DOĞUMU: 05.05.1961 tarihinde Maraş ili
Andırın ilçesi Efirağızlı Köyünde doğdu.
ÖĞRENİMİ
İLK VE ORTA:
İlk ve orta öğrenimini Osmaniye ili Kadirli ilçesinde tamamladı.
LİSE: 1980 Yılında Kuleli Askeri
Lisesinden, 1984 yılında Kara Harp Okulundan Mezun oldu.
ÜNİVERSİTE: 1995–1998 Yılları arasında
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Jeopolitik/Jeostrateji
alanında Gelibolu Harekatı ve Coğrafya konulu tez çalışması ile Yüksek
Lisans eğitimine devam etti.
GÖREVİ VE YAPTIKLARI
1.
Türkiye
Coğrafya Kurumunun üyesidir.
2.
Merkezi
İstanbul'da bulunan Ortadoğu İşadamları Derneği,
3.
Her
fırsatta Türk Dünyası kültürünü kayıt altına almaya çalıştı. Türkmeneli Kültür
ve Sanat Derneği’nin yönetim kurulu üyesidir.
4.
TSK’nin
çeşitli kademelerinde çalıştıktan sonra 1998 yılında emekliye ayrıldı.
5.
2013
yılında Ümraniye Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenen şiir yarışmasında
9.630 şair arasında aruz dalında dereceye girdi.
ESERLERİ
1. Gelibolu Harekatı ve Coğrafya - 1998 Yüksek Lisans Tezi.
2. Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesinin
Geçmişi, Bugünü, Yarını.
3. Tirşik
4. Andırın Folkloru
5. Çukurova ve Arka Bahçesi Torosların Söz Çıkını
6. Dadaş'ın Söz Çıkını (Baskı Aşamasında)
7. Andırın'a İzi Düşen Şairler ve Ozanlar (Hazırlık
Aşamasında)
8. Andırın Kültür Varlıkları Envanteri
9. Türkmeneli Söz Çıkını (Hazırlık Aşamasında)
10. Andırın Şairleri ve Ozanları Antolojisi (Hazırlık
Aşamasında)
11. Tarihte Türk Kadın Şairleri Antolojisi (Hazırlık
Aşamasında)
12. İkindi Yazıları Şairleri Antolojisi (Hazırlık
Aşamasında)
13. 1402 Ankara Meydan Muharebesinin Anadolu Beylikleri ve
Türkmeneli Bölgesine Etkisi (Hazırlık Aşamasında)
14. Köroğlu Hikâyesinin Andırın Varyantı (Türkülü Hikâye -
Hazırlık Aşamasında)
15. Yiğido'nun Söz Çıkını (Hazırlık Aşamasında)
16. Andırın’ın İlk Fahri Hemşerisi Janet Kohen - Edebi
Kişiliği ve Eserleri (Hazırlık Aşamasında)
17. Andırın Ağıtçıları ve Ağıtları (Hazırlık Aşamasında)
19. Türkmenlerin KARACAYUNUS'U MAGTUMGULİ (Kiril
Harflerinden Çeviri ve Hazırlık Aşamasında)
20. Azerbaycan Milli Şairi Ahmed Cevad - Edebi Kişiliği ve
Seçilmiş Eserleri (Kiril Harflerinden Çeviri ve Hazırlık Aşamasında)
21. Tebriz'li Muhammed Hüseyin ŞEHRİYAR - Edebi Kişiliği
ve Eserleri (Hazırlık Aşamasında)
22. Yunus Emre'nin Rum, Şam ve Yukarı İllerdeki Yürek İzi
(Hazırlık Aşamasında)
23. Karaoğlan - Hayatı ve Bütün Şiirleri (Hazırlık
Aşamasında)
24. Dadaloğlu - Hayatı ve Bütün Şiirleri (Hazırlık
Aşamasında)
----------------------------------------------------
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
