, (Yaşar Alparslan ile müşterek, 2008).
11. Dulkadir Beyliği Araştırmaları I-II, (müşterek, 2008).
12. Memleketime ve Şahsıma Dair Bir Hukuk Mücadelesi, 2009.
13. Muhammed Kâmil Ağdaş (Bahçeci Hoca) Hayatı ve Şiirleri, (müşterek, 2009).
14. Maraş’ta Divanından Parça Kalmış Halk Şairleri, (müşterek, 2009).
15. Türk Edebiyatında Maraşlılar, (müşterek, 2009).
16. Seyâhatnâme, Şehir Târihi ve Coğrafya Kitaplarına Göre Maraş, (müşterek, 2009),
17. Maraş Meşhurları, (müşterek, 2009),
18. Muhtelif Cönklerden Maraş Halk Şâirlerine Âit Şiirler, (müşterek, 2009),
19. Elbistan ve Maraş’ta Dulkadir Oğulları Hükûmeti, (Arifî Paşa’dan, müşterek, 2011)
20. Eski Maraş’ta Âlim Çıkarmış Âileler, (müşterek, 2011),
21. Dostozan (M. Hanifi Sarıyıldız) Hayatı ve Şiirleri, 2012.
22. Maraş Milli Mücadelesinde Bayrak Olayı ve Aşıklıoğlu  Hüseyin, 2012.
23. Maraş-Fransız Harbi Belgeler-Hatıralar (müşterek, 2012).
24. Şeref Turhan’ın Bütün Şiirleri, 2012.
25. Maraş Milli Mücadelesinde Şeyh Ali Sezai Efendi, 2012.
26. Kahramanmaraş’ın Öyküsü (Mahalle, Cadde, Bulvar, Sokak, Park), 2013.
27. Kahramanmaraş’ta Sezai Karakoç Sempozyumu (müşterek), 2014.
28. Maraş Milli Mücadelesinde Hüsameddin Karadağ,  2014.
29. Maraş Milli Mücadelesinde Arslan Bey,  2014.
30. İstiklâlden İstikbâle Bir Hayat Mücadelesi Ali Rıza Pişkin, 2014.
31. Maraş Milli Mücadelesinde Önden Gidenler,  2014.
32. Maraş Milli Mücadelesinde Uzunoluk ve Adil Bağdadlıoğlu,  2014.
33. Ahmet Çıtak Hayatı ve Şiirleri, 2014.

----------------------------------------------------------------

NOT: Yazarın eserleri, 29 Kasım 2014 tarihi itibariyledir. Kaynaklarda eserlerinin farklılık gösterdiği aşikardır. Keza bir çok kaynakların  bir diğerinden kopyaladıkları kesindir. Güncellenmeyen bu kaynaklarda eserlerinin sayısı 15 civarındadır. Ama asıl olan rakam böyle değildir. Doğruyu yakalamam için yazarla iletişime geçerek eserlerinin sayısının, yukarıda zikrettiğim tarih itibariyle 33 olduğu bilgisine sahip oldum.

MUSTAFA KÖŞ

DOĞUMU:1965 Yılında K. Maraş’ın Afşin İlçesinde doğdu.

ÖĞRENİMİ: İlkokul, ortaokul ve lise tahsilini Afşin’de tamamladı.

ÜNİVERSİTE: Anadolu üniversitesi Açıköğretim Fakültesi;
a.  Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümünü, tamamladı.
b.  İşletme Bölümünü okudu.
GÖREVİ
VE
YAPTIKLARI

1. Afşinde çeşitli okullarında vekil öğretmen olarak görev yaptı.
2. 1988- 1996 yıllarında Afşin Belediyesinde Hesap İşleri Memuru olarak görev yaptı.
3. Afşin ilçe Nüfus Müdürlüğüne 1996 yılında Memur olarak atandı. Halen Nüfus Memuru olarak görev yapmaktadır.

EDEBİ HAYATI:  Afşin’in Sesi ve Yeşil Afşin, Elbistan’ın sesi gazeteleri ile  Ulusal Basın olan Star, Akit ve Türkiye gazetelerinde çeşitli yazı ve makaleleri yayımlandı.

MEDENİ DURUMU:  Evli ve 3 çocuk babasıdır.

ÖDÜL:  2014 Yılı Eshab-ı Kehf başarı ödülne Araştırmacı Yazar Mustafa KÖŞ layık görüldü. Din- Bir-Sen tarafından geleneksel hale getirilen ve bu yıl 8'incisi düzenlenen Eshab-ı Kehf başarı ödülleri dağıtım töreni onikişubat Kurtuluş parkında bulunan Konak Restaurantta düzenlendi.

