http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

8 Ekim 2014 Çarşamba

DURMUŞ ALİ YILMAZ



DOĞUMU:   1327 (1911) Yılında Afşin’in Karagöz köyünde doğdu.

SOYU: Tuzcu Osmanoğulları sülalesindendir.

SEFERBERLİK YILLARI: Uzun süre seferberlikte askerlik yaptı.

OZANLIĞI: Okuryazarlığı olmamasına rağmen rüyasında bir pınar başında uyurken, bilinmeyen insanlarca bir bardak bal şerbeti içirilmesi akabinde uyanır. O andan sonra, dağlara, ağaçlara şiir söylemeye başlar.

ÖLÜMÜ: 1999 Yılında Karagöz köyünde vefat etti.
------

ŞİİRİ
------

ESHABÜL KEHF

Yediler makamı vatanı yurdu
Takyanuslardan sualin sordu
Yedi tükenmedi Eyyub’un kurdu
Eyyup’te ALLAH’ın kulu değil mi

Üçyüz sene yattı uykusuna kanmadı
İbrahim de ateşte yanmadı
Firavun suya aktı dininden dönmedi
Musa da ALLAH’ın kulu değil mi

Evliyalar şu dünyadan göçtüler
Tek tek ecel şerbetini içtiler
Zekeriya’yı hızarda biçtiler
Zekeriya da ALLAH’ın kulu değil mi

Evliya ervahı şu dünyada var idi
Bağ bahçeler ayva meyve nar idi
Kader bastı yeryüzüne yar idi
Cennet ALLAH’ın kulu değil mi

Zeynel Abidin’i darağacına astılar
Yahya’yı boğazından kestiler
Mekke’den de Medine’ye göçtüler
Bunlar da ALLAH’ın kulu değil mi

Kul Yılmaz’ım durma coştur
Dünyada yaşamak hoştur
Gidiyorsun iki elin boştur
Alimler de ALLAH’ın kulu değil mi

DURDU KISAKOL



DOĞUMU1920 Yılında Afşin’de doğdu.

ÖĞRENİMİ: İlkokulu Afşinbey ilkokulunda okudu.

MAHLASI: KUL MECRUH mahlasını kullanmıştır.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI

1.   Afşin Belediyesinde kâtip olarak çalıştı.
2.   Tarım Kredi Kooperatifinde müdür olarak görev yaptı.

·        Şairliğe kolundaki siyatik (romatizma) yüzünden Maraş hastanesi dönüşünde başladı.

ÖLÜMÜ: 1983 Yılında Afşin’de vefat etti. 

------

ŞİİRİ
------

SILAYA MEKTUP

Seher yeli bizim ele gidersen
Tarihi kahveden sor seher yeli
Turgutlu Salihli Kula’dan öte
Uşağa varınca dur seher yeli

Uşak Dumlupınar Afyon kalesi
Serin olur Sultandağın yaylası
Akşehir de Nasrettin’in sılası
Ona da selamın ver seher yeli

Konya ovasından havalı uçma
Ulu Mevlana’yı görmeden geçme
Kese yoldan yürü şüpheye düşme
Yemyeşil görünür Bor seher yeli

Bağ bahçe incinir usul usul es
Niğde’yi geçerken süratini kes
Çevirmek isterse koca Erciyes
Başında dumanı kar seher yeli

Yüksekten seyreyle Ali dağına
Iğralama yazık Gesi bağına
Zamanla dağ olan Avşar Beyine
Sonsuz selamlarım var seher yeli

Selamet geç Avşarların elinden
Sor bakalım güzellerin halinden
Hökeççe Tufanlı Dedebeli’nden
Enginden görünür Şar seher yeli

Karşıda Binboğa sana bakıyor
Akçallı’nın pınarları akıyor
Lale sümbül mor menekşe kokuyor
Onlardan bir demet seher yeli

Gelaman belinden eyle tamaşa
Sevinler görünür ol baştanbaşa
Yolun uğrar ise köklü enişe
Güllü’nün hatırın sor seher yeli

Tekneli yaylası seni bekliyor
Çayırında koyun kuzu otluyor
Eshab-ı Kehf yedileri saklıyor
Toprağına yüzün sür seher yeli

