http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

21 Ekim 2014 Salı

MEHMET FEVZÎ EFENDİ


KİMDİR: İlim Adamı - Düşünür - İslam Gizemcisi – Sofi -
İslam Hukukçusu - Fıkıh Profesörü.


DOĞUMU: Elbistan’da 1863’de doğdu.

SOYU: Ulemâdan Hâfız Ali Efendi’nin oğlu olup Sinanzâde şöhreti ile bilindi.

ÖĞRENİMİ: Medrese öğrenimine ilk olarak Elbistan’da Karcizâde Medresesinde başladı. Daha sonra İstanbul’a gidip Fatih Camii dersiâmlarından Hadımî Mehmet Efendi’den okunması şart olan nüshaları bitirip icâzet aldı. Ayrıca girmiş olduğu Mekteb-i Nüvvab’tan da dördüncü sınıf niyâbet ehliyetnâmesi aldı.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI
1.     Sayda, Hınıs, Kilis, Beypazarı, Pasinler kazası kadılıklarında bulundu.
2.     1911’de Kerbelâ kazası kadılığına tayin olundu.
3.     1915’de yeniden müstakil Maraş livası kadılığına atandı.
Vefat tarihi kesin olarak bilinmemektedir.

-----------------------------------------------------------------

KELİMELER

Mekteb-i Nüvvab / Medreset ül Kudât: Kadı ve kadı  vekilleri yetiştirmek amacı ile açılmış okullar. (Şimdiki, Hukuk Fakültesi.) Bu okullar, Muallimhane i  Nüvvab olarak 1853 yılında açıldı. 1884 Yılında, Mekteb-i Nüvvab olarak ismi değiştirildi. 1911 Yılında adı yeniden değiştirilerek Metresed ül Kudât yapıldı.

Niyabet: 1. Vekillik,  2. Kadı vekâleti, kadılık,  4.Hükümdar vekilliği.
Mekteb-i Nüvvab / Medreset ül Kudât: Kadı ve kadı  vekilleri yetiştirmek amacı ile açılmış okullar. (Şimdiki, Hukuk Fakültesi) Bu okullar, Muallimhane i Nüvvab olarak 1853 Yılında açıldı. 1884 Yılında Mekteb-i Nüvvab olarak ismi değiştirildi. 1911 Yılında adı yeniden değiştirilerek Metresed ül Kudât yapıldı.

Şehadetnâme / İcazetname: İlimde ve yazıda tahsilini bitirenlere verilen belge, diploma yerine kullanılan bir tabirdir.
Tezkere: Bir iş için izin verildiğini bildiren resmî kâğıt

Mükevvenat: Yaratıkların hepsi, kâinat mevcudat


-------
Mevleviyyet : 1. Bilgelik  2. Müderrislikten sonra gelen ilmiye sınıfından oluş. 3. Eyâlet kadılığı; yani, bir eyâletin bütün hukuki ve kazai işlerine bilfiil bakan kadı. "Mevâli" de denir.
Gizem: Sır / bilinmeyen şeyler, esrarengizlik

Gizem:
 Sır / bilinmeyen şeyler, esrarengizlik
Gizem: 1. Duyuları aşan; usumuzun doğal durumunda, varoluşu ve özü bize kapalı, saklı kalan şey. 2. Doğaüstü inanç doğruları. 
Gizemcilik (nedir ne demek)
1.    Aklın yetmediği alanlarda ve özellikle Tanrı kavramında, gerçeğe gönül yoluyla veya bir irade zorlayışıyla ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din öğretisi, mistisizm.
2.    Tinsel tutum ve düşünüş; yaşama doğrultusu olarak: 1- Karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim. 2- Açık olmayan, gizemsel düşünme biçimi. 3- Tanrısal sezgi yoluyle, algılanamayan doğaüstü gerçekleri yaşama. 4-Tanrı'ya erişme çabalarının tümü. 5- Yüksek bir gücü kavramak ve eylemlerini bu güce göre düzenlemek için gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi.
Sofi: Tasavvufu yaşam biçimi olarak seçen kişiye verilen addır. Mutasavvıf da denir.
 -------------------------------------------------------------------------

MAHMUD HAMDİ BİN DAVUD (EDDIMIŞKİ)


KİMDİR: İlim Adamı. Düşünür-İslam Gizemcisi – Sofi - Fıkıh Profesörü. Şeriat Hukukçusu.

Arap edebiyatında ve dini ilimlerde çok güçlüdür.

Türkçeye ne kadar vakıfsa Arapçaya da o kadar vakıftır. “Bilginlerin bilgini” unvanıyla anıldı.

