http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

21 Temmuz 2014 Pazartesi

HACI AY


MESLEĞİ: Ozan

SOYU:  Babası Mehmet Efendi, Anası: Sultan Hanım’dır.

DOĞUMU:  Maraş İli,  Ekinözü İlçesinin Yaylakürtül köyünde 1913 yılında  doğdu.

ÖĞRENİMİ :  Gözünden rahatsız olduğu için fazla bir eğitim  almadı  ve askere gitmedi.
Halk ozanıdır.  Gençlik çağında evlendi. Evliliği uzun sürmedi,  eşinden ayrıldı.

SEVDALISI:   Bir türlü kavuşamadı. (1)

SİMASI: Uzun boylu, karışık saçlı, kara  sakallı, zayıf ve ince yüzlüydü. Sanki meczuptur. Ama değildir. (Derler ya) Allah adamıdır.

MÜRİT: Elbistanlı Nakşi Şeyhi Hacı Mustafa Efendi’ye bağlıdır.

KİŞİLİĞİ: Çok muttakidir ve saz çalmayı hoş görmez. Utangaçtır, öyle ki başkalarının yanında şiir söylemeye bile utanır.

HİCAZ: Tek emeli kutsal beldeleri görebilmektir. (2)

ÖLÜMÜ: Ozanın Elbistan'ın Türkmenler köyünde vefat ettiği bilinse de, vefat tarihi bilinmiyor. 

---------------------------------------------------------------

BİR ŞİİRİ

DÖNDÜ

Yaz  ayında her bir derdi alasın
Güz ayında başın taşa çalasın
Akibeti cehennemde kalasın
Orada tutuşa yanasın Döndü

Çevrilerek baykuş kona yurduna
Hasta deyi bakmayalar ardına
Hiçbir muska kar etmeye derdine
Gene bana haber salasın Döndü

Aşık olanlarda bulunmaz hila
İsmini dağıtır sağ ile sola
Akibet başından kalkmaya bela
Her zaman saçını yolasın Döndü

Baykuş gibi viranede ötesin
Hasta ola inileye yatasın
Kör ola da duvarlardan tutasın
Dünyada muratsız kalasın Döndü

Aşık Hacı der ki söylerim ben de
Din iman eseri bulunmaz sende
Hast’ola yatasın temmuz ayında
Derdi çeke çeke ölesin Döndü

----------------------------------------------------------------

AÇIKLAMA: 1- Bazı  gerçekdışı söylentiler,  Ozanımızın sevdalısına sırt çevirmesine sebep olur. Sevdalısı Döndü’yü başkasıyla evlendirirler. Aradan zaman geçer. Döndü’nün zoraki evlendiği kocası ölür. Ozan, eski sevdalısıyla birleşmek (evlenerek) ister. Bu defa da Ozanın teklifini Döndü kabul etmez. Nedeni; Gurur.
AÇIKLAMA:  2- Ozan, Kutsal beldeleri ziyaret için yanıp tutuşmaktadır. Ama fakirlik bu emeline engeldir. Bunun için zamanının cumhurbaşkanına aşağıdaki şiiri yazmıştır.

Yalvarsan mevlama geçer mi nazım
Ecer partimize ederik tazim
Garibi Kabe’ye göndermek lazım
Gelince Hicazın  günü efendim

Aşık Hacı baştan ırsa dumanı
Yağar yağmur titriyor çimeni
Emrini beklerim Kabe zamanı
Aman unutma ha beni efendim 


--------------------------------------------------------------- 

GÜNDEŞLİOĞLU


KİMDİR
YAŞADIĞI YER/ DEVİR:  18. Yüzyılın sonları ve 19. Yüzyılın ortalarında   Maraş’ta yaşamıştır.
Yaşamıyla ilgili bilgilerimiz sınırlı diyebiliriz.