Ne güzeldir ziyaretin yapısı
Emirli’ye bakar büyük kapısı
Çoban pınarından kurban tepesi
Bizim ele doğru gir seher yeli

Menzil yakın devam eyle yoluna
Zarar verme bağın bahçenin dalına
Seher yeli geldin Afşin eline
Dedebaba derler pir seher yeli

Kul Mecruh’um düştü gurbet eline
Canım feda olsun sıla yoluna
Kurban olam seher yeli diline
Eşimi dostumu gör seher yeli

--------------------------------------------------
Mecruh: 1. Yaralı. 2. Dertli üzüntülü. 3. Yaralanmış olan kimse, incinmiş olan kimse. 4. Kalbi yaralı. 5. Sevda yarası almış.  
---------

AÇIKLAMA
Kaynaklarda yazılı olmasa da Ozanımızın şiirlerinde MECRUH mahlasını kullandığını tahmin edebiliyoruz.

BEYAZIT YURTSEVER



DOĞUMU:  1910 Yılında Afşin’in Erçene Köyünde doğdu.

SEFERBERLİK:  Babasını küçük yaşta seferberlikte kaybetti.
Amcasının biri seferberlikten yirmi yıl sonra çıkıp geldiğinde o delikanlının biriydi.
·        Amcasının yanında büyüdü.

EDEBİ YAŞAMI: Sekiz yaşlarında şiir yazmaya başladı.

------

ŞİİRİ
------

YERİMİZ BİZİM

Şairler libas giymiş dizim dizim
Renginden belli olur şalımız bizim
Aşk-ı ilahiye bağlıdır daim
Doğru Hak’ka gider yolumuz bizim

Of çekip de yüreğinden yanmalı
Daim için aşk atına binmeli
Arı gibi her çiçeğe konmalı
Süzülmüş petekte balımız bizim

Daima bir karar durana bakın
Kayıptan bir rızık verene bakın
Kaç düstur yazılmış Kur’an’a bakın
Kesilmez zikirden dilimiz bizim

Kimisi gelir de kimisi gider
Vefasız dünyanın malını nider
Yarın mahşer günü şefaat eder
Muhammed Mustafa gülümüz bizim

İlimiz Maraş’tır sormak istersen
Kazamız Afşin’dir durmak istersen
Şair Yurtsever’i görmek istersen
Erçene Köyüdür yerimiz bizim

KAYNAK: www.mehmetgoren.com/yazi_resim.asp?baslik=1091&baslikalt..
adresinden yararlanılmıştır. 

BEKİR KOCA

DOĞUMU: 1953 Yılında Afşin’in Alemdar kasabasında doğdu.

ÖĞRENİMİ:  İlkokulu Alemdar’da, ortaokulu Afşin’de, Sanat Enstitüsünü Maraş’ta okudu.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI: Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’de çalıştı.



ŞİİRİ
------

SIR PERDESİ

Ey yüce Allah’ım! Nedir bu âlem
Yıldızlar parıldar ay şule verir
Kararmış kalbimiz dinlemez kelam
İçimde bir uhde durmadan erir

Aklımız ermiyor bakar kör müyüz
Sır mıyız âlemde yoksa var mıyız
Bütün bu kâinat hepsi bir miyiz
Görünen ne varsa hep sana varır

Tek bir’in elinden gördüğün sanat
Belli bir miğferde döner kâinat
Güneş alevlenir yıldıza inat
Dağlar parçalanır âlem son bulur

Hor görmem kimseyi herkes dengimiz
Tüm beşeri kapsar bizim sevgimiz
Aşk ile neşeyle çarpan kalbimiz
Ecel erer ise ansızın durur

Başkasını yanıltma sen kendin yanıl
İyilikte bulun Rahmetle anıl
Sen kendi kendini düzelt be gönül
Şeytanın vasfıdır gururla kibir

BAHRİ POLAT


  
DOĞUMU: 1930 Yılında Afşin’in Çoğulhan Kasabasında doğdu.

GÖÇ: Beş yaşında Afşin’e göç etti.

YAPTIKLARI: Bıçakçılık yaptı.
·        1985 Yılında emekli oldu.

EDEBİ YAŞAMI: Yaşamını şiirlerle dile getirdi.