DOĞUMU: Muhtemelen Maraş’ta doğmuştur.

UNVANI: Meşhur olan ismi Maraşlı Mahmut Efendi’dir.

ÖĞRENİMİ: İlk tahsilinden sonra Şam’da okudu. Şam’da hocalık yaptı, hayatını burada devam ettirdi.
Talebesi olan Seyyid Şefik Ahres’in dediğine göre “huccettir, sikadır, sadık”tır.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI
1.   İlimde en yüksek tabakaya çıkmıştır.
2.   Nahiv, Mantık, Fıkıh ve Usulüd- din’de yed-i tûlâ sahibidir.
ÖLÜMÜ: ölüm tarihi 1921’dir.

ESERLERİ
Dört eseri vardır.
1.     Bülgatül Mürid fil fıkhi vettevhid. Telif tarihi 1893’dür. 1894’de Dımışk’ta basılmıştır.
2.     Tuhfetül Menasik. Telif tarihi 1893’tür. Şam’da 1895’de basılmıştır.
3.     Tuhfetül İhvân Alânasî-hatil halan. 1908’de Dımışk’da basılmıştır.
4.     Neylül Ereb fi marifetil edeb. İlk baskısı 1909’da Dımışk’da yapılmıştır. İkinci baskısı yine Dımışk’ta 1990’da basılmıştır.

-------------------------------------------------------

KELİMELER

Huccet: Burhan, delil, senet, belge, fatura, seçkin âlimlere verilen ünvan.
Sika: Güven, emniyet. İnanılır, güvenilir kimse.
Sadık: Söz, iş, va'd ve vaîdinde doğru olan; her sözünü yerine getiren, yalanı, yanlışı, hilesi, aldatması, bulunmayan
Mekteb-i Nüvvab / Medreset ül Kudât: Kadı ve kadı  vekilleri yetiştirmek amacı ile açılmış okullar. (Şimdiki, Hukuk Fakültesi) Bu okullar, Muallimhane i Nüvvab olarak 1853 Yılında açıldı. 1884 Yılında Mekteb-i Nüvvab olarak ismi değiştirildi. 1911 Yılında adı yeniden değiştirilerek Metresed ül Kudât yapıldı.

Şehadetnâme / İcazetname: İlimde ve yazıda tahsilini bitirenlere verilen belge, diploma yerine kullanılan bir tabirdir.
Tezkere: Bir iş için izin verildiğini bildiren resmî kâğıt

Mükevvenat: Yaratıkların hepsi, kâinat mevcudat


-------
Gizem: Sır / bilinmeyen şeyler, esrarengizlikGizem: 1. Duyuları aşan; usumuzun doğal durumunda, varoluşu ve özü bize kapalı, saklı kalan şey. 2. Doğaüstü inanç doğruları. 
Gizemcilik (nedir ne demek)
1.    Aklın yetmediği alanlarda ve özellikle Tanrı kavramında, gerçeğe gönül yoluyla veya bir irade zorlayışıyla ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din öğretisi, mistisizm.
2.    Tinsel tutum ve düşünüş; yaşama doğrultusu olarak: 1- Karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim. 2- Açık olmayan, gizemsel düşünme biçimi. 3- Tanrısal sezgi yoluyle, algılanamayan doğaüstü gerçekleri yaşama. 4-Tanrı'ya erişme çabalarının tümü. 5- Yüksek bir gücü kavramak ve eylemlerini bu güce göre düzenlemek için gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi.
------------------------------------------------------------------------

LÂMİ


KİMDİR
1.   İlim adamı - Şeriat İlmi Bilgini - Fıkıh Profesörü - Şeriat Hukukçusu.
2.   Divan Ozanı.

DOĞUMU: Elbistan’da 1826’da doğdu.

Asıl Adı:  Ahmed’dir.

SOYU: Babası o dönemin bilginlerinden Hacı Mustafa Efendi’dir.

ÖĞRENİMİ: Henüz yedi yaşında iken İlmihal, Kaside-i Bürde, Pend-i Atar okudu, Kuran-ı Kerim’i hıfzetti. Medrese eğitimi alarak hocası Osman Efendi’den Arapça, Farsça, Edebiyat, Mantık ve Riyaziye okudu. Şiirler yazdı.
·       1845’de Urfa’ya giderek Sakıp Efendi’ye intisap etti. İyi bir hatip olarak eğitim hizmetlerinde bulundu. Halk arasında “Sarı Vaiz” adıyla anıldı.
·       Ömrünün sonuna kadar Urfa’da kaldı.