SOYU: Türkmenlerin Dulkadiroğulları boyunun Gündeş Oymağındandır; bu oymak 17. Yüzyıl sonlarında Güney Anadolu'ya gönderilince bu göçle birlikte Maraş'a gelen Gündeşlioğlu, kendi adıyla anılan köyü kurar. Rivayete göre, çok zenginken servetini yitirip yollara düşer ve bir beldede, geleneğe göre, uçurulan kuşun başına konmasıyla ülkenin emiri (kıral) seçilir.
Hikâye, Türkmenler arasında çok ünlüdür.
Şiirleri, günümüze kadar ulaşmıştır.

BABA/ANA: Babasının adı Bahrioğlu İbrahim, annesinin adı Ümmügülsüm'dür. 

GÜNDEŞLİOĞLU OYUNU

Gündeşlioğlu oyunu yakın zamana kadar Maraş yöresinde düğünlerde oynandığı gerçektir.   

Mizahî bir oyundur.
Gündeşlioğlu’na atfedilen  “Gençlikte mi Kocalıkta mı” masalıyla büyük oranda benzerlik göstermektedir.

OZANLARI HALK SEVİYOR,
İDARECİLER KORUYOR
Çukurova’daki  (Maraş, Adana, Mersin vb.)  Türkmen aşiretlerinde yetişen Karacaoğlan’ın (XVII. yy.) şiirlerini genellikle din dışı (yalnızca  doğa güzelliklerini, sevgiyi… konu edindi) ve kimseye  özenmeden, içtenlikli şiirler söyledi. Yörede, takibeden yüzyılda halkın zevkini okşayan (kültür, gelenek ve dini yaşam biçimini)  öne çıkaran güçlü ozanlar yetişti.

HALKIN OZANLARI
4.Şirazi (Şazi’nin kardeşi),
5. Gündeşlioğlu.  (XIX. yy.) Bu ozanlar,  başka bir ozanın  etkisi  altında kalmayan  güçlü  ozanlarımızdandır.
Edebiyat tarihine giren bu ozanlardan, Hezari  (Beyoğlu), Şazi, kardeşi Şirazi,  zamanın idarecilerinin sevgisini kazanmışlar ve idarecilerce korunmuşlardır. 

-------------------------------------------

GÜNDEŞLİOĞLU’NUN
HİKAYESİ

Gündeşlioğlu, rüyâsında bir derviş görür. Derviş, Gündeşlioğlu’na bir felaket geleceğini, bu felaketin gençliğinde mi, yaşlılığında mı gelmesini istediğini  sorar.
Gündeşlioğlu, hanımı ile müşavere sonucu, gençlikte gelecek felâketin daha uygun olacağına karar verirler.

Gündeşlioğlu, dervişe;  “Derviş baba, başımıza gelecek felâketi gençlikte daha rahat karşılarız, yaşlılığımızda dayanâmayız. Ne gelecekse gençliğimizde gelsin.” diye cevap verir.

Gündeşlioğlu, kısa bir süre sonra tüm mal varlığını kaybeder. Gündeşlioğlu, zengin Türkmen Beyi iken, sefil bir insan  olur.  Hanımını da zengin bir köylü kaçırır.  Malından sonra eşi de elinden alınan Gündeşlioğlu, deliye döner.  Memleketinden ayrılarak uzun süre gurbette dolaşıp durur. 
Bir gün, saçı sakalına karışmış, üstü başı pis, perişan hâlde yolu bir köye düşer.  Uğradığı köyde o gün düğün vardır. Düğün yemeği yenirken, Gündeşlioğlu’nun kolundan tutan birisi, onu baş sofraya oturturken; “gençler,  şu zavallı adam da sizinle yesin,” der.
Bu söz, sonradan yokluğa düşen Türkmen Beyinin çok gücüne gider. Gözlerinden yağmur gibi yaşlar dökülürken, aşağıdaki deyişi  söyler.