------

ŞİİRİ
------

BİNBOĞA

Binboğa deyince orada durun
Eğer bilmiyorsan bilenden sorun
Orda işi tamdır arın ve balın
Bin bir çiçek açar dalı Binboğa

Yaylacı âşıktır dağın beline
Koyun kuzu düşer çılgı yoluna
Paha yoktur Binboğa’nın balına
Her yöresi hayat dolu Binboğa

Sümbülü kekiği geyik göbeği
Koyun bekçisi kangal köpeği
Arı oğul verir yapar öbeği
Ruhları fetheder gece Binboğa

Gündüzleri neşe verir âleme
Vasfı sığmaz yazma ile kaleme
Ben Bahri’yim sana durdum selama
Gecesi mehtaplı yüce Binboğa

3 Ekim 2014 Cuma

OZAN FEZALİ BABA


DOĞUMUMaraş’ın Afşin İlçesi’nin Berçenek Köyünde 1942 yılında doğdu.
ÖĞRENİMİ
İLKOKUL: 1949 Yılında başladı. İlkokul 3 yıldı. Sonradan 5 yıl olan ilköğrenimini 1957 yılında tamamladı. 
ARA VERDİ: İlkokuldan sonra öğrenimine ara vererek bağ bahçe işinde çalıştı. Koyun - kuzu çobanlığı yaptı. 

ORTA ÖĞRENİM:  Elbistan ortaokuluna, ardından da (üç ay sonra) Afşin ortaokuluna kaydını yaptırdı. İlk yıl başarısız olunca, yeniden iki yıl ara verdi.

OKUMAYA AZİMLİ: Yaşı hayli ilerlemişti. 1959 Yılında köyden kaçarak Afşin ortaokuluna kaydolarak eğitimini tamamladı.

FAKİRLİK: Maddi nedenlerden dolayı yine köyde tarla takım, ekin, bağ ve bahçe işlerinde ve Adana’nın Tarsus İlçesinde, Toprak - Su işlerinde puantör olarak çalıştı. Baba ve ağabeyi İstanbul’a çalışmaya gittiler, evin bütün işleri üstündeydi.

ASKERLİK: Askerlik çağına gelmişti. Bu nedenle bir seçenek yapmak zorundaydı. Ozanımız,  okumayı seçti. O yaz hasattan sonra,  bir traktör buğdayı Elbistan’da sattı. Edindiği parayla kendine çeki-düzen verdi.

LİSE YILLARI: Bir arkadaşı ile Antalya’ya giderek, 1967 yılında Antalya’da Liseye kaydoldu.
Maraş’a döndüğünde, arkadaşları ve akrabalarının aracılığı ile kaydını Maraş Sanat Lisesine aldırdı. Üç sene okudu. Sağ sol hareketlerinin başladığı yıllarda linç edilmekten yine lise arkadaşları kurtardılar.

“Kış geceleri evimizde sabahlara kadar Cem olur, semah dönülür, deyişler söylenirdi. Babam saz yapar ve saz çalıp deyişler söylerdi. Mahzuni ile olan çocukluk arkadaşlığım bağ bahçede birlikte olman, sosyal yönlerdeki ilğimi pekiştirdi.” Diyor.

OZANLIĞA İLGİ
“Afşin in Kötüre köyündeki Hasan Sil ve Hatice Yeşil’in de oturduğumuz mahallede Aladeli köylüm Haydar Kayanın da şiir yazmamı önermeleri benim azmimi daha da güçlendirdi. Ortaokulda başlayan şiir mani yazma hevesim, devrimci şiirler yazmama yöneltti.”

GÖREVİ VE YAPTIKLARI
1.   Ortaöğrenimini yaptığı Maraş Sanat Lisesinde
2.  1970 Yılında Gaziantep Çimento firmasında çalıştı.
3.   Almanya’ya gitti.
4.   1972 yılında (Almanya’da) metal sendikasına (IGM) üye oldu. 27 Sene işyeri ve sendika temsilciliğini görevini yürüttü.
5.  Berlin’de Yurtseverler, daha sonra Anadolu Alevileri ve bu günde adı: Alevi Toplumu olan Cem evinin kurucu üyelerinden.
6.  Emekli ve Almanya’da yaşıyor.