ESERLERİ: Afşin’in Bilinmeyen Tarihi kitabının yanı sıra, Güney Cephesinde Milli Mücadelede Afşin ve Seyahatnamelerde Eshab-ı Kehf adlı çeşitli araştırma ve çalışmaları devam etmektedir.

 “Tarihte Afşin’imizin geçmişine baktığımız zaman birçok uygarlıklara beşiklik yaptığını görürüz. Afşin’imizin tarihteki isimleri; Hititler döneminde Arpasus, Asurlular ve Romalılar döneminde; Arabissos. Bizanslılar döneminde; Aramisos, İslam Kaynaklarında Efsus’tur. Namı diyar Meşhur Afşin (Efsus) Şehri Selçuklular tarafından fethedilmiştir. Selçuklular ve Osmanlılar döneminde resmi ismi Efsus yöresel ismi Yarpuz olmuştur. Selçuklular döneminde Efsus sancağı bölgesi olarak önemli yerleşim yerlerinden biriydi. Aynı zamanda Efsus Sancağına Eshab-ı Kehf’in sancağı olarak Selçuklular Afşin-Efsus şehrine çok büyük önem vermişler ve hizmet etmişlerdir. Afşin-Efsus Şehrimize Selçuklular –Danişmedliler-Dulkadiroğullar-Osmanlılar büyük önem vermişlerdir. Kent, Dulkadirliler ve Osmanlı döneminde Efsus olarak tanınmıştır.”

Bu yazının sahibi Mustafa KÖŞ’tür.


26 Ekim 2014 Pazar

MEMİŞ-İ TAHİR EFENDİ / MARAŞLI AHMED TÂHİR


KİMDİR: Düşünür-İslam Gizemcisi – Sofi.

•     Beyazıt’taki Küllük Kahvehanesinde, Beyazıt Devlet Kütüphanesindeki odasında ve yaz aylarını geçirdiği Çengelköy’deki Sultan Vahdeddin Köşkü’nde kabul edip sohbet yoluyla kişileri irşat etmiştir.
Tarikat silsilesi Ahmed Amiş Efendi, Ömer el-Halvetî, Bosnalı Mehmed Tevfik Efendi vasıtasıyla Halvetî-Şâbânî tarikatının Kuşadası kolunun pîri Kuşadalı İbrâhim Efendi’ye ulaşır. Küllük Kahvehanesinde yaptığı sohbetlere: Evrenoszâde Sâmi Bey, Mustafa Efendi Hasan Nevres, Miralay Hilmi Şanlıtop, Muzaffer Ozak, Mehmed Ali Yitik, Vehbi Güloğlu, Fethi Gemuhluoğlu gibi müridlerinin yanı sıra Babanzâde Ahmed Naim Bey, Muhiddin Raif, Neyzen Tevfik, Abdülbaki Gölpınarlı gibi dönemin önemli şahsiyetleriyle üniversite öğrencileri katılmıştır. Özellikle Mevlânâ ve Meŝnevî konusunda Ahmed Tâhir Efendi’den istifade eden Abdülbaki Gölpınarlı’nın birkaç defa ona intisap etmeyi istediği, ancak onun bunu kabul etmediği bilinmektedir.

----------------------------------------------------------------------

SOYU: Babası, Meraş Vilayet katibi, Berberzade Mehmed Nafi Efendi, Annesi; Hızan oğlularından Esma hanımdır.

DOĞUMU: 1881 veya 1882’de Maraş’ta doğdu. Çocukluk ve gençlik yılları, Maraş’ta geçti.

ÖĞRENİMİ
İLK TAHSİLİ:  İlk ilim tahsiline Maraş’ta başladı. Gençliğinde Duruş Efendinin sohbetinde bulundu.

ORTA: Daha sonra ilim talebi için, Kayseri’ye gitti. Burada Medresetül Ula’yı bitirdi.

YÜKSEK ÖĞRENİM: Hüseyin Avni ve Yusuf Bahri adındaki arkadaşları ile İstanbul’a gitti. Medresetül Kuzat’a kaydoldu. Bu arada medreseden, Darûl Funun’a çevrilen Üniversitenin de ilk talebeleri arasında oldu.

SINIF ARKADAŞLARI:  Ömer Nasuhi Bilmen ve Bekir Hakî Yener’di. Bu esnada; Gümüşhaneli Ahmed Ziyauddin Efendi’den Nakşi hilafeti ve Kuşadalı İbrahim Halveti’den, Halvetiye hilafeti aldı.