-----

GÜNDEŞLİOĞLU’NUN

YOKLUK  ŞİİRİ


Olmaz olasıca şu gidi yohluk
Dolanıp belime kuşak oluktur
Gaçam derim gurtulamam elinden
İnip ayağıma duşak oluktur

Ağ goyuna guzusunu gatardım
Beğenmeyip enginini satardım
Göğ keçeli yüsek evler dutardım
Şindi dutacağım gaşak oluktur

Acımdan ölsem de etmem başağı
Mevla gayırsın da oğul uşağı
Beğenmezdim gutnu yüzlü döşeği
Şindi kuru yerler döşek oluktur

Tülüleri bağlar camız yağlardım
Ala garlı yaylaları yaylardım
Böyük beyler ile sohbet eylerdim
Şindi Gündeşlioğlu uşak oluktur

-----

YOKLUK ŞİİRİN BAŞKA
BİR ŞEKİLDE SÖYLENİŞİ:

SÜRÜLERİM VARDI (1)

Sürü sürü sürülerim varıdı
Sürünün vardığı çaylar kururdu
Katerde mayalarım yürürdü
Şindi at gölüğüm eşek oluktur
Sürü sürü sürülere katardım
Top top eder yozlarını satardım
Otuzaltı direk çadır dutardım
Şindi kölgeliğim kaşak oluktur

Erbişim halıya yaslanmaz iken
Kuş tüyü döşeğe döşenmez iken
Tarabulus kuşağı kuşanmaz iken
Kıl ip bellerime kuşak oluktur

Tepe tepe harmanlarım savrulur
Namlı namlı buğdaylarım devrilir
Adım Gündeşlioğlu deyi çağrılır
Şindi topladığım başak oluktur

------

YENİDEN GURBET

Gündeşlioğlu, yeniden gurbetlerde gezmeye başlar.
Uğradığı bir şehirde sultan seçimi vardır. Geleneğe göre uçurulan kuş kimin başına konarsa o kimse sultan olacaktır. Kuş, perişan, pejmürde dolaşan Gündeşlioğlu’nun başına konar. Bu fakir ve garip adam, şehre yönetici seçilmiş olur. Yeniden beyliğine kavuşan Gündeşlioğlu, hanımı ile evlatlarını  uzun aramaların sonunda bulur. Eşini kaçıran adamı idâm ettirerek öcünü almış olur.
Felaketten kurtulup yeniden zengin ve bey olan Gündeşlioğlu, bundan sona ömrünün sonuna kadar mutlu bir hayat yaşar.

-----

Hikayede inanılması güç olan bölümler var.
Kuş hikayesi, ozanın birden bire servetini kaybetmesi, mümkün olmayanlar arasındadır. Ozanın şiirlerini abartılı, masalımsı buluruz. Yine de, olabilecek konulara parmak bastığından ibretle ve zevkle okuruz. Çünkü daima halkın arasındadır, halktan biridir.  

-------------------------------------------

şiirleri

1.

AYRI DÜŞMÜŞ (2)

İki bülbül geldi  tüyü yeşilden
Kepezini alamadım başından
Yayılırken ayrı düşmüş eşinden
Ötsem garip garip varsam tutulmaz

Kimi yeri ala kim yeri sarı
Gün gibi batıyor görünmez moru
Kepezi başında dövüyor yeri
Ötsem garip garip varsam tutulmaz

Huri mi melek mi bunun anası
Her bahçede gonca güller deresi
Cennet-i âlâdan çıkmış siması
Bunun soyu bu kuşlara katılmaz

Gündeş'oğlum yaylalara çıkasın
Deste deste mor sümbüller biçesin
Mevlâ'm kanat vere bile uçasın
Bir kuş için diyar diyar uçulmaz

………

2.

KAÇAMADIM  ZÜĞÜRTLÜKTEN

Kaçamadım ben züğürtlük elinden
Dolanıp belime kuşak oluktur
Nere kaçtım ise kurtulamadım
Geçip ayağıma tutak oluktur

Acımdan ölsem de etmem başağı
Yaradan kayırsın evlat uşağı
Beğenmezdim kutnu kumaş döşeği
Şindi kuru yerler döşek oluktur

Yaz gelince oğlaklarım satardım
Ata binip sürülere katardım
Otuz altı direk çadır tutardım
Şindi gölgeliğim kavak oluktur

Yeraltında mağaralar gezerdim
Yer üstünde ağır sofra yazardım
Nice ağaların sözün bozardım
Şindi Gündeşi'oğlu uşak oluktur

------

3.