--------------------------------------------------

ŞİİRİ
-----------

1. BERÇENEK KÖYÜM

Neşeli gülünçlü Berçenek halkı
Yuvası yurdunda kalan bizimle
Göçenler toplanmış tepede saklı
Sözleri sohbette kalan bizimle

Çalışkan reçberi toplar harmanı
Buğdayı öğütür Çolhan Hurmanı
Kışa yorgun düşer kalmaz dermanı
Köyünde izleri kalan bizimle

Davul zurna olur düğün bayramı
Geriden hoş olur onun seyranı
Şairler babalar pirin hayranı
Sazıyla sözüyle kalan bizimle

Yamaçta yeşerir üzüm bağları
Sefası neşeli geçmiş çağları
Ormanı kesilmiş bozkır dağları
Tozuyla pozuyla kalan bizimle

Yaşamı karartan kömür işlenir
Nedenli nedensiz şükürler denir
Yarı tok yarı aç ekmekle peynir
Yaşlıları ölmüş kalanlar bizimle

Fezali Hacı da gönül tutuştu
Sanma ki yadele çırpındı uçtu
Sabırsız ömrünü bitirdi taştı
Gidenler gittiler kalan bizimle

------

2. Zamanı Geldi

İşkence hücresi zindandır adı
Ayağa kalkmanın zamanı geldi
Kurşun darağacı duy şu feryadı
Ayağa kalkmanın zamanı geldi

Direniş azmimiz teslim olmadık
Ser verdik ölümle yine yılmadık
Çığlık duvar yıktı koştuk durmadık
Ayağa kalkmanın zamanı geldi

Haklı talep için daha kararlı
Geleceğe örnek ve de yararlı
Güçlü duruş dağlar olsa da karlı
Ayağa kalkmanın zamanı geldi

Fezalim der Haci bilir kendini*
Örgütle emeği güçlü bendini
Faşizme hedef tut direnç kinini
Ayağa kalkmanın zamanı geldi

------------

3. Softa Günah Demiş

Softa günah demiş içerim rakı
Doldur saki doldur bir daha hele
Meyhane boşalsın görelim taki
Doldur saki doldur bir daha hele

Geçelim benlikten insan olalım
İnsanlık sohbeti hedef alalım
Bütün insanları eşit kılalım
Doldur saki doldur bir daha hele

Kalbinden dinlenir dostun nasihatı
Tanıma muzurlu ak vezir parti
Savun savaş bitsin sen beyanatı
Doldur saki doldur bir daha hele

Sakın ha gözetme ayrı bir insan
Fezali'm der Haci'ye veriyor kan
Bir gün yol alırsın erken şafaktan
Doldur saki doldur bir daha hele

----------------

4. Bilemedim

İşci oldum yıllar hayli dolaştım
Adaletli sistemi göremedim
Kırkbeş yıl koca ömür çalıştım
Adaletli makama eremedim

Emeğim patron beyler yediler
İşsizlik yoksulluk neden dediler
Hakkımı istedim işten kovdular
Adaletli makama soramadım

Fezali Haci'nin yanar kendine
Ürgütlü direnki güven bendine
Üreten sahip çıkmalı ilmine
Adaletli makamı bilemedim


------

5. Kalü Bela Aşkı

Kalü bela aşkı âlemden oldum
İnsan olup insan kalayım deyi
Yeşerip toprağa köklerim saldım
Görünen ibreti alasın deyi

Arı olup gülün balını aldım
Ekildim toprağa fidan dal saldım
Hayatı yaşamı içimde buldum
Gerçeği yerinde göresin diye

Seyrettim âlemi kendimi gördüm
Ruh ile gezindim canlıya girdim
Acılar yaşadım sevdim sevindim
Derman olup candan sarasın deyi

İçimde hamları yaktım bitirdim
Her mevsim içinde meyve yetirdim
Toprak hava güneş cana su verdim
Teknende hamuru karasın deyi

Sofrada tadımı alıp yediler
Yarasın canına şifa dediler
Temiz beden kirli deyi yudular
Cennet cehennemi göresin deyi

Dünyada çok deli koyunu güttüm
Bağında dağında yeşerip bittim
Bir ömür mecnuna Leyla arattım
Bir gönülde sakin durasın deyi

Parsel parsel dünya için vurdular
Şehit oldum safta namaz kıldılar
Vuran meçhul oldu yerde buldular
Yok olup bir yerde sinesin deyi

Genime şeyleri bulup kattılar
Genim bozup gerçek deyi sattılar
Şifalı yararlı deyi yuttular
Yürüyen kervana giresin deyi

Fezali'm der Haci tatsız bir dünya**
Bilim yolum gittim evrende aya
Bir gecede gördüm uzun bir rüya
Daha canlı olup coşasın deyi

------

Not: Ozanın

Sitesinden yararlanılmıştır.
  • http://www.webnode.com
  • http://ozanfezalibaba.webnode.com.tr/%C5%9Fiirlerim/bilemedim/



AÇIKLAMA

* Fezalim der Haci bilir kendini
** Fezali'm der Haci tatsız bir dünya

Haci; Ozanın unvanı olsa gerek. Sanırız ozan, DEDE unvanını hak edince HACI da denmiştir.
Bu nedenle DER cümlesinden önce gelmesi gerekirdi ki, konuyu iyice anlayalım. “Fezalim der Haci bilir kendini” dizesi, “Fezalim Haci der bilir kendini”ya da “Hacı” sözcüğü başa eklenmeliydi. Ki o zaman dize:
“Der Hacı Fezali’m bilir kendini” şeklinde olurdu.
Üçüncü şiirin son dörtlüğünün ilk dizesinde de  Fezali'm der Haci tatsız bir dünyayerineDer Hacı Fezali'm tatsız bir dünya”  şeklinde olurdu.

1. Kalu bela ne demektir

Kalu Beladan beri Müslüman’ım demek,
Ruhlarımızın "Evet" dedikleri zamandan beri Müslüman’ım demektir.

Neam da, bela da evet demektir. Olumsuz soruların olumlu tasdiki için neam değil, bela kullanılır. Mesela: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Sorusuna,
neam denirse, “Evet sen bizim Rabbimiz değilsin,” denmiş olur. Bela denirse, “Evet sen bizim Rabbimizsin,” denmiş olur.



2. Kâlû Belâ nedir
Neden hatırlamıyoruz

Kâlû Belâ, bir Kur’ân deyimidir. İnsanların, ebediyet âleminde birer zerre halinde yaratılarak İlâhî programa girdiği ilk zamanda gerçekleşen bir olaya ışık tutar. Söz konusu olay, Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda insanların ilk duruşları, Allah’ın sorgusuna ilk muhatap oluşları, ilk sınavları ve Allah’a  verdikleri ilk ve tek sözleri ile ilgilidir. O gün orada ihtilaf yoktur, inkâr yoktur, şüphe yoktur, tereddüt yoktur. Orada eksiksiz bir teslimiyet vardır, gerçek bir kulluğun farkında oluş vardır, Allah’ın sözünü tasdik vardır. Şöyle ki:
Ebed tarafında, zerreler âleminde iken Yaratıcı: “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?” diye sordu.
Bütün ruhlar sözbirliği, huzur içinde ve kesin bir tasdik ile:

“Elbette ey Allah’ım! Sen Bizim İlahımızsın. Biz buna şahidiz” dediler.

Kur’ân bu antlaşmayı haber verdikten sonra, bunun hikmetini şöyle izah eder:
“Onlara böylece şahitlik ettirdik ki, Mahşer gününde, “Biz Rabb’imiz olan Allah’ın varlık ve birliğinden ve O’nun hükümlerinden habersizdik” demeyesiniz ya da, “Atalarımız bizden önce Allah’a ortak koşmuşlardı. Biz de onların arkalarından gelen nesilleriz. Atalarımızın batıl işleri yüzünden bizi helâk eder misin?” demeyesiniz diye.”