------------
1. Allah
Kün
dedin oldu kâinat
Kim
bilir ne ezel Allah
Rahmetinle
sürer hayat
Haksız
bile güzel Allah
Eserindir
her bir varlık
Olmaz
sensiz bahtiyarlık
Kim
kurmazsa senle yarlık
Varı
hepten gazel Allah
Muhtaç
etme ele güne
Duacınım
döne döne
Mükâfattır
bu bendene
Gören-tutan
göz, el Allah
Gerekmez
Karunca nimet
Sen
yetersin aşkın servet
Delibal’daki
muhabbet
Ahirimsin
ezel Allah
Celil ÇINKIR
-
15 Şubat 2010
Sancaktepe
---------
2. Yeşil Manifesto
***Muhterem
Meslektaşım Haşmet ASLAN Üstadıma***
Kaderim
yeşil kitap, paslandığım toprakta
Karıştır
sayfaları gecene düş bulursun
Hoyrat
parmaklarınla yırttığın her yaprakta
Göğsümün
boşluğunda kalp değil taş bulursun
Gönlüm
seni sevse de isyankar baş bulursun
Bir
ömürlük uykudan yar sayende uyandım
Gözlerimi
yeşilin hicranı sardı yandım
Hasretin
sonu vuslat umuduyla dayandım
Gözlerime
bir baksan boranlı kış bulursun
Kolu
kanadı kırık çırpınan kuş bulursun
Bırak
sessiz gururu çırpınırken kor deniz
Ayağımın
üstünde yaşayamam yar sensiz
Dudaklarım
kupkuru bakışlarım neşesiz
Destursuz
yokluğunda süzülmüş kaş bulursun
Sancaksız
alay gibi çözülmüş döş bulursun
Gözlerim
yıldızlarla etmesin artık cengi
Göğsümde
çiçeklensin mehtabın yeşil rengi
Gülümseyen
gözlerin dünyada yok ki dengi
Gözlerinden
gönlüme bir versen beş bulursun
Yaşadığın
müddetçe gönlünce eş bulursun
Celil ÇINKIR
31 Ağustos 2010 Maltepe-İstanbul
(Ozanın bu
şiiri Osmaniye’de 17. si düzenlenen Ekmek Ödüllü Şiir yarışmasında 1. olmuştur.)
------
3. Aklım Şaşıyor
Ömrüme
vurduğun hüzzam gam yükü
Ne
zaman bitecek bileyim de ki
Sensiz
yaşadığım günümün teki
Dayanma
gücümü çoktan aşıyor
Nasıl
yaşıyorum aklım şaşıyor
Gözlerinin
hüküm sürdüğü yeri
Hicrinle
yakınca sarsaydın bari
Aklımın
peşinde ruhum firari
Hayalin
uğruna nasıl koşuyor
Nasıl
yaşıyorum aklım şaşıyor
Yangını
Kerem’den çok tanıyorum
Firkatte
üstüme yok sanıyorum
Aydan
yıldızlardan utanıyorum
Gözlerim
dalmaktan yorgun düşüyor
Nasıl
yaşıyorum aklım şaşıyor
Nesini
seveyim böyle kaderin
Adresi
kayboldu mesut günlerin
Kim
bilir kaçıncı katında yerin
Kirpikler
gözüme mezar deşiyor
Nasıl
yaşıyorum aklım şaşıyor
Gönül
fenerimden şimşekler çakar
Fecrin
ışığını huzmesi yakar
Ellerim
koynumda umudum çöker
Gözlerim
kirpikle hep savaşıyor
Nasıl
yaşıyorum aklım şaşıyor
Sensizlik
ölümün ağa babası
Yokluğun
ruhumun ecel libası
Neylesin
Delibal sözün kabası
Hasretin
sineme ölüm döşüyor
Nasıl
yaşıyorum aklım şaşıyor
Celil ÇINKIR
15 Mart 2010
Tebriz/İran
-----------
4. Andırın Derler
Toroslardan
ayrı, düşen yiğide
Memleket
gözünde, hayal süsüdür