ÖLÜMÜ: 1888’de vefat etti.

MEZARI: Mezarı Urfa’da Mevlid-i Halil mezarlığındadır. Mezar taşında;

el-Âlimü’l-fadıl ve vahidü’l-asr ve feridü’d-dehr es-Seyyid Ahled Lâmiî b. Mustafa Elbistân” kaydı bulunmaktadır.

Âlimü’l-fadıl: Erdemli Bilgin.
Mekteb-i Nüvvab / Medreset ül Kudât: Kadı ve kadı  vekilleri yetiştirmek amacı ile açılmış okullar. (Şimdiki, Hukuk Fakültesi) Bu okullar, Muallimhane i Nüvvab olarak 1853 Yılında açıldı. 1884 Yılında Mekteb-i Nüvvab olarak ismi değiştirildi. 1911 Yılında adı yeniden değiştirilerek Metresed ül Kudât yapıldı.

Şehadetnâme / İcazetname: İlimde ve yazıda tahsilini bitirenlere verilen belge, diploma yerine kullanılan bir tabirdir.
Tezkere: Bir iş için izin verildiğini bildiren resmî kâğıt

Mükevvenat: Yaratıkların hepsi.


Mevleviyyet : 1. Bilgelik  2. Müderrislikten sonra gelen ilmiye sınıfından oluş. 3. Eyâlet kadılığı; yani, bir eyâletin bütün hukuki ve kazai işlerine bilfiil bakan kadı. "Mevâli" de denir.
Gizem: Sır / bilinmeyen şeyler, esrarengizlik
Gizem: 1. Duyuları aşan; usumuzun doğal durumunda varoluşu ve özü bize kapalı, saklı kalan şey. 2. Doğaüstü inanç doğruları. 3.Sır, gizli tutulan şey. Açıklanamayan ya da çözülemeyen şey. Aklın erişemediği, açıklanmayan veya çözülemeyen şey.
Gizemcilik (nedir ne demek)
1.    Aklın yetmediği alanlarda ve özellikle Tanrı kavramında, gerçeğe gönül yoluyla veya bir irade zorlayışıyla ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din öğretisi, mistisizm.

2.    Tinsel tutum ve düşünüş; yaşama doğrultusu olarak: 1- Karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim. 2- Açık olmayan, gizemsel düşünme biçimi. 3- Tanrısal sezgi yoliyle, algılanamayan doğaüstü gerçekleri yaşama. 4-Tanrı'ya erişme çabalarının tümü. 5- Yüksek bir gücü kavramak ve eylemlerini bu güce göre düzenlemek için gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi.


KINALI EBUBEKİR EFENDİ


KİMDİR: Düşünür – Sofi - Fıkıh Profesörü - Şeriat Hukukçusu.
  
DOĞUMU: Maraş'ta doğmuş,

ÖĞRENİMİ: İstanbul'da Kazasker Tevfikîzade Efendi'den mülâzım olmuştur.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI:  Tedris yoluna giren Ebubekir Efendi şubat-mart 1690’de Cenâbî Efendi Medresesinde görev yaptı.

ÖLÜMÜ: Şubat 1696 öldü.

KİŞİLİĞİ: Fazilet ve sadâkat dolu biri
olarak nakledilir.
-----------------------------------------------------------------

KELİMELER

Kazasker Ya Da Kadıasker:  Osmanlı Devleti'nde şeri davalara bakan askeri hakim.
Yetkileri: Kadı atamaları, müderris atamaları, din görevlisi atamaları, kadı kararlarını bozma-değiştirme-yeni kararlar oluşturma. Yani kadı kararlarına itiraz kazaskerliğe yapılırdı. Yetkilerinin çoğunu 16. yüzyıl'dan itibaren Şeyhülislama devretmiştir. Bugünkü Milli Eğitim ve Adalet Bakanlığı’nın görevlerini yaparlardı.

Mülâzim Olmak: Bir bilgenin hizmetinde bulunmak, ondan bazı şeyler öğrenebilmek için ayrılmamak.