HOCASI: Fatih Türbedarı, Ahmed-i Amiş Efendiye intisab etti. Kısa sürede seyr-i sülukunu tamamlayıp Hilafet-i Tamme ile şereflendi.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI:
1.    Birinci Cihan Harbinde, askerliğini Kafkas cephesinde 3. Ordu Komutanı Vehip Paşa’nın yanında hukuk müşaviri olarak tamamladı.
2.    Bu arada 1915-19 arasında Sivas/Suşehri kadısı ve kaymakamı olarak görev yaptı.
3.    Daha sonra İstanbul’a gelerek, bir yanda Ayasofya Camii imam ve hatipliği yaparken,
4.    Diğer yandan, Süleymaniye Kütüphanesi tasnif heyeti azası oldu.
5.    Bu esnada mürşidi Ahmed-i Amiş Efendi 9 Mayıs 1920’de vefat etti. Yerine baş halifeleri, Kayserili Mehmed Tevfik geçerse de, onun da 26 Haziran 1927’de vefatı üzerine Halvetiyye tarikatı postuna oturdu.
6.    Ayasofya camiindeki görevi 24.11.1934’de Ayasofya müze oluncaya kadar devam etti.
7.    1941’de Beyazid kütüphanesinde Hafız-ı Küttaplığa (Kütüphane Müdürlüğüne) getirildi.
8.    Bu görevle birlikte, Sultan Ahmed ve Nuriosmaniye Camilerinde vaaz etmeye başladı.
•                             
AYASOFYANIN SON İMAMI: Ayasofya’nın son imam ve hatibi oldu.

EVLİLİK: 1936’da 49 yaşındayken, Behice hanımefendi ile evlendi.
DİPLOMALAR: Sahip olduğu hukuk, fen ve ilâhiyat diplomalarının kendisine tasavvuf yolunda hiçbir faydası olmadığını söyler.
EMEKLİ: 1951’de emekliye ayrıldı.

ÖLÜMÜ: Dostlarına yaptığı ziyaretlerinden birinde, Nisan 1954’te, Sahaflar Şeyhi Muzaffer Ozak hocanın dükkânından çıkarken ayağı kayar ve uyluk kemiği kırılır. Üç ay sonra mide kanaması geçirip, Haydarpaşa Numune Hastanesine yatırılır. Üç gün sonra da 10.7.1954 tarihinde gece yarısı Hakkın Rahmetine kavuşur.
MEZARI: İstanbul Fatih Camii haziresindeki, Mürşidi, Ahmed-i Amiş Efendinin kabri yanına defnolundu.

ESERLERİ

1. 131 Vecizesi, Muhabbet Üzerine adlı kitapta yer almaktadır. Burada ayrıca mensuplarından Ömer Lutfi Toygar’a yazılmış on beş mektubu da bulunmaktadır.

2. Yirmi dört vecizesiyle bazı mektuplarından seçme parçalar Abdullah Kucur tarafından yayımlanmıştır.

3. Üstadı Ahmed Amiş’in methine dair Farsça bir manzumesiyle Sultan Ahmed ve Nuruosmaniye Camilerinde verdiği bazı vaazlarından derlenmiş bir metnin bulunduğu kaydedilmekteyse de bunlar henüz yayımlanmamıştır.


-----------------------------------------------------

AÇIKLAMA

Ahmed Tâhir Efendi’nin: “Resûlullah Allah’ın harem dairesidir; insan bir ağaca benzer, kökü Allah, gövdesi Muhammed, yaprakları da kendisidir; kişi çalışarak köküyle gövdesini bulmalı; mükevvenat bütün ayrıntılarıyla beraber insanın kendisinde mevcuttur, sahibi de beraber; insanda aşk-ı ilâhî o kadar fazla olmalı ki ateşi yakmalı” gibi irfanî anlamlar taşıyan sözleri vardır.

-----------------------------------------------------------------------

KELİMELER

Gizem: Sır / bilinmeyen şeyler, esrarengizlik
Gizem: 1. Duyuları aşan; usumuzun doğal durumunda, varoluşu ve özü bize kapalı, saklı kalan şey. 2. Doğaüstü inanç doğruları. 
Gizemcilik: 1. Aklın yetmediği alanlarda ve özellikle Tanrı kavramında, gerçeğe gönül yoluyla veya bir irade zorlayışıyla ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din öğretisi, mistisizm.
Tinsel tutum ve düşünüş; yaşama doğrultusu olarak: 1- Karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim. 2- Açık olmayan, gizemsel düşünme biçimi. 3- Tanrısal sezgi yoluyle, algılanamayan doğaüstü gerçekleri yaşama. 4-Tanrı'ya erişme çabalarının tümü. 5- Yüksek bir gücü kavramak ve eylemlerini bu güce göre düzenlemek için gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi.
Mekteb-i Nüvvab / Medreset ül Kudât: Kadı ve kadı  vekilleri yetiştirmek amacı ile açılmış okullar. (Şimdiki, Hukuk Fakültesi) Bu okullar, Muallimhane i Nüvvab olarak 1853 Yılında açıldı. 1884 Yılında Mekteb-i Nüvvab olarak ismi değiştirildi. 1911 Yılında adı yeniden değiştirilerek Metresed ül Kudât yapıldı.
Mükevvenat: Yaratıkların hepsi, kâinat mevcudat
Şehadetnâme / İcazetname: İlimde ve yazıda tahsilini bitirenlere verilen belge, diploma yerine kullanılan bir tabirdir.