Ondan
ayrı bayram, döner ağıda
Benimkisi
eşsiz, aşk öyküsüdür
Gönlümde
sevdaya, Andırın derler
Ruhları
emziren, meme gibidir
Onu
görmeyenler, âmâ gibidir
Üç
yıldız misali, o üç hecedir
Aklım
hayalinde, tek düşüncedir
Dağlar
sıra sıra, dizi dizidir
Köyler
oba oba, cennet yüzüdür
Bir
yeşil yayla ki Andırın derler
Gökyüzü
cibinnik, döşek yazıdır
Toroslar
burada, kuzu kuzudur
Ardıç
kütük kütük, kesme kesmedir
Bağlar
kesmelerde, asma asmadır
Bahçeler
kabaklık, dam önlerinde
Kabağı
meşhurdur, öğünlerinde
Beş
asırdır ona, Andırın derler
Yaylacının
evi, barkı haymadır
Her
türlü serginin adı yaymadır
Tarihe
dalalım, bakalım söze
Kaniş
tabletleri, anlatır bize
Hükümranlık
sürmüş, Halburuntiyas
Halbur’un
yer adı, onlardan miras
Tarihe
nam salmış, Andırın derler
Geben,
Asurlarca edilmiş iskan
Asırlarca
Türk’e, olmalı mesken
Ardıçlar
süslemiş, toprak taşını
Şor
etmeye tutsam, köşe başını
Özledim
börekte, türlü kuşunu
Sıkma
tarhananın, firik aşını
Mutfağı
apayrı, Andırın derler
Doktorla
özdeştir, Tirşik yemeği
Pişirmeye
tam gün, ister emeği
Kayseri’den
Şam’a, ticaret kolu
Andırın’dan
geçer, bu “İpek Yolu”
Menziller
köprüler, dimdik ayakta
Maziye
götürür, dağda koyakta
Kaleler
şahittir, Andırın derler
Kimisi
Bizanstan Roma’dan kimi
Kimi
Abbasi’den kimisi Eti
Toroslardan
garbi yeli seslenir
Lokman
Hekim tıpta ondan beslenir
Dağlarında
türlü avcı kuşu var
İnsanı
vakurdur özde huşu var
Bakir
doğasıyla Andırın derler
Milli
Park olmalı Tırıl’ın Dağı
Nadide
bitkili bahçesi bağı
Karacoğlan,
Dadal yaylamış sende
Güzellere
türkü söylemiş sende
Dulkadir
Beyliği boylamış sende
Cetlerim
on asır toylamış sende
Ak
ve gök sümbüllü Andırın derler
Saraya
gidermiş sümbül soğanı
Oldukça
meşhurmuş türlü doğanı
Gazilik
Ber’atı Cerit Kızında
Gara
Hatun beylik sürmüş düzünde
Üç
yüz atlısıyla Kırım Harbi’nde
Titremiş
düşmanlar onun darbında
Vatan
sevdalısı Andırın derler
Kilikya
Cephesi açıldı sende
Kadirli
ve Kozan hürdür sayende
İnciri cevizi mehlep perpili
Dağlarında
türlü meyve serpili
Defnesi pırnalı hambalis murdu
Çıtımık dağdağan kiraz harnubu
Kuşların
vatanı Andırın derler
Çınkır’ı,
Çakır’ı, İspir’i, Baz’ı
Osmanlı
çökünce susmuş avazı
“Roma
Hamamları”, “Roma Su Yolu”
“Tetceğiz
Obası” onlarla dolu
Tereli’de
yıkık İpek Köprüsü
Damgasını
vurmuş doğa törpüsü
Kalesiz
dağı yok Andırın derler
Kimisi
barınma kimi karakol
İçinden
güvenle geçer İpek yol
Haştırın’da
maktül Alâddevle Bey
Elli
bin askerle katledilmiş oyyy
Doksanlık
faniden ne talebiniz
Köy
etti yıllarca şol Halebiniz
Beş
asırdır mağdur Andırın derler
Bizim
Andırın’ın neydi ki suçu
Birlikte