Gizem: Sır / bilinmeyen şeyler, esrarengizlik
Gizem: 1. Duyuları aşan; usumuzun doğal durumunda, varoluşu ve özü bize kapalı, saklı kalan şey. 2. Doğaüstü inanç doğruları. 
Gizemcilik (nedir ne demek)
1.    Aklın yetmediği alanlarda ve özellikle Tanrı kavramında, gerçeğe gönül yoluyla veya bir irade zorlayışıyla ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din öğretisi, mistisizm.
2.    Tinsel tutum ve düşünüş; yaşama doğrultusu olarak: 1- Karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim. 2- Açık olmayan, gizemsel düşünme biçimi. 3- Tanrısal sezgi yoluyle, algılanamayan doğaüstü gerçekleri yaşama. 4-Tanrı'ya erişme çabalarının tümü. 5- Yüksek bir gücü kavramak ve eylemlerini bu güce göre düzenlemek için gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi.

-------------------------------------------------------

KARPUZOĞLU HACI AHMET EFENDİ



KİMDİR
1.   Düşünür-İslam Gizemcisi – Sofi - Fıkıh Profesörü - Şeriat Hukukçusu.
2.   Gençlik yıllarında yörede adet olduğu üzere karakucak güreşiyle ilgilendi. İri yapılı, sportmen bir bünyeye de sahipti.


DOĞUMU: 1820’li yıllarda, Elbistan’a bağlı (Avliya) köyünde doğdu. Çocukluk ve gençlik yılları köyünde ve Elbistan’da geçti.

ÖĞRENİMİ: Akli ve nakli ilimleri burada tahsil etti.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI
1.     Askerliğini yaptığı Kilis’te yolu zamanın büyüklerinden, Kilisli Baytazzâde Sermest Abdullah hazretlerine uğradı. Askerliğinin bitiminde Kilis’te kalıp, Bilgenin yanında kalıp seyr-i sülûkunu tamamladı. İcazet ve sancakla şereflenip memleketi Elbistan’a döndü.
2.     Şimdi yıkılmış bulunan, Ulu Caminin civarındaki tekke ve zaviyesini açarak halkı aydınlatma görevine başladı.


BİR ANI: Bir zaman, hocası Baytazzade’yi ziyaretten dönerken kısa olduğundan Ahırdağı-Zeytûn-Celâ güzergâhını tercih eder. On kadar Ermeni eşkıyası yolunu keser. Eşkıya küfür ederek saldırıya geçer.  Eli her kalkış - inişte bir Ermeni eşkıyası acı bir çığlık atarak yere yuvarlanır. Daha sonra düştükleri yerden kalkan eşkıya arkasına bakmadan kaçmaya başlar.

ÖLÜMÜ: 1912 yılında, Hakkın rahmetine kavuşur. Kızılcaoba Mezarlığına defn edilir.
•      Kendilerine, hocası tarafından verilen sancak da türbesindedir.
-------------
AÇIKLAMA

Kadir Meral isimli yazarın KARPUZOĞLU Hacı Ahmet Efendi ve  10 Ermeni eşkıyasına ilişkin yazısını kısmen alıyorum:

“Bir Müslüman 20 Ermeniye Bedel”

Başlıktaki cümleler, Kahramanmaraş ili Elbistan ilçesi Kızılcaoba Mahallesi Şardağının doğu eteği Orucoğlu Stadının üst kesimindeki türbede medfun KARPUZOĞLU Hacı Ahmet Efendi, Ceyhan vadisi Kısık yolundan at ile Elbistan'a gelmektedir.
Osmanlı döneminin bilhassa sonlarına doğru Ermeniler iyice azgınlaştıkları tarihi kayıtlarda sabit. Bu durum yaşlılarımızca acı acı ifade edildiği gibi tarih kitaplarımıza da geçmiştir.
Yıl 1920'ler.
Maraş'tan yola çıkan, Ahırdağını aşarak Ceyhan Nehri vadisi Kısık yolundan Elbistan'a gelmekte olan Hacı Ahmet Efendi, bir ıssız yere geldiğinde on (10) kadar Ermeni yolunu çevirerek, hem soyacaklar, hem de işkence yaparak öldürecektirler. Zira, onlar Müslüman öldürmeyi ibadet sayarlar. Ellerinde sopa ve benzeri sert cisimler var. Hacı Ahmet Efendi; iri cüsseli, uzun boylu, sıkleti de vücuduna uygun tam bir sporcu bünyesine sahiptir. Dahası; bir boksör veya karateci gibi atiktir. Kurdun koyun sürüsüne daldığı gibi üzerlerine dalar. Her yakaladığını morartı, kızartı ve ufak tefek yaralamalarla yere serer. Hemen hepsi yaralanmıştır. “Kımıldarsanız öldürürüm” diye bir nara atıp azarladıktan sonra hepsinin de yarasını sarar. Bu durumun esas ilginç yanı, Hacı Ahmet Efendi, bu hâle düşen Ermenilerin yaralarını sararken şöyle demesidir:
“Zalim oğlu zalimler! Papazlarınız size nasihat ederken; “bir Müslüman 10 Ermeniye bedel. Aman ha aman, dikkatli olun, onlara çatmayın” demedi mi? diyerek sorar ve nasihatta bulunur.