Bu olayı niçin hatırlamadığımıza gelince:

·        Hatırlamayışımız, her şeyden önce, bizim hâfıza ve hatırlama melekemizin zayıflığını gösterir. Biz nasıl geçmiş hayatımızın ayrıntısını unutabiliyor isek, nasıl bir yaşındaki hastalığımızı veya annemizin sütüne şiddetli gereksinim duyduğumuz anları hatırlamıyor isek, nasıl anne rahminde kaldığımız dokuz aylık süreden hiçbir kesit hatırlamıyor isek; zerreler âleminde yaratılışımızdan hiçbir şey hatırlamıyor oluşumuz da bizim hâfıza ve hatırlama gücümüzün zafiyetindendir.
·        Dünyada unuttuğumuz bu söz verişi, Mahşerde anımsayacağız. Bu söz verişi yaşamımızda uygulamamış isek ne ala. Aksini yapmışsak kendimizle çeliştiğimizi apaçık ortaya koyacaktır.
·        Şimdilik bu olayı anımsamamak bizi sorumsuz kılmaz, bizi başına buyruk yapmaz. Çünkü o gün teslimiyetimiz var idiyse, şimdi de irademiz var, aklımız var, şuurumuz var, vicdanımız var, korkumuz var, muhabbetimiz var. O zamana nispetle çok önde ve gelişmiş bir ruh yapısına ve eksiksiz bir yaratılışa sahibiz. O zaman bir taslaktan ibaret idiysek, şimdi bir vücuda sahibiz.

3. ve Rab sordu:
“Elestü bi Rabbiküm? (ben Rabbiniz değil miyim?)
Ruhlar yanıtladılar:
Kalu bela. (şüphesiz, elbette)
·        hani, bazen yolda hiç tanımadığımız birisini görür de, ''bu adamı bir yerden gözüm ısırıyor ama nerden?'' diye kendi kendimize sorarız. İşte denir ki, bu tanışma faslı Kâlû Belâdandır.
  
4. Kalu Bela Ne Demektir

Allah dünyayı ve içindeki varlıkları yaratmadan evvel, öncelikle gelmiş ve gelecek bütün insanların ruhlarını yaratmıştır. Bunları ruhlar âlemi denilen bir âlemde bir araya getirmiştir. Daha sonra hepsini birden huzurunda toplayarak kendilerine hitâben:
Ben sizin Rabbiniz değil miyim? diye sormuştur.
Ruhlar da: Evet, sen bizim Rabbimizsin, diye cevap vermişlerdir. "Ancak sana ibadet eder, senden yardım dileriz" demişlerdir. İşte bu konuşmanın vuku' bulduğu zamana, Kâlû Belâ denir. Allah daha sonra insan ruhunun bu sözünde ne derece samimî ve doğru olduğunu ortaya çıkarmak için, şu dünyayı bir imtihan yeri olarak yaratmıştır. Ve her bir ruhu ayrı bir bedene yerleştirerek, onları belli zaman aralıklarıyla şu imtihan meydanına göndermiştir. Böylece insanın önüne iki yol açılmıştır: Ya akıl ve iradesini iyiye kullanarak Kâlû Belâ'daki gibi Allah'ı Rab tanımakta devam edecektir. Yahut da iradesini ve aklını kötüye kullanarak Rabbini ve Allah'ını inkâr edecek, O'na kulluktan kaçacak, şeytan'ın yoluna sapacaktır. Allah'a sonsuz şükürler olsun ki, biz Müslümanlar, Kâlû Belâ zamanında Rabbimize verdiğimiz sözde duran kimseleriz. İnşâallah son nefesimize kadar da bu sözümüzde durmaya devam edeceğiz.

----------------


KAYNAKLAR

ALADELİ / HAYDAR KAYA


DOĞUMU: 1930 Yılında Afşin / Berçenek (Tarlacık) köyünde doğdu.
ÖĞRENİMİ: İlkokulu aynı köyde bitirdi.

Şiirlerinde genellikle gurbet ve tabiatı işler.

------

ŞİİRİ
------

GİDEM BEN

Kalkmadı şu garip başımdan duman
Güneş yüzün görmeden mi gidem ben
Yanar içim yaratanım elaman
Gonca gülüm dermeden mi gidem ben

Seherde ötüşen dudu kumrular
Onun da yüreğinde bir derdi var
Baharı yok hangi diyar bu diyar
Dosttun derdin sormadın mı gidem ben

Ben yanarım göğe çıkar dumanın
Merhamet et aşkım dinim imanım
Sil gözlerim eşiğinde kurbanım
Derviş postun sermeden mi gidem ben

Varım sen yoğum sen bahçem bağım sen
Mecnun Leyla Ferhat Şirin çağım sen
Aladeli bahar gelsin dur eylen
Bir top çiçek vermeden mi gidem ben

-----------------------------------------------------