yaşardı islamı haç’ı
Hitit
dilberleri Asur beyleri
Hükümranlık
sürmüş kurmuş köyleri
Tanrı
Tarhundas ki kutsamış onu
Hak
etmez toprağım böyle bir sonu
Kavimler
yurdudur Andırın derler
Osmanlıyla
başlar ihmalin ilki
Cumhuriyet
devri ilkin değil ki
Ceviz,
incir dutun, durur yanyana
Çınarlı
pınarlar can katar cana
Gelir
her taraftan cırlavuk sesi
Vereyim
onlarla en son nefesi
Dağları
al yeşil Andırın derler
Yaz-bahar
ayında herkes umutlu
Koyunlar
meleşir kuzular mutlu
Elli
iki tane Andırın köyü
Sanki
bir zemzemdir derede suyu
İnce
ince yağan yağmuru zopur
Ormanda
açılan tarlası hopur
Yeşilova,
Geben, Andırın derler
Açılır
dağında orkide renk renk
Doğada
kuş sesi musikiye denk
Dağında
geyikler gezerdi ezel
Bağda
üveyikler güzeldi güzel
Yeşil
örtü giyer toprağı dağı
Bülbüller
yuvası bahçesi bağı
Adına
dağ kolu Andırın derler
Üstünde
yaşıyor insanın hası
Zeus
Mağrası’ndan üstün havası
Milyon
mu milyar mı bilinmez yaşın
Neolitik
çağı yaşıyor taşın
Köyleri
var Toroslara yaslanır
Yaylaları
mantıvarla süslenir
Mertliğin
sembolü Andırın derler
Gelinleri
güzel kızları nazlı
Çekerler
halayı zurnalı sazlı
Çok
şükür kalmadı susuz bir köyü
Maziye
karıştı su dolu kuyu
Çeşmelerden
pınar suyu içeriz
Çardaklarda
kendimizden geçeriz
Dizelere
sığmaz Andırın derler
Dağlarında
yaşanmalı balayı
Uyanıkken
yaşar insan rüyayı
Çiftimizi
öküzlerle süreriz
Eldeki
çatlağa sakız sararız
Düşte
kâbus görsek hayra yorarız
Yeşiller
müzesi yerden firarız
Yaşanası
yerdir Andırın derler
Burnumda
tütüyor Çınar Geçidi
Onsuz
yaşamak mı sonsuz hiç idi
Samanyolu
engin hüzme hüzmedir
Pınarları
zengin zemzem süzmedir
Yaz
gelince dolaş, dört bir yanını
Kültürünü
paylaş, sev insanını
Toprağın
hasına, Andırın derler
Gurbette
üzülmüş, duracağına
Bekliyor
Andırın, git kucağına
Andırın’dan
ayrı düşen insana
Memleket
gözünde, hayal süsüdür
Celil ÇINKIR
25 Ocak 2010
Bostancı-Maltepe/İstanbul
----------
5. Cennet Terminalinin
Peronu Ela Gözler
Garipten
de gariptim, yüklüyorken göçümü
Tutuşan
yüreğimin, Neron’u bela gözler
Gülden
öte gül bende, anlatamam içimi
Benliğimin,
beynimin nöronu ela gözler
Çakma
güneş altında, uyumuş uyanmışım
Bilmem
bu karanlığa, nasıl da dayanmışım
Sevilmenin
tadına, sayesinde kanmışım
Gönül
denen sarayın, baronu ela gözler
Allah’ın
bir lütfü o, bahtıma armağanı
Bir
başka dolaştırır, damarlarımda kanı
Yaşatırlar
dünyada, cennet denen mekânı
Cennet
terminalinin, peronu ela gözler
Kirpiklerimin
süsü, bedel yetmiş cennete
Elleri
ellerimde, yaşatır düşten öte
Delibal
her dalışta, cana can kata kata
Katlayacak
mutluluk cironu ela gözler
Celil ÇINKIR
----------
6.