BİR DİLEĞİM VAR

Kadir Mevlâ'm bir dileğim var sana
Dost ile yiyecek mal ver sen bana
Ağır menciliste hâkim uğrunda
Hizmet ile buyruk dil ver sen bana

Mevlâ'm izin versen Hicaz'a gitsem
Ağır murat ile devlete yetsem
Pança pança sarı altın dağıtsam
Mevlâ'm bir tutulmaz kol ver sen bana

Padişahın üç tuğunu götürsem
Emreylese düşmanını batırsam
Şu koca Halep'i verse otursam
Yüz bin asker ile kul ver sen bana

Gündeşi'oğlu der ki başım belada
Çifte toplar ata idim kulede
Yarın mahşer günü cennet'âlâda
Mevlâ'm bir tutacak dal ver sen bana

------

4.

kulak verdim dinledim

Kulak verdim car köşeyi dinledim
Ardım sıra gıybet eden çoğumuş
Toplanmış dertliler derdini söyler
Sordum ki dertsiz bir kimse yoğumuş

Başına  bağlamış sırmalı poşu
Nedir bu feleğin ettiği işi
Tırnağın var ise başını kaşı
Kardaştan kardaşa fayda yoğumuş

Gündeşlioğlu der dünyaya gelmeden
Ben usandım el işine yelmeden
Gurbet ilde padişahlık sürmeden
İlimizde çoban olmak yeğ imiş

-------------------------------------------

KELİMELER  

Ala garlı: Dağlardaki karların erimesi sonucu, yer yer toprakların hasıl olması.
Başak Etmek: Hasatta biçilen ekin başaklarından arta kalanları toplayarak zahire elde etmek.
Car  Köşe: Dört köşe. (Car: Farsça bir kelime. Dört anlamına gelir. )
Duşak: Ayak bağı.
Gaşak:  (kaşak : Kuru kütük.
Göğ: Yeşil. 
Gölük:  Eşeğin dışındaki binek hayvanı - At, katır,  kısrak gibi.
Gutnu: Yumuşak.(Gutnu döşek: Yumuşak döşek.)  
Katerde mayalarım: Uzun sürüler halinde develer. 
Kepez:  1. Tavuk ve kuşların ibiği veya başındaki uzun tüyler. 2. Yüksek tepe, dağ.   3. Dağların oyuk, kuytu yerleri. 4. Gelin başlığı. 
Maya: deve.
Menciliste: Toplanma yeri, toplantı. (Meclis)
Oluktur oldu.
Pança: (Pençe de denir) Avuç içi, avuç dolusu.
Sofra Yazmak: Sofra kurmak. Yemek yedirmek.  

Şindi: Şimdi (Maraş ağzı)

Tülü: Bir deve türü
… Enginini satardım: Alçak boylusunu, değersizini.  
Yelme: 1. Başkası adına, para karşılığı iş yapmak.    2. Eteklik. (Elbistan –Maraş yöresinde kullanılır.)
Yohluk: Yokluk.


------------------------------------------

AÇIKLAMALAR

(1)  Şiir:  Prof.  Şükrü Elçin’in  “Halk Edebiyatı Araştırmaları”  adlı eserinde 1973 yılında  yayımlanmıştır.

(2) Şiirde söz konusu edilen sevgilidir. Sevgili, ozan tarafından kuşa benzetilerek anlatılmıştır.

-------------------------------------------

KAMİL BOZKURT


DOĞUMU: Maraş’ın Elbistan İlçesinde 1912 yılında doğdu.

ÖĞRENİMİ: İlköğretimini, Elbistan Numune Mektebinde tamamladı.

MESLEĞİ: Babası İsmail beyin vefatı ile hayata atıldı. Köşkerlik yaparak geçimini sağladı.

TÜTÜN KAĞIDI:  Şiirlerini başta tütün kağıdı olmak üzere bulduğu her çeşit kağıda yazdı.

iki küçük çuval şiiri vardı:
1982’de vefat ettiğinde iki küçük çuval dolusu şiir bıraktı.