Tezkere: Bir iş için izin verildiğini bildiren resmî kâğıt.

Mevleviyyet : 1. Bilgelik  2. Müderrislikten sonra gelen ilmiye sınıfından oluş. 3. Eyâlet kadılığı; yani, bir eyâletin bütün hukuki ve kazai işlerine bilfiil bakan kadı. "Mevâli" de denir. 

-----------------------------------------------------

KAYNAK: Nihat Azamat’ın TDV İslâm Ansiklopedisindeki yazısından yararlanılmıştır. 

----------------------------------------------------------------------

BERBERZADE ÖMER ÖZCAN


KİMDİR: Düşünür-İslam Gizemcisi – Sofi.

-----------------------------------------------------------------------

DOĞUMU: Maraş’ın Uzunoluk semtinde 1899 senesinde doğdu.

SOYU: Babası, mahkeme başkâtibi Mehmet Efendi’dir.
Memiş-i Tahir’in küçük kardeşidir.   
ÖĞRENİMİ: İlköğrenimini; mahalle mektebinde, idadiyi; Acemli Camiindeki İdadide bitirdi. Ağabeyi Memiş-i Tahir Efendi Halveti meşayihidir. İstanbul’da bulunduğu için ağabeyinin bilgisinden yararlanamadı.  Klasik medrese öğrenimini;
1.    Babası merhum Berberzade Hacı Mehmet Efendi’den aldı.
2.    Gençliğinde Darendeli Hacı Muhammed Efendi’nin sohbetine katıldı. Onun vefatıyla,
3.    Halifesi Duruş Efendi hazretlerine yöneldi. Mağralı Camiinde çıkardığı erbainden sonra Duruş Efendi hazretlerinin hilafeti ile şereflendi. Fakat edebinden efendisi sağ iken çevresinden ayrılmadı. Bu arada Uzunoluk, Bektutiye (Çınarlı)  Camiinde imam ve hatibliğe başladı. Ölünceye kadar bu görevini sürdürdü.
•     Misafirlerine ikramı kendi elleriyle yapardı. Misafirleri; “Zahmet buyurdunuz efendim!..” derse “Zahmet değil rahmet olur inşallah!.” buyururlardı.

-----------------------------------------------------

KELİMELER

Gizem: 1. Duyuları aşan; usumuzun doğal durumunda, varoluşu ve özü bize kapalı, saklı kalan şey. 2. Doğaüstü inanç doğruları. 
Gizemcilik: I.    Aklın yetmediği alanlarda ve özellikle Yaratıcı kavramında, gerçeğe gönül yoluyla veya bir irade zorlayışıyla ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din öğretisi, mistisizm.  II.    Tinsel tutum ve düşünüş; yaşama doğrultusu olarak: 1- Karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim. 2- Açık olmayan, gizemsel düşünme biçimi. 3- Tanrısal sezgi yoluyle, algılanamayan doğaüstü gerçekleri yaşama. 4-Yaratıcı'ya erişme çabalarının tümü. 5- Yüksek bir gücü kavramak ve eylemlerini bu güce göre düzenlemek için gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi.

Halvet:  Arapça bir kelime olan halvet, tenha, tenhaya çekilme, yalnızlık ve yalnız kalma anlamlarına gelir. Halvet etmek, istenilen tenha ve her şeyden boş bir mahalde, zihne takılan ve takılacak olan şeylerden kurtularak feragat köşesini her şeye tercih etmektir halvet.
Bir başka ifade ile büsbütün yalnız durmak, biri ile tenhaca konuşmak üzere yalnız kalıp kimseyi içeri almamaktır. Halvete girmek, ibadet, zikir, riyazet ve murakabe ile meşgul olmak üzere yalnız başına tenha bir odaya, tekkelerde halvethane denilen bir hücreye, kapanmaktır. Halvete çekilmek, tenha bir yerde yalnız başına oturmaktır

Meşayih:  Şeyhler. Pirler. İhtiyarlar.