Bismillahirrahmanirrahim
Birliğime
çatanın, hürmetine Tebbet’in
Kopart
dilini kökten, ürmesine engel ol
Eşkiya
bozuntusu, şu çapulcu illetin
Özerklik
muradına, ermesine engel ol
Sakın
fırsat verme ha, sinsi hain soyuna
Gün
yüzü göremesin, şivan düşür toyuna
Anadolu
toprağı, mezar olsun payına
Avrupa,
Amerika, kırmasına engel ol
Mütemmim
cüzleriz biz, et ve kemik gibiyiz
Bu
kutsal toprakların, yegâne sahibiyiz
Gerekirse
bu yolda, şehadet talibiyiz
Kardeşin
kardeşini, vurmasına engel ol
Vatan
aşkı imandan, böyle işittik durduk
Bu
vatanın uğruna, sayısız şehit verdik
Kapattık
o defteri, biz çoktaaan hesap gördük
Aymazların
vatanı, vermesine engel ol
Kün
deyip yarattığın, ümmet, ırklar aşkına
Nebiler,
evliyalar, pirler, kırklar aşkına
Şehadetle
gönenen, evler-barklar aşkına
İçimizdeki
hain, karmasına engel ol
Amin
Celil ÇINKIR
30 Eylül 2010
Küçükyalı-İstanbul
----------
7. Dal Yanmasın
Tarla
için orman yakan
El
yansın da dal yanmasın
Yakanlara
arka çıkan
Dil
yansında dal yanmasın
Küle
döndü ormanımız
Yaprağına
kurbanız biz
Esmez
onsuz harmanımız
Yel
yansın da dal yanmasın
Çırılçıplak
eteklerde
Yanmış
dostlar çiçekler de
Karakovan
peteklerde
Bal
yansın da dal yanmasın
Dalsız
kuşlar ötüşür mü?
Elvan
çiçek kokuşur mu?
Elli
yılda yetişir mi?
Yıl
yansın da dal yanmasın
Celil
ÇINKIR
7 Ağustos 2008
---------
8. Zamanı Şimdi
Hayalle düş ile gurbette tutan
Yere darılmanın zamanı şimdi
Yılların ardından cana can katan
Yâr’e sarılmanın zamanı şimdi
İsterse kaderim sürsün Babil’e
Hiç razı olamam hicri kabule
Kestirme yollardan varıp menzile
Nur’a karılmanın zamanı şimdi
Dünyalar tatlısı Peri Kızı’yla
Gönlü mest etmeye cilve nazıyla
Tayyi mekân yapıp ışık hızıyla
Sır’ra erilmenin zamanı şimdi
Sevince yürekten gönülden seven
En yüce sevgiyi kalbime koyan
Yürekte sevdamı baştacı sayan
Pir’e yar olmanın zamanı şimdi
Delibal’ın kalpte düğünü toyu
Bin asır geçse de böyledir huyu
Bir ömür içmeye bir içim suyu
Zor’a var olmanın zamanı şimdi
20 Nisan 2009
Celil Çınkır
-------------
-------------
9. Yıldızlar Bilir
Sessizce
gidip de sevi bölgemi
Koyduğun
halleri yıldızlar bilir
Hicrinle
yığılan yılgın gölgemi
Mehtap
bilir bir de yıldızlar bilir
Ağlatıp
da deme sil gözlerini
Silemem
ruhumdan bil sözlerini
Karanlık
doğurur gündüzlerini
Güneş
bilmese de yıldızlar bilir
Gamla
sarmaş dolaş özüm bizardır
Firkatin
sinemde cellât hızardır
Bir tek
ben bilirim bu ne pazardır
Bir de
gökyüzünde yıldızlar bilir
Kirpikler
sen yokken indirmez kepenk
Akan
yaşlar Nuh’un tufanına denk
Gözlerim
yastıkla nasıl eder cenk
Ben
bilirim bir de yıldızlar bilir
Doğmuyor
bahtıma beklenen vade
Vuslat
yollarında kaldım piyade
Donan
gözlerimi kandan ziyade
Asumanın
süsü yıldızlar bilir
Hayalin
süslerken dolu gözleri
Hasretin
küllemez içte közleri
Alnımda
eserin ince kederi
Sessiz
dudaklarla yıldızlar bilir
Sarmalıyım
seni ömrümce her gün
Görmeden
edemem ben seni bir gün