ESERİ: Küçük yaşlarda şiir sevdasına tutulan şair, yazdığı şiirleri:
“Bozkurt’un Sesi ve Şiirleri” adlı kitapta topladı.
  
ÖLÜMÜ: 1982 yılında vefat etti.

----------------------------------------------------------------

şiiri

1.

GÜZELLEME

Elaman tek benden döndürme yüzün
Ben kul olam sen de paşa sevdiğim
Merhametin kısa berk imiş özün
Verdin emeğimi boşa sevdiğim

Ne kadar zar etsem duymaz kulağın
Ceylan gibi sarpta gezer yolağın
Zor eyledim bükülmüyor bileğin
Her yanın benziyor taşa sevdiğim

Gide gide ben ardından yoruldum
Yamacına yârim diye kuruldum
Cıvıl cıvıl sözlerine vuruldum
Benzettim dilini kuşa sevdiğim

Kalmadı sabrım nerede kaldın
İncittin gönlümü ahımı aldın
Kudretten mi yoksa hıdat mı çaldın
Rastlamadım böyle kaşa sevdiğim

Yalan imiş işte ikrarın sözün
Anlamadım kibarım hilada gözün
Bahara renk veren yanağın yüzün
Neden bugün benzer kışa sevdiğim

Kamil Bozkurt der ki yarım izlerim
Gelir deye yollarını gözlerim
Tasvirine dair tatlı sözlerim
Gitmedi mi yoksa hoşa sevdiğim
    KAMİL BOZKURT

-----
2.

MEDHİYYE*

Ey vaktin dâhisi yüce misafir
Ruha gıda gülün kokar efendim
Lü’lü ü mercana benzer kelâmın
Kelâmın sîneyi yakar efendim

Takdire lâyıksın ey Sultan-ı Han
Tefsir-i yektâsın ey ilm-i furkan
Dersine muhtaçtır damardaki kan
Kelâmın sîneyi yakar efendim

İrşat ettin şimdi burada beni
Takdir etmeyen dil çürüsün seni
Hâk-i pâyın cehle öğretti dini
Bî- hâya uzuktan bakar efendim

Renk verir her halin nergise güle
Rayhası karışır baharda yele
Deryasın lütf ile akarsın dile
Fikrini irfana takar efendim

Mutlak durur zatınıza erenler
Tutmaz sözün aslen nâra girenler
Kemâline devre mânâ verenler
Nîzeyi sîneye çakar efendim

Cûş eden sohbette ne hoş âlemin
Takdirin sayini fâik kelâmın
Hele şu sohbette hayru’l- enamın
Şeytanın bendini yıkar efendim

Kamil Bozkurt derse yazmaz mı kalem
Mecnûnun Leylâsı çekmez mi elem
Kelâmın lafze-i amme-i âlem
Tutanı Firdevse dıkar efendim  
       Elbistanlı Kamil BOZKURT

-------------------------------------------

* Ozan   Kâmil Bozkurt, bu şiirini, (İHRAMCIZÂDE/ SİVAS'LI İSMAİL HAKKI TOPRAK: Sivas’ta birçok camiler, köprüler, çeşmeler gibi eserin yapımı ve onarımında emeği olan manevi şahsiyet.)   1955 yılında Ulu Camii onarımı için Darende’den sonra  Maraş’ın Elbistan ilçesindeki  bir  sahra  sohbetinde İhramcızâde Hazretlerinin   huzuruna gelip asker gibi selam verir  ve tok sesiyle İHRAMCIZÂDE Hazretleri için yazdığı MEDHİYE şiirini  okur



----------------------------------------------------------------

GARİP OZAN


ASIL ADI: Süleyman Bulut'tur.

Ozan Bulut'un ve Ahmet Bulut'un  babaları  ve ustalarıdır. 

MESLEĞİ: Ozan

DOĞUMU: Maraş İli, Elbistan İlçesinin  Büyükyapalak Kasabasında 1919’da doğdu.