Sofi: Tasavvufu yaşam biçimi olarak seçen kişiye verilen addır. Mutasavvıf da denir.

-----------------------------------------------------

HAYREDDİN EL-MARAŞÎ (HATTAT-I MEŞHUR) - MARAŞLI HAYRETTİN


KİMDİR: İlim Adamı. Şeyh lakabıyla dünya çapında meşhur olan Hamdullah El-Amasî hazretleri bu zatın ihtisasda parlak bir talebesidir. El-Meraşi Hazretleri ki üstadların üstadı unvanına layıktır.

----------------------------------------------------------------------

LAKABI: Hayreddin.

ASIL İSMİ: Asıl isimleri Hızır’dır.

DOĞUMU: Maraş’ta doğdu. Şöhret oldu.

SOYU: Babasının ismi: Hatip’tir.
İlk önceleri Hattât-ı Şehîr Abdullah Essayrafiy Şîrazi’den hattın inceliklerini öğrendi.

ÖLÜMÜ:  Bazı kaynaklarda vefatı 1471 gösteriliyorsa da 1472 tarihinde Amasya’da yazılmış bir vakıfnamede Hayreddin Hızır El-Maraşi imzası görülmüş ve 1485’e kadar yazılmış bazı levhaları da gözlenmiş olmasına nazaran vefatının 1485’den sonra olması gerekir. 

----------------------------------------------------------------------

DEBBAĞZADE MÜFTİ AHMED EFENDİ


KİMDİR: İlim Adamı. İslam Gizemcisi. Sofi (Mutasavvıf).

-----------------------------------------------------------------------

YAŞADIĞI ASIR: 17. Asrın sonu - 18. Asrın başında Maraş’ta yetişen büyük bilginlerdendir.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI:  Müftülük görevinde bulunmuştur. Tefsir ve kıraat ilminde söz sahibidir.

ÖLÜMÜ: 1751-52’dir. Maraş’ta vefat etmiştir.

ESERİ: Fatiha-i Şerifin Şerhine Haşiye, adlı bir eseri vardır.


-----------------------------------------------------------------------

KELİMELER

Gizem:1. Duyuları aşan; usumuzun doğal durumunda, varoluşu ve özü bize kapalı, saklı kalan şey. 2. Doğaüstü inanç doğruları. 

Gizemcilik: I. Aklın yetmediği alanlarda ve özellikle Tanrı kavramında, gerçeğe gönül yoluyla veya bir irade zorlayışıyla ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din öğretisi, mistisizm. II.   Tinsel tutum ve düşünüş; yaşama doğrultusu olarak: 1- Karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim. 2- Açık olmayan, gizemsel düşünme biçimi. 3- Tanrısal sezgi yoluyle, algılanamayan doğaüstü gerçekleri yaşama. 4-Yaratıcı'ya erişme çabalarının tümü. 5- Yüksek bir gücü kavramak ve eylemlerini bu güce göre düzenlemek için gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi.

Sofi: Tasavvufu yaşam biçimi olarak seçen kişiye verilen addır. Mutasavvıf da denir.

-----------------------------------------------------------------------

DEBBAĞZADE MÜFTİ MEHMET EFENDİ


KİMDİR: İlim Adamı - Din Bilgini. İslam Gizemcisi – Sofi.

-----------------------------------------------------------------------

YAŞADIĞI ASIR: 18. Yüzyılda Maraş’ta yaşayan büyük bilgelerdendir.    

SOYU: Müftü Ahmet Efendi’nin oğludur.

GÖREVİ: Müderrislik ve Müftülük yapmıştır.


ESERİ: Reşhatü’n-Nâsıh min el-Hadis el-Sahih, adlı bir eseri vardır.

-----------------------------------------------------------------------

KELİMELER

Gizem: 1. Duyuları aşan; usumuzun doğal durumunda, varoluşu ve özü bize kapalı, saklı kalan şey. 2. Doğaüstü inanç doğruları. 
Gizemcilik: I.    Aklın yetmediği alanlarda ve özellikle Tanrı kavramında, gerçeğe gönül yoluyla veya bir irade zorlayışıyla ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din öğretisi, mistisizm. II.    Tinsel tutum ve düşünüş; yaşama doğrultusu olarak: 1- Karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim. 2- Açık olmayan, gizemsel düşünme biçimi. 3- Tanrısal sezgi yoluyle, algılanamayan doğaüstü gerçekleri yaşama. 4-Tanrı'ya erişme çabalarının tümü. 5- Yüksek bir gücü kavramak ve eylemlerini bu güce göre düzenlemek için gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi.
Sofi: Tasavvufu yaşam biçimi olarak seçen kişiye verilen addır. Mutasavvıf da denir.

-----------------------------------------------------------------------


HAFIZ ABDİ LÂMİ EFENDİ


KİMDİR: İlim Adamı - Şeriat İlimleri Hukukçusu ve Profesörü. Sofi. İslam Gizemcisi.  

------------------------------------------------------------------------

DOĞUMU: Maraş’ta 1875’de doğdu.

SOYU: Tüccardan Patlakzâde Ali Rıza Efendi’nin oğludur.

ÖĞRENİMİ: İlk eğitimini ve Kur’an hıfzını Maraş’ta tamamladı. Bayazıt Camii dersiamlarından Alay Müftüsü Ankaralı Mehmet Şükrü Efendi’den ulûm-i âlîye ve âliyeyi ve Buharî-i Şerîf, Ayintabî Abdullah Efendi’den İlm-i Feraiz tahsil edip iki diploma (icazetname) aldı.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI: 
1.    Sınavla girdiği Mekteb-i Nüvvab (kadı yetiştiren yüksek okul) ’tan dördüncü sınıftan diploma aldı.
2.    Medresede görevliyken Alay İmamlığı için girdiği imtihanda başarı gösterdi.
3.    Söke ve Gebze kazasın kadı vekilliğine tayin edildi.


-----------------------------------------------------------------------

KELİMELER

Gizem: 1. Duyuları aşan; usumuzun doğal durumunda, varoluşu ve özü bize kapalı, saklı kalan şey. 2. Doğaüstü inanç doğruları. 
Gizemcilik: I. Aklın yetmediği alanlarda ve özellikle Tanrı kavramında, gerçeğe gönül yoluyla veya bir irade zorlayışıyla ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din öğretisi, mistisizm.
II.  Tinsel tutum ve düşünüş; yaşama doğrultusu olarak: 1- Karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim. 2- Açık olmayan, gizemsel düşünme biçimi. 3- Tanrısal sezgi yoluyle, algılanamayan doğaüstü gerçekleri yaşama. 4-Tanrı'ya erişme çabalarının tümü. 5- Yüksek bir gücü kavramak ve eylemlerini bu güce göre düzenlemek için gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi.
Sofi: Tasavvufu yaşam biçimi olarak seçen kişiye verilen addır. Mutasavvıf da denir.


-----------------------------------------------------------------------

HACI MESUT EFENDİ


KİMDİR
•     Devlet adamı – İlim Adamı – Gizemci - İslam Hukukçusu – Şer’i İlimler Profesörü.
•     İslam hayatını içine sindirmiş, dinin ahlâkını edinmiş, din kültürüne hakkıyla vakıf, kahraman, memleketi yöneten Paşa’ya: “Sen zalimsin!” diyebilen bir bilge. Sofi. Düşünür. İslam Gizemcisi.

SOYU: Kazancızâdelerden.

YAŞADIĞI YER: Mısırlı İbrahim Paşa’nın Maraş’ı işgal ettiği yıllarda Maraş’ta yaşamıştır.

GÖREVİ: Taş Medrese de müderrislik yapmıştır.

KİŞİLİĞİ: İlminin yanı sıra cesaretiyle de ün salmış, ömründe sözünü esirgememiştir.
İbrahim Paşa’nın astığı astık, kestiği kestik döneminde Hafız Paşa, onun İbrahim Paşa hakkındaki görüşünü sorar. Hoca sözünü esirgemeden “Baği (zalim)’dir, şeriat öyle diyor” der.
Söz İbrahim Paşa’ya uçurulur. İbrahim Paşa, daha sonra Maraş’a girer. İbrahim Paşa’ya hemen Bilgenin sözü hatırlatılır, yeri söylenir. Şu medresededir denir. İbrahim Paşa o medreseye gider. Bilgeyi bulur.
Paşa: “O sözü söyleyen sen misin?” der.
Bilge:  “Evet” der.
“Fikrini aynen koruyor musun?” der.
“Evet” der, “zalimsiniz, şeriat öyle diyor” der.
Bu defa İbrahim Paşa konuyu değiştirir, medreseden dışarı çıkar. Sonra yanındakilere;
“Hoca sözünü yeseydi, başını vuracaktım” der.
Paşa, Hocaya para gönderir. Hoca Efendi kabul etmez. “Savaştan zarar görenlere verin” der. (Çok ağır bir söz.)

----------------------------------------------------------------

KELİMELER

Baği: Asiler, haksız olarak devlete, devlet başkanına isyan edenlerdir.
Celâdet: Yiğitlik, kahramanlık.
Gizem: 1. Duyuları aşan; usumuzun doğal durumunda, varoluşu ve özü bize kapalı, saklı kalan şey. 2. Doğaüstü inanç doğruları.
Gizemcilik: I.    Aklın yetmediği alanlarda ve özellikle Tanrı kavramında, gerçeğe gönül yoluyla veya bir irade zorlayışıyla ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din öğretisi, mistisizm.

II.    Tinsel tutum ve düşünüş; yaşama doğrultusu olarak: 1- Karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim. 2- Açık olmayan, gizemsel düşünme biçimi. 3- Tanrısal sezgi yoluyle, algılanamayan doğaüstü gerçekleri yaşama. 4-Tanrı'ya erişme çabalarının tümü. 5- Yüksek bir gücü kavramak ve eylemlerini bu güce göre düzenlemek için gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi.

----------------------------------------------------------------

HACI AHMET HİLMİ EFENDİ

KİMDİR: Devlet adamı – İlim Adamı – İslam Hukukçusu – Şer’i İlimler Profesörü.

DOĞUMU: Elbistan’da 1881’de doğdu.

SOYU: Hancızâde Mustafa Rahmi Efendi’nin oğludur.

ÖĞRENİMİ: İlkokul ve Rüştiye’yi Elbistan’da okudu. Bir süre medreseye devam ederek sarf, nahiv ve meani öğrendi. İstanbul’a giderek Alasonyalı Hacı Ali Efendi’nin derslerine devam etti.
Mekteb-i Nüvvab’ın dördüncü sınıfından icazet aldı.

GÖREVİ: Kadı olarak görev yaptı.

ÖLÜMÜ:1918’de vefat etti.


---------------------------------------------------------------

KELİMELER

İcazet: Bir iş için o konuda yeterli bilgiye sahip olduğunu belirten izin belgesi.
İcazetname: İzin belgesi, onay belgesi. Diploma.
Mekteb-i Nüvvab / Medreset ül Kudât: Kadı ve kadı  vekilleri yetiştirmek amacı ile açılmış okullar. (Şimdiki, Hukuk Fakültesi) Bu okullar, Muallimhane i Nüvvab olarak 1853 Yılında açıldı. 1884 Yılında Mekteb-i Nüvvab olarak ismi değiştirildi. 1911 Yılında adı yeniden değiştirilerek Metresed ül Kudât yapıldı.

Rüştiye: Lise  seviyesindeki okuldur. 

---------------------------------------------------------------

HAFIZ HALÎL KÂMİL EFENDİ

KİMDİR
·       Devlet adamı – İlim Adamı – İslam Hukukçusu – Medrese Profesörü.
·       Kadılık görevi hak ve adaletle yürüttüğünden daha üst makamlarla ödüllendirilmiştir.

--------------------------------------------------------------------

DOĞUMU: Elbistan’da 1867’de doğdu.

SOYU: Hâfız Mehmet Sakib Efendi’nin oğludur.

ÖĞRENİMİ:  Elbistan Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra kazada bulunan medresede Akâid’e kadar tahsil edip İstanbul’a gitmiştir. Fatih dersiamlarından Mehmet Hulusi Efendi’den okuyarak icazet almıştır. İmtihanla dâhil olduğu Mekteb-i Nüvvab’tan 1895 tarihinde Üçüncü Sınıf şehâdetnâmesi almıştır. 

GÖREVİ VE YAPTIKLARI
1.    Çarsancak (Dersime bağlı),
2.    Bergama,
3.    Drama,
4.    Malatya Kadılıklarında bulunmuş,
5.    Salâbet-i dinîyesi yanında şer’î dâvaları Hak ve adalete uygun yürüttüğünden Mardin livası kadılığına tayin edilmiştir. 6 Kasım 1915 tarihinde Haçîn (Adana) kazası kadılığına tayin edilmiştir.

BİLDİĞİ DİLLER: Arapça, Farsça ve Türkçe bilirdi.

ÖLÜMÜ: 1920 yılında Saimbeyli kadılığı görevinde iken eşiyle birlikte Ermeni isyancılar tarafından şehit edildi.

--------------------------------------------------------------------

KELİMELER

Dersiâm: Ders veren profesör.

Diploma - Şehadetnâme: (İcazetname) İlimde ve yazıda tahsilini bitirenlere verilen şehadetnâme (belge) yerine kullanılan bir tabirdir.


Hakkaniyet:  Hak ve adalete uygunluk, doğruluk.
İcazet: Bir iş için o konuda yeterli bilgiye sahip olduğunu belirten izin belgesi.

Liva isminin anlamı: 1. Bayrak. 2. Mülki idarede kaza -vilayet arasında bir derece, sancak. 3. Tugay. 4. Tuğgeneral. 5. Livai saadet, Livai şerif.
Hz. Muhammed (s.a.s)'in bayrağı Livaü'lHamd: Muhammed ümmetinin mahşer günü altında toplanacakları bayrak. Makamı Ahmedi.

Salâbet-i Dinîye: Dinini ve dinin emirlerini korumak ve tatbik etmekteki ciddiyet ve sağlamlık.


Mekteb-i Nüvvab / Medreset ül Kudât: Kadı ve kadı  vekilleri yetiştirmek amacı ile açılmış okullar. (Şimdiki, Hukuk Fakültesi) Bu okullar, Muallimhane i Nüvvab olarak 1853 Yılında açıldı. 1884 Yılında Mekteb-i Nüvvab olarak ismi değiştirildi. 1911 Yılında adı yeniden değiştirilerek Metresed ül Kudât yapıldı.

--------------------------------------------------------------------

KALALI OSMAN EFENDİ



KİMDİR:

·   Devlet adamı – İlim Adamı – İslam Hukukçusu – Medrese Profesörü.
·    Yazar – Şair.
·  Maraş'lıların ilmi ile övündüğü kişidir.

UNVANI: Kala imamı denmekle meşhûr olmuştur.
Uzun zaman tedrisatta bulunmuştur. Osman Efendi, iyi bir fakîh ve kırâat bilginidir.

GÖREVİ: Maraş Müftüsü olarak da görev yapmıştır.

ÖLÜMÜ: 1896 Senesinde vefât etti.

ESERLERİ
1.    İlm-i kırâatle alakalı eser yazmıştır.
2.    İlm-i kırâat ve vücûha dâir bâ’zı manzûmeleri vardır.


-----------------------------------------------------------------------

İSMETÎ TABİÎ HASAN EFENDİ


KİMDİR: Din Bilgini – Devlet adamı – İslam Hukukçusu.
·       Tedrisin zirvesi sayılan Süleymaniye Medreseleri müderrisliğine, kazada da mevleviyet derecesinde olan Mekke Kadılığı'na kadar yükselmiştir.

SOYU: Hasan Efendi, İsmeti Tabii Şeyh Hasan'ın torunu ve Hüseyin Efendi'nin oğlu olarak,

DOĞUMU: 1600’lü yılların başında Maraş'ın bir kasabasında doğdu.

ÖĞRENİMİ:  Ankara Müftüsü Kırşehirli Mahmud Efendi’den ders aldıktan sonra İstanbul’a gitti. İlmiye mesleğine girip, ilk eğitimini Ankara Müftüsü Kırşehirli Mahmud Efendi'den aldı.
Daha sonra İstanbul'a giderek Çeşmîzâde Abdürrahim Efendi'nin aracılığıyla Rumeli Kazaskeri Bahaî Efendi'den mülâzım oldu.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI
1.    1647’de Bursa Haliliye Medresesinde göreve başladı.
2.    Sonra Ahizâde Çelebi Medresesi,
3.    Nisan 1658’de Canbaziye Medresesi,
4.    İbrahim Paşa’yı Atik Medresesi,
5.    Nişancı Paşa’yı Cedid Medresesi,
6.    Sahn-ı Seman Medresesi (1664), 
7.    Mihrimah Medresesi (1668),
8.    Nisan 1671’de Kasımpaşa Medresesinde görev yaptı.
•     1673’de kadılık görevine getirildi.

------------------------------------------------------------------------

KELİMELER

İlmiye Sınıfı: Osmanlı'da hukukçu, öğretim üyesi ve din adamlarının oluşturduğu zümre.
Kazasker ya da kadıasker:  Osmanlı Devleti'nde şeri davalara bakan askeri hakim.
Yetkileri: Kadı atamaları, müderris atamaları, din görevlisi atamaları, kadı kararlarını bozma-değiştirme-yeni kararlar oluşturma. Yani kadı kararlarına itiraz kazaskerliğe yapılırdı. Yetkilerinin çoğunu 16. yüzyıl'dan itibaren Şeyhülislama devretmiştir. Bugünkü Milli Eğitim ve Adalet Bakanlığı’nın görevlerini yaparlardı.
Mevleviyyet : 1. Bilgelik  2. Müderrislikten sonra gelen ilmiye sınıfından oluş. 3. Eyâlet kadılığı; yani, bir eyâletin bütün hukuki ve kazai işlerine bilfiil bakan kadı. "Mevâli" de denir.

Mülazım: Bir işe girmek için bir süre parasız olarak o işe devam eden. 

------------------------------------------------------------------------