Delibal
sensizken nasıl da sürgün
Cesette
can bilir yıldızlar bilir
Celil Çınkır
10 Temmuz 2009
---------
10. Göster Endamını
Sallandır Biraz
Sallandır Biraz
Varlığın
hayal mi düşten öte mi
Göster
endamını sallandır biraz
Zıvanadan
çıkar neşe çıtamı
Aklımı
baştan al dellendir biraz
Yarına
kalırsa bak ayıp olur
Ayıptan
da öte çok kayıp olur
Vuslat
engelleri yok sayıp olur
Hicran
ateşini küllendir biraz
Karışmak
haddime değil ve lakin
Saç
derler olmalı basene yakın
Lepiskaya
dönsün kesme ha sakın
Düşür
omuzlardan yellendir biraz
Yılda bir
olmasın her gün beklerim
Balkon
sefasına kahve eklerim
Dökülsün
dilinden tüm dileklerim
Kırk yıl
hatırına fallandır biraz
Davete uy
hemen durma sakın ha
Uymazsan
ecelim senden yakın ha
Kelebek
takvimi bize tekin ha
Günü
hatırıma yıllandır biraz
Celil Çınkır
29 Kasım 2011
Küçükyalı
----------
11. Yeminim Var
Bu can bu
bedende durdukça Perim
Yeminim
var seni hep seveceğim
Yüreğim
sevdanla vurdukça Perim
Yeminim
var seni hep seveceğim
Kor olsa
da sinem üstü firaktan
Sana olan
sevgim kalpten yürekten
Kıyamam
ben sana kurtul meraktan
Yeminim
var seni hep seveceğim
Can
kıymet kazanır sen varsan onda
Canıma
can kattın bilesin bende
Bugünde
böyleyim nasılsam dünde
Yeminim
var seni hep seveceğim
Ayrılık
kahreder öldürür bizi
Yürekte
bırakır onulmaz sızı
Dönülmez
bir yoldur Perimin izi
Yeminim
var seni hep seveceğim
Senden
ayrı her an derde dert katar
Gülü için
bülbül bile yas tutar
Seni
candan sevdiğimi bil yeter
Yeminim
var seni hep seveceğim
Gündüz
hayalimde gece düşümde
Sevdası
kök salmış durur döşümde
Güneşim
oldun sen kara kışımda
Yeminim
var seni hep seveceğim
Senden
başkasına gönül veremem
Başka bir
bahçenin gülün deremem
Sevda
menziline sensiz eremem
Yeminim
var seni hep seveceğim
Yıkılası
dağlar çıksa aradan
Koşarak
gelirim sana buradan
Ayırmasın
bizi asla Yaradan
Yeminim
var seni hep seveceğim
Delibal
ömrümde gülmese yüzüm
Hicran
ateşiyle kavrulsa özüm
Bedeli
can olsa tutarım sözüm
Yeminim
var seni hep seveceğim
Celil Çınkır
-------------
Ozanımız Celil Çınkır, Azerbaycanlı Şaire Aşık Peri’nin
yaşam Öyküsünü ve Varolan:
a. GELMİŞEM
a. GELESEN
c. OYNAŞIR
d. SENİN
e. GARAYLI
Adındaki Koşmalarını
Rusça’dan
Transkribe Etmiştir.
-----------
AŞIK PERİ
Azeri
şaire Aşık Peri, Azeri şiirinin görkemli ustalarından birisidir. O, tahminen 1810–1811
yılında Karabağ’da Maralyan kentinde dünyaya gelmiştir ve çok genç yaşta vefat
etmiştir. Güzel ve hazırcevap bir kız olan Aşık Peri çağdaşları arasında derin
hürmet kazanmıştır. Onun Mirzacan Bey Medetov, Caferkulu Han Neva, Mehemmed Bey
Aşık ve döneminin diğer bir çok aşıklarıyla atışmaları edebiyat aleminde
herkesin ve her kesimin malumlarıdır. Eserlerinin çok az bir kısmı günümüze
kadar ulaşmıştır. Aşağıya aldığımız örnekler, 1988 yılında neşredilen
Azerbaycan Klasik Edebiyat Kitabhanesinin 8. Cildinden günümüz Türkçesine
transkribe edilmiştir.