SOYU: Büyükyapalak  Kasabasında Ozanlardan oluşan bir ailenin hane halkı reisi. 

EDEBİ YAŞAMI: Küçük yaşta şiire başladı. Şiirlerini Garip, Garip Süleyman veya Kul Garip mahlası ile yazdı.

OĞLU AHMET: Yayınlanmış şiirlerini oğlu Ahmet Bulut korumaya aldı.

ÖLÜMÜ: 27 Eylül 2006’da vefat etti.


Şiiri

1.

BENİM ASLIM

EĞER BENİM ASLIM SORARSAN BEYİM
MİLLETİ İBRAHİM ADEM’DİR SOYUM
KAZAMIZ ELBİSTAN YAPALAK KÖYÜM
KAHRAMANMARAŞ’TIR ELİMİZ BİZİM

BADİ SAHİL GURBET ELİN HAVASI
BOZUK OLUR GARİP KUŞUN YUVASI
KABUL OLUR ERENLERİN DUASI
DOSTA YETİŞMİYOR ELİMİZ BİZİM

ESİRİ Mİ OLDUK GURBET ELİNİN
KIYMETİ VAR BALI YAPAN ARININ
GARİP METHİN EDER NAZLI GÜLÜNÜN
YİNE BÜLBÜL OLDU DİLİMİZ BİZİM

BEN BULUT’AM KİMSE BİLMEZ DERDİMİ
KADİR MEVLAM EYLE BİZE YARDIMI
BİR YAR İÇİN TERK EYLEDİM YURDUMU
GURBET ELE DÜŞTÜ YOLUMUZ BİZİM
                                 GARİP OZAN
          
-----

2.

GÜL YÜZLÜ NAZLI SULTANIM

GÜL YÜZLÜ NAZLI EFENDİM
GEL DEDİNDE GELMEDİM Mİ
ARMAĞANIN BİR ÇEKİRDEK
AL DEDİNDE ALMADIM MI
DOST DOST YA MUHAMMET DOST DOST

YARADILIŞ ESKİ YAPI
YIKILIRSA YUTTUK HAPI
BU KAPIDAN BAŞKA KAPI
VAR DEDİNDE VARMADIM MI
DOST DOST YA ALİ DOST DOST

KİMİNİ GÖNDERDİN HACCA
KİMİ LAİK OLDU TACA
ALEVLENDİRİP BİZİM PACA
YAN DEDİNDE YANMADIM MI
DOST DOST YA OSMAN DOST DOST

BULUT EDEMEZ METHİNİ
ANLAYAMAZLAR ZATINI
HAZIRLAYIP AŞK ATINI
BİN DEDİN DE BİNMEDİM Mİ
DOST DOST YA ÖMER DOST DOST
                 garip ozan
-----

3.

SEVDİĞİM

GÜL CANANIM VAADİN SERİME DOLDU
İNADIM SÖZÜNE KALAN SEVDİĞİM
AŞKINLA AŞIKLAR DİVANE OLDU
BİR BEN MİYİM MECNUN OLAN SEVDİĞİM

BENİM AĞ’YAR İLE YOKTUR PAZARIM
AŞKIN İLE DERTLERİMİ YAZARIM
ŞEHİR KAZA ÇAR KÖŞEDEN BEZERİM
SEVMİYOR DEMİŞLER YALAN SEVDİĞİM

BAD İ SABA İLE GÖRDER SELAMI
BİLMEM DOSTUM SELAMIMI ALAMI
LEVHİ KALEM ONSEKİZBİN ALEMİ
CÜMLENİN RIZKINI SALAN SEVDİĞİM

HERDEM AKLIMDASIN GÜZEL KADERİM
ÇİZDİĞİN O DOĞRU YOLDAN GİDERİM
KABUL ET KAPINDA HİZMET EDERİM
SÜLEYMAN BULUT’UM KÖLEN SEVDİĞİM
  garip ozan

-----

4.

GEL  HELE

DOST DOSTA EDER Mİ BÖYLE
GÜLÜM GEL HELE GEL HELE
NE İSE FİKRİNİ SÖYLE
GÜLÜM GEL HELE GEL HELE

ADINI DUYAN CENNETLİK
ETME BÖYLE MUHANETLİK
EŞİN ARAR MERİ KEKLİK
GÜLÜM GEL HELE GEL HELE

GURBET ELDE HALIM YAMAN
GAYRİ KAVUŞMAMIZ GÜMAN
SÜLEYMAN BULUT DER AMAN
GÜLÜM GEL HELE GEL HELE


garip ozan

------------------------------------------

EYÜP ŞAHAN


MESLEĞİ: Halk Ozanı - Sendikacı
  
DOĞUMU:  Eyüp Şahan, Maraş İlinin  Afşin İlçesine bağlı Çobanbeyli Beldesinde, 10 Nisan 1950 tarihinde dünyaya geldi.

ÖĞRENİMİ
İLK - ORTAOKUL: İlk ve ortaokulu Afşin'de,

LİSE:  Liseyi Artvin de bitirdi.

KAMU GÖREVİ: 1970 Yılında Maden Tetkik Ve Arama Enstitüsünde işe başladı. İç Hizmet kurslarına katılarak Metal Madenler ve Sondaj elamanı olarak görev yaptı.

SENDİKACI: Maden Tetkik Ve Arama Enstitüsünde,  işçi sendikasına yönetici seçilerek sendikacılık yaptı.

EMEKLİ: Yaşamını Ankara’da sürdüren ozan 1996 yılında emekli oldu.

YÖRE KÜLTÜRÜ: Çalışırken görevi gereği yurdun bir çok yerini dolaşan ozan, yöre kültürlerini yakından tanımak fırsatı buldu.

HALK OZANI: Şiirlerini sade ve anlaşılır bir dille yazan Eyüp Şahan, Kültür Bakanlığı Halk Ozanıdır.

ESERİ: Bir Dilek Tuttum – 2012.

-------------------------------------------

şiirleri

1.

Selam Olsun

Gider olduk biz bu ilden
Kalan dosta selam olsun
Söz işittik tatlı dilden
Gülenlere selam olsun

Yedik içtik konduk göçtük
Gönüllerden gönül seçtik
Bilen ile dostluk biçtik
Silenlere selam olsun

Göç yayladan geçti gider
Kalan dostlar sitem eder
Gönül diyor artık yeter
Bilenlere selam olsun

Saygı duydum gökte kuşa
Hayatla  barışık yaşa
Tatlı dilden selam başa
Verenlere selam olsun

Eyüp söyledi sözünü
Sevgi doldurur özünü
Dosta çevirdi yüzünü
Görenlere selam olsun

Eyüp şahan
Ankara    5.1.2010

-----

2.

Yürüyorum

Ayaklarım karda içinde yangın
Her adım hatırlatıyor
El ele günlerimi
Hayal kuruyorum o günlere

Yürüyorum; yalnız
Yoksun işte yanımda

Bitmez sanmıştım
O günler ve hayallerim
Bitirdin işte

Hani giderken dönüp bakmıştın ya
Buraya her gelişimde o geliyor aklıma

El sallamıştım arkandan
Kala kalmıştım işte tam burada
İki damla ve çaresizlik sarmıştı bedenimi
Sormadın nedenini

Yürüyorum karların üstünde tamda burada
Sevdamı astım boynuma
Dolandı ipi var yakamda
Sen uzaklaştıkça
İp sıkıştı boynumda
Ben öldüm gittiğin gün

Ayaklarımın altından
kaydı kurduğum dünya
Ruhum asılı kaldı
Beden ise boşlukta

Yürüyorum
Ruh esir beden tutsak
Yol uzun hayat kısa
Gönül mezarlığında.
Eyüp Şahan
Ankara: 18.12.2010

-----

3.

Sorardım Hoca

Şimdi sınıfında öğrenci olsam
Belki de bir işe yarardım hocam
Yıllar geri gitse gençliği bulsam
İnan ki zamanı yorardım hocam

Sevda yollarında düştü talebe
Aşkın gücü yendi çaldı galebe
Sevip de ayrılmak sığmaz edebe
Bir zaman hayaller kurardım hocam

Kabına sığmıyor gönül desturu
Aşarken yıkıldı önünde suru
Eğer diyorsan ki sende kusuru
Kendi benliğimde arardım hocam

Bir kitap vermiştin bana hediye
Hayatı anlatır oku sen diye
Gerçek saklı kaldı demedin niye
Bilsem gerçekleri sorardım hocam

Çekildi yanımdan gönül dayağı
Büküldü bellerim kırdı ayağı
Kolumu bağladı kaderin ağı
El atsan zinciri kırardım hocam

Sen öğrettin bize ferman yazmayı
Bildirmedin bana dosta kızmayı
Eyüp aştı ise eğer çizmeyi
Tutar kulağını kırardım hocam

Eyüp Şahan
İstanbul/Üsküdar /sultan Tepe
21.5.2005


-------

4.

Duman Sardı Berit’i


Yine duman sardı Berit’in başı
Yaylasına güzel gelmiyor m'ola
Binboğa Dağı’nın can arkadaşı
Sorup da gönlünü almıyor m'ola

Elbistan ovası diyor ki benim
Yaz baharda çiçek bürünür tenim
Dağlar yükseklerde bense enginim
Engin gönül huzur bulmuyor m'ola

Ceyhan geçer gider iner denize
Derman olur onca soluk benize
Toros dorukları küsüyor bize
Başında karları kalmıyor m'ola

Koç yiğit yatağı Yavşanlı Yayla
Oynuyor güzeller düzünde toyla
Sevdaya sürerken geceyi ayla
Yanan gönülleri bilmiyor m'ola

Afşin’in önünde Atlas Tepesi
Mert oğlu mert dolu düzün hepisi
Eyüp’ün başında hasret tipisi
Hele bakın yüzü gülmüyor m'ola


 Eyüp Şahan

-----

5.


Hayaline Doyulmuyor Nilüfer

Aklıma geldikçe öptüğüm o an
Hayaline doyulmuyor Nilüfer
Gönül içlerinde tutuştu cihan
Bir kenara konulmuyor Nilüfer

Gülde kelebektir sevgiyi anmak
Dala diken olur unuttum sanmak
Uzaklara bakıp ismini anmak
Hafızamdan silinmiyor Nilüfer

Gönül dağlarına dumanlar çöktü
Senden ayrı olmak belimi büktü
Durdukça düşünmek belimi büktü
Olanlara gülünmüyor Nilüfer

Bir sızı başlıyor inceden ince
Ayrılık acısı öze girince
Aynada kendimi çökmüş görünce
Sebep nedir bilinmiyor Nilüfer

Alırım diyerek gaflete düştüm
Vardım büyüklere dedi bölüştüm
Alamadım seni hayata küstüm
Sensiz nefes alınmıyor Nilüfer

Seher vakti figan eden bülbülde
Ayaz çiçek açar seven gönülde
Eyüp buse ister belki ödülde
Başka ümit bulunmuyor Nilüfer

Eyüp Şahan
Ankara 26.4.1993

------
6.

güldane

Köyün meydanında yiğitler varken
Gezinme evinde yat be Güldane
Hep gençlerin gözü seni ararken
Birine bir mendil at be Güldane

Köyün gençlerinin gözleri sende
Bir birine düştü senin sayende
Sıcak bir ten olsun dersen teninde
Biraz daha sabır et be Güldane

Evinizin yolu yolumun üstü
Daha tomurcukken kader mi küstü
Yoksa bir yiğide gönlün mü düştü
Gönlünün sözünü tut be Güldane

Bir mektup okudum bir soru sordun
Yasladın başını öylece durdun
Gözlerin kapandı hayaller kurdun
Hayalin zevkini tat be Güldane

Gözlerin gülerken kaşların eğik
Şimdilik gönlümde gez alageyik
Eyüp’ün sevdiği sanki üveyik
Dünyayı bir pula sat be Güldane

Eyüp Şahan

-----------------------------------------------------------------------------------