-------------------------------------------------------------------------
kelimeler

Gizem: Sır / bilinmeyen şeyler, esrarengizlik
Gizem: 1. Duyuları aşan; usumuzun doğal durumunda, varoluşu ve özü bize kapalı, saklı kalan şey. 2. Doğaüstü inanç doğruları. 
Gizemcilik (nedir ne demek)
1.    Aklın yetmediği alanlarda ve özellikle Tanrı kavramında, gerçeğe gönül yoluyla veya bir irade zorlayışıyla ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din öğretisi, mistisizm.
2.    Tinsel tutum ve düşünüş; yaşama doğrultusu olarak: 1- Karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim. 2- Açık olmayan, gizemsel düşünme biçimi. 3- Tanrısal sezgi yoluyle, algılanamayan doğaüstü gerçekleri yaşama. 4-Tanrı'ya erişme çabalarının tümü. 5- Yüksek bir gücü kavramak ve eylemlerini bu güce göre düzenlemek için gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi.



Kaynak: Kadir Meral www.unsandigi.com/sandik2/90.asp

-------------------------------------------------------------------------

HOZALOĞLU - YUSUF HAFIZ ATAÇ


KİMDİR: Hak aşığıdır. İşçi emeklisi olarak hayatını sürdürmektedir.
DOĞUMU: 05.01.1935 yılında Maraş İlinin Afşin ilçesinde doğdu.

ÖĞRENİMİ: İlkokulu 4. Sınıfa kadar okudu. Mesleğe yöneldi.


ÖLÜMÜ: 2009.
-------------------
ŞİİRİ
-------------------
AĞLADIM

Ağlamayı unutmuşum bir zaman
Yarın gözün yaş görünce ağladım
Neden zalim yıllar vermez ki aman
Tez ağarmış baş görünce ağladım

Suda susuz kalan var diyor ozan
Suçlu sayılıyor doğruyu yazan
Bende yaz geçmeden başladı hazan
Ağustosta kış görünce ağladım

Neresine iyi diyem halimin
Kurbanıyım vicdansızın zalimin
Kendinden habersiz sözde âlimin
İçin dışın boş görünce ağladım

Hakaret ediyor üzüme erik
Tarifin yapamam neye benzerik
Yuvası dağılmış kanadı kırık
Yerde yatan kuş görünce ağladım

Âdem olan gider âdemden yana
Korur yavrusunu fedakâr ana
Eğer rasgelirsen yardım et ona
Ayrı kalmış eş görünce ağlarım

Âlim olan yetiştirsin hamları
Yarım ile içmeyelim tamları
İnsanlık düşmanı şu yalanları
Hacı, hoca hoş görünce ağlarım

Kimden azar duymuş, niçin üzülmüş
Yaşlanmış dizinin bağı çözülmüş
Sade beşiğinde yatarken gülmüş
Kalbi çarpmaz, döş görünce ağlarım

Hozalıoğlu buna davacı oldu
Üzümü bilmeyen tüm bağcı oldu
Fakir sofrasının baş tacı oldu
Yavan pişmiş aş görünce ağlarım


YUNUS YILMAZ



DOĞUMU: 1959 yılında, Maraş İlinin Afşin İlçesine bağlı Karagöz Köyünde doğdu.

ÖĞRENİMİ: 1976 Yılında Afşin lisesinde bitirdi.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI : Termik santralinde çalıştı.
------
ŞİİRİ
------

TİTRE KENDİNE GEL TÜRK GENCİ

Rağbet kalmamış Ayşe’ye  Fatma’ya
Örf, adeti yıkmış Türkiyem’de Nataşa
Gencecik delikanlıları yakıyor ataşa
Titre! Kendine gel, öze Türk genci

Sermayeleri mark dolar olmuş
Nataşalar gençler için yar olmuş
Haysiyetin şerefin adı yok olmuş
Titre! Kendine gel öze Türk genci

Yiğit beylerimizi Nataşalar yıkıyor
En korkunç hastalıklar fazla çıkıyor
Sabredenler de sabırdan bıkıyor
Titre! Kendine gel öze Türk genci

Rus kızları sütun gibi geziyor
Cebinizdeki para için yüzüyor
Melek gibi gençleri bile çözüyor
Titre! Kendine gel öze Türk genci