-----------
-----------
KOŞMALAR
-----------
a. GELMİŞEM
Mürşidi kâmilden dersimi aldım
Can götürüb bu meydana gelmişem
Mürği-Semendarın aşinasıyam
Od tutuban yana-yana gelmişem
Mühtesar ne deyim naşısan naşı
Tutubdur yahanı eşkin ataşı
Bu tarifler zanane ne yaraşı
Hakk bilir ki men merdane gelmişem
Pünhanda bir ezanım var menim
Gözler yolda intizarım var menim
O kalmandan haridarım var menim
San sarrafsan men de kane gelmişem
Zenbur olar şanda bela mekanda
Çoh ariflar mende genci-pünhanda
Bülbül - abadanda bayku - viranda
Andelibem gülüstana gelmişem
Perizade el götürmez canından
Dersin alıb sahibkemal yanından
Külli-işin marifetin kanından
Bezm içinda men feğana gelmişem
b. Gelesen
Eşitmişdik kulluğuna yetişdik
Gördük ki düşmüsen dilden-dile san
Unutmayıb müselmanlık şartini
Matem tutub bir insafa gelesen
Bu işde Kadir’in varıdır rayı
Yeten kaslar ona deyir sevdayı
Aralığa düşüb maharrem ayı
Layik deyil onda deyib-gülesen
Yahşı yeter imamı feryadına
Bele işin lezzeti ne dadı ne
Adam bildik biz de geldik adına
Adamlığı kanmayıbsan hala san
Ey Peri tecil et sualında sen
Noksan yetiribsen kemalinde sen
İmdi zurna çalmak hayalinde sen
Onu gerek ahiretde çalasan
c. OYNAŞIR
Katiblerin şahı defter içinde
Kalem ile nazik eller oynaşır
Fitneli fellisen nazü gamzeli
Dehanında şirin diller oynaşır
Eşkinin elinden gederem bada
Derdim olur günden-güne ziyada
Şiveyi-raftarın düşende yâda
Bağrımın başında miller oynaşır
Dad elerem haray naşı elinden
Yandı ciger eşk ataşı elinden
Men ne deyim gözüm yaşı elinden
Üzüşür sonalar göller oynaşır
Adam var dolanır mekrin içinde
Adam var dolanır zikrin içinde
Senin kemalinde fikrin içinde
Acaib-karaib haller oynaşır
Peri’yem halk ara olmuşam bacı
Kimsenin kimseye yoh ehtiyacı
Belhü, Buhara’nın Hindin haracı
Zanahdan’da siyah haller oynaşır
d. SENİN
Na yatıbsan lahaf bastar içinde
Bimar mısan nedir bes halın senin
Eşkin marazının men tabibiyem
Beyan eyle mene ahvalın senin
İsmi-şerifiniz dada yetişsin
Matlab alıb her murada yetişsin
Halik özü bir imdada yetişsin
Hifzinda sahlasın zavalın senin
Bar ilahım gülzarına kıymasın
Hasta olan bimarına kıymasın
Şirin-şirin göftarına kıymasın
Bağışlasın kaşı-hilalın senin
Bir meseldir bağban olan bar çeker
Andelibin her meyli gülzar çeker
Allah’ına ben de ahu zar çeker
Kam çakma kamildir kamalın senin
Man Peri’yem eşke zaram neyleyim
Derdi-dilden haberdaram neyleyim
Burdan ora intizaram neyleyim
Şafalansın nuri-vusalın senin
e. GARAYLI
Zalım Şacar dad elinden
Sen ha nahak kan eyledin
Zülm ile gönlüm şehrini
Gör nece viran eyledin
Saymadın sultanı hanı
Eyleyibsen nahak kanı
Badem kimi növcevanı
Yer ile yeksan eyledin
Nece kıydın gülzarına
Pünhan geçen ikrarına
Saldın yollar kenarına
Dörd yanı al kan eyledin
Peri’nin derdi tüğyandı
Sakin yeri Maralyandı
Gülüm goncasında yandı
Bülbüller efgan eyledi
11 Ocak 2012- Küçükyalı
Rusçadan Transkribe Eden: Celil ÇINKIR
-------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder