http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

21 Temmuz 2014 Pazartesi

AŞIK MISDILI



KİMDİR: Halk Ozanı

ASIL ADI: Mustafa Hartlap


NEREDEN GELDİ: Babası başka bir yerde köle iken kaçarak Maraş İlinin Harlap Köyünün Kadılı Obasına sığınır. Ev bark edinir. İlerleyen zamanda Maraş’a yerleşir.

DOĞUMU: Maraş, merkeze bağlı Hartlap Köyünde 1880’de doğdu.

ÖĞRENİMİ: Öğrenimi hakkında somut bir bilgi yoksa da  köy hocalarından yeterli   bilgiyi aldığını söylersek hiç de yanlış olmaz.  Dahası, muhasebeci olduğunu ve bazılarının defterini tuttuğundan yeterli bir eğitim aldığı açıktır.

HİCİV: Güçlü bir hiciv ozandır.  Şiirlerini, şiir severler  hafızasında taşır. Şeflik döneminin demokrasi dışı  uygulamalarını hicveden biri, şiirlerini yazıp, kitaplaştırabilir mi? Elbette yazamaz.

KİŞİLİĞİ:  Herkesi sever ve herkesçe de sevilir. Herkese inanır. Saflığı,  onu ruh  derinliğine götürür. Sanırım, kalender diyebiliriz.

ŞİİR DEFTERİ: Her halk ozanının olduğu gibi onun da şiir defteri vardı. Bu defter, vefatından sonra  eşi dostu arasında kayboldu.

ÖLÜMÜ: 1952 Yılında  vefat etti.

ESERİ: "Büyük Hiciv Şairi AŞIK MISDILI (Mustafa Hartlap'ın) Hayatı ve Şiirleri"


----------------------------------------------------------------

şiiri

CEZA

Nedir çektiğimiz bu cevr ü ceza
Şu yalan dünyada gülmedik gitti
Sardı gönülleri bin türlü eza
Biz bu gam defterin silmedik gitti

Yalan dünya kimlerindir bilinmez
Konup göçenlerden haber alınmaz
Buna girdap derler düşen bulunmaz
Bu pinhan noktayı bulmadık gitti

Alemi sarmıştır bir kara bela
Çıkar karşımıza bir deniz derya
Çok gerçek de değil bir çeşit hülya
Bir semt i sahile ermedik gitti

Ab ı gamla yoğurulmuş binamız
Dağıldı kül oldu yandı sinemiz
Mihnet için doğurmuştur anamız
Felekten intikam almadık gitti

Fısk ile boyanmış dünyamın yüzü
Maşrıka yetişti mağribin tozu
Buna da desinler bir köylü sözü 
Aktı göz yaşımız ölmedik gitti

AŞIK ALİYAR (ALİ ASLAN)

DOĞUMU:   1961 Yılında Afşin'in  Arıtaş Kasabasında doğdu.  

ÖĞRENİMİ.  İlk ve Orta Okul tahsilini Arıtaş Kasabasında yaptı. Liseye Antakya Ticaret Lisesinde başladıysa da bitiremedi. 

İLK ŞİİRLERİNİ: On iki yaşında şiir yazmaya başladı. İlk şiirini  bir doktora yazdı.


ŞİİRLERİNİN KONUSU: Sevgi, tabiat ve sosyal içerikli şiirler yazdı.


GÖREVİ: 1985 yılında Afşin Elbistan Termik Santralında işçi olarak çalışmaya başladı. Halen çalışmaya devam etmektedir (2010 / Ağustos itibariyle).


-------------------------------


şiirleri

---

1.

yayla güzeli

açılmışsın benziyorsun
güllere yayla güzeli
destan olup ta düşmüşsün
dillere yayla güzeli

kelebek gibi uçarsın
göklere kanat açarsın
yürüdükçe gül saçarsın
yollara yala güzeli

obalarda nere yerin
oralarda var mı yarin
meydan okur zülüflerin
yellere yayla güzeli

çatakta sular durulsun
peşinden koşan yorulsun
layık olan yar sarılsın
bellere yayla güzeli
aşık aliyar aslan

----

2.

diyeceğim

Dost eline giden seher yelleri
Eğlenin de biraz dur diyeceğim
Başımdaki binbir türlü halleri
O dosta arzuhal ver diyeceğim

 Ne şad oldu gönlüm ne de neşeli
Yüce dağlar engin çöller aşalı
Uzun yıldır gurbete düşeli
Yanıyor yüreğim kor diyeceğim

Geçerken uğrayın bizim bağlara
Erişmiş mi meyve verir çağlara
Yolumuz düşerse Binboğalara
Yanmış yüreğime kar diyeceğim

Aliyar’ım dolanırım âlemi
Yavaş yavaş doldururum çilemi
Gurbet elde dostlar kesti selamı
Ben şimdi kimlere yar diyeceğim

----

3.

İLKBAHAR GELSİN

Zemheri ayında çiçek açılmaz
Bekle kara gözlüm ilkbahar gelsin
Katar kurup yaylalara göçülmez
Bekle kara gözlüm ilkbahar gelsin

Hep güzeller al yeşili bağlasın
Görenlerin yüreğini dağlasın
Karlar sel olup coşkun çağlasın
Bekle kara gözlüm ilkbahar gelsin

Yolda kalır zemheride yol çeken
Buza murat verir çiçeği eken
Nevruza, sümbüle açılsın mekân
Bekle kara gözlüm ilkbahar gelsin

Aliyar yürekte umudu saklar
Eksiltmez üstüne daha da ekler
Doğa ana bile dört gözle bekler
Bekle kara gözlüm ilkbahar gelsin

Aşık Aliyar ARSLAN

-----




4.

YERMİŞ

Zaman gelip kemikleşip
Dil dönüp te dişi yermiş
Yumrukların balyoz olup
Taş yerine döşü yermiş

Toscular yazmışsa ferman
Göze kesilmişse kurban
Danesiz dönen değirmen
Ancak taş taşı yermiş

Uykudayken derin sular
Bular deli gönlüm bular
Bendeki kaçak uykular
Gecemdeki düşü yermiş

Sessizim boş kese gibi
Büküldüm yaş asa gibi
İnsan bazen Musa gibi
Tabaktan ateşi yermiş

Aliyar gam kucak kucak
Ömrüm hep böyle geçecek
Mevsimsiz domuran çiçek
Arbıldaki kışı yermiş


Aşık Ali YAR

-----


5.

HABERİN YOKTUR

Pervane misali divane gönül
Düştüğün ateşten haberin yoktur
Tebessümü eksik eylemesen de
Gözündeki yaştan haberin yoktur

Sen dalıp gidersin derin kuyuya
Erebilmek için bir yudum suya
Yorgun düşüp daldığın da uykuya
Göreceğin düşten haberin yoktur

Bazen baş üstünde bir taç misali
Bazan ezilirsin bir hiç misali
Meyveye yönelmiş ağaç misali
Yiyeceğin taştan haberin yoktur

Neyine gerekti dünyaya gelmek
Dertler karşısında ayakta kalmak
Üstüne üstlükte aliyar olmak
İşlediğin suçtan haberin yoktur



Aşık Ali YAR

----

6.

KAYDI GİDİYOR



Hurman çayı boz bulanık akarken
Gözüm Binboğaya kaydı gidiyor
Gönlümü verdiğim vefasız gibi
İçime bir ateş koydu gidiyor

Topladım önüme bütün varımı
Dert çekmekten eylemişim karımı
Ardından çektiğim ahu zarımı
Kahkaha zannedip duydu gidiyor

Deryanın içinde kalmışım susuz
Yanar kavrulurum dumansız külsüz
Umut bağladığım çıktı vefasız
Verdiği ikrardan caydı gidiyor

Ala karlı Binboğanın başları
Baharda yaşadım kara kışları
Aliyar’im akan gözüm yaşları
Yorgun yanağımı oydu gidiyor.

Aşık AliYAR
-----------------------------------------------------------------


AŞIK MAHZUNİ


DOĞUMU : 1940 Yılının ilk aylarında, Maraş’ın Afşin İlçesinin Berçenek Köyünde doğdu.
ÖĞRENİMİ : Berçenek'in okulsuz yıllarında, Elbistan'ın Alembey Köyündeki Lütfü Efendi Medresesinde okudu ve Kur'an eğitimi aldı.
5164
AŞIK MAHZUNİ, 1956 yılında Berçenek’e gelen ilk okuldan mezun oldu.

1957 Yılında Mersin Astsubay Okuluna başladı.

GEÇİMİ : 1968 Yılında kendi adına bir plak firması kurdu. Ama kısa zamanda bu firmayı batırdı.

CEZAEVİ : 1971 Yılındaki askeri darbeden sonra kurulan Nihat Erim hükumetinin, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idamdan sonra; Erim Erim Eriyesin  türküsünün plağını çıkardı ve bundan dolayı tutuklanıp dört ay cezaya çarptırıldı.

1973 Yılında halkı suça teşvik etmekten tutuklandı ve Ankara Sıkıyönetim Mahkemesinde yargılandı.

EVİ KUNDAKLANIR: 1972 de Antep'deki evi kundaklandı. Bunun sonucunda, Ozanın tüm ödülleri ve arşivinin yandığı söyleniyor.

DÜNYANIN 1. OZANI: 1998 Yılında, 58 kaset sahibi olan Mahzuni, dünyanın yaşayan üç büyük ozanı arasında birinci sırayı alır. Bir çok yabancı ülkede deyişleri değişik dillerde okunuyor.

MEDENİ HALİ: Evli, 8 çocuk, 4 torun sahibidir.

a) 17 Yaşındayken dayısının kızı ile evlenir. Bu evlilikten bir kızı olsa da, Mahzuni bu evliliği bir mektupla bitirir.

b) 1961 Yılında,  Ankara'da İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir kızla tanışır. Bu evlilikten üç çocuğu olur.

c) 1971  Yılında üçüncü eşi Fatma Hanım'la evlenir.

HASTALIĞI: 2001 Yılının  başlarında rahatsızlanarak, kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle, JFK Hospital'da yoğun bakım altına alındı.

ÖLÜMÜ: 2002 Mayıs ayının 17'si Mahzuni Severler için kara bir gün. Almanya'nın Köln Şehrinde hayata gözlerini yumdu. Hacı Bektaş Veli Külliyesinin yakınındaki Çilehane adı verilen bölgeye defnedildi.

ESERLERİ
1.              Tüm türkülerinin yer aldığı 8 kitabı bulunan ozanın, Bektaşi Kültürünün ve Anadolu Ezgilerinin dünyaya tanıtılmasında önemli bir yeri vardır.
2.              1961 Yılından itibaren, gönül verdiği yoldan giderek, onlarca  plak ve kaset yaptı. Hakkında yazılan ve yazdığı kitaplar uluslararası edebi tartışmalara konu oldu.

----------------------------------------------------------------

şiiri

1.

ağlasam mı

mevlam gül diyerek iki göz vermiş
bilmem ağlasam mı ağlamasam mı
dura dura bir sel oldum erenler
bilmem çağlasam mı çağlamasam mı

yoksulun sırtından doyan doyana
bunu gören yürek nasıl dayana
yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
bilmem söylesem mi söylemesem mi

mahzuni şerif’im dindir acını
bazı acılardan al ilacını
pir sultanlar gibi darağacını
bilmem boylasam mı boylamasam mı

-----

2.

yuh yuh

uzaktan yakından yuh çekme bana
sana senin gibi baktım ise yuh
efendi görünüp bütün insana
hakkın kullarını yıktın ise yuh

bu kadar milletin hakkın alanlar
onları kandırıp zevke dalanlar
diplomayla olmaz hakim olanlar
suçsuzun başına çöktüm ise yuh

ben insanım benden başlar asalet
asillere paydos  beye nihayet
şu insanlık derde girerse şayet
ona yar olmaktan bıktım ise yuh

yuh yuh soyanlara
soyup kaçıp doyanlara
insanlara kıyanlara
yuh nefsine uyanlara yuh

-----

3.

işte gidiyorum
çeşm-i siyahım

işte gidiyorum çeşm-i siyahım
önümüze dağlar sıralansa da
sermayem derdimdir servetim ahım
karardıkça bahtım karalansa da

haydi dolaşalım yüce dağlarda
dost beni bıraktı  ah ile zarda
ötmek istiyorum viran bağlarda
ayağıma cennet kiralansa da

bağladım canımı zülfün teline
sen beni bıraktın elin diline
güldün mahzuni’nin berbat haline
mervanın elinde parelense de

-----

4.

delaley

bağa girdim bağbanı yok
güle sordum figanı yok
sürüyü kurtlar dalamış
bu sürünün çobanı yok
ah ley delaley delaley
nereye başı delaley

dere kavuşur dereye
akar gider gemere’ye
savaşı girmiş yüreğe
yarası yok çıbanı yok
ah ley delaley delaley
nereye başı delaley

mahzuni’yim doğrusunun
dermanı yok mudur bunun
sevdaya giden yolcunun
çarığının tabanı yok
ah ley delaley delaley
nereye başı delaley

-----

5. 

al birini vur birine

yıkılası bozuk düzen
bıçak kemiğe dayandı
gayrı bize yazık düzen
gönlümüz kana bulandı

al birini vur birine
koydu bizi hiç yerine
vay boyunuz devrileydi
inandık körü körüne

ağar kara saçım ağar
hıçkırık sinemi boğar
bu yılda böyle giderse
başımıza taşlar yağar

al birini vur birine
koydu bizi hiç yerine
deli miydik serseri mi
inandık körü körüne

gel mahzuni söyle sözü
harap ettik yazı güzü
daha karanlık basmadan
üsküdar'ı geçti dürzü

al birini vur birine
koydu bizi hiç yerine
gönlümün gözü çıkaydı
inandım körü körüne

-----

6.

bu yıl benim

bu yıl benim yeşil bağım kurudu
dolu vurdu yapraklarım çürüdü
benim de saz tutan elim var idi
şimdi bir köşede yatar ağlarım

benim ile lokma yeyip içenler
gölgemin altında konup göçenler
sizi zalim dar günümde kaçanlar
ben kendi kendime çatar ağlarım

çırpına çırpına bir yuva kurdum
bebeği görmedim kundağı gördüm
deryada boğuldum karaya vurdum
çileden çileye bakar ağlarım

mahzuni şerif'im budur ahvalim
zamane bozulmuş insanlar zalim
kıyamete kadar gider bu halim
sabır edip matem tutar ağlarım.







AŞIK BEHLÜL ALİ


DOĞUMU: 1881 Yılında Maraş İlinin,  Elbistan İlçesine bağlı  Izgın Köyünde doğdu. Küçük yaşlarda başladığı aşıklığı ölümüne dek sürdürdü.

ÖĞRENİMİ:  Gençlik yıllarında bir süre medrese eğitimi gördü. Ancak çeşitli nedenlerle tamamlayamadı.

DEDELERİNİ TAKİP ETTİ: Karac’oğlan, Hezari, Şazi ve Şirazi’vari  şiirler yazan Aşık Behlül Ali, halkın geleneğinden kopmadı.  Elbistan ve Maraş yöresinde birçok şiiri türküleştirilen ozanın, birçok şiiri de yörede ağızdan ağza geçerek bugüne ulaştı.

GÜLLÜ FADİME: Ozanın elimize ulaşan, "Aşık Behlül ilen Güllü Fadime'nin Türküsü" adını verdiği elyazması şiir defterinden  ozana ilişkin bilgilere ulaşmak kabildir.

ÖLÜMÜ: 1956

ESERİ
a. "Aşık Behlül ilen Güllü Fadime'nin Türküsü" adını taşıyan ozanın elyazması defter,
b. Aşık Behlül Ali’nin hayatı ve şiirlerini içeren 232 sayfalık kitap, araştırmacı yazar Ali Karaçalı tarafından yayına hazırlandı ve TDK tarafından yayınlandı.

--------------------------------------------------------------

şiirinden örnekler

1.

Geldim

Büsbütün şavkın da tutmuş alemi
Parlıyor cemalin nur diye geldim
Ağılı hançeri vurdun sineme
Dertliyim hallerim sor diye geldim

Görmesin gözlerim ezel ben ölem
Sakınırım sana erişir âlem
Boyun usul boylu kaşların kalem
Saçından iki tel ver diye geldim

İçerimde yanar ateşin ördün
Hergiz iflah etmez şu beni derdin
Hey kız kerem eyle kolumu kırdın
Kırıldı kollarım sar diye geldim

Eydür Behlül Ali’m ecelin yakın
Atılma her yere sen seni sakın
Yedim şu feleğin ağılı okun
Derdimin ilacı var diye geldim

----

Gelir Gider

Gam kasavet çekme hey kömür gözlüm
Yiğidin başına iş gelir gider
Genç yaşında güzel seven yiğidin
Sinesinde yâre baş gelir gider

Nice diyem başa gelen halleri
Kömür gözlüm gel güldürme elleri
Hele bir parça da bekle yolları
Salarım selamın kuş gelir gider

Şifa olsun yediceğin yoğurtlar
Izgın’ın kenarı sıra söğütler
Aklı da olmayan babayiğitler
Yalancı dünyaya boş gelir gider

Behlül Ali’m der ki yoldaş yarenler
Azgın yaralarım yok mu saranlar
Olura olmaza sırrın verenler
Şu yalan dünyaya caş gelir gider

Ozan Virani'nin torunudur.

-----------------------------------------------------------------

AŞIK MELULİ


DOĞUMU: Maraş’ın Afşin İlçesinin Kötüre köyünde 1892 yılında  doğdu.
ASIL ADI: Asıl adı Karaca Erbil’dir.

VARLIKLI: Varlıklı bir ailenin çocuğudur.

ÖĞRENİMİ:  7-8 Yaşlarında okuma yazma öğrendi. 10 yaşında Afşin’de aile dostu olan bir Ermeni’nin yanına gönderildi. Ermeni okulunda okudu. Arapça, Ermenice, matematik ve edebiyat dersleri aldı.

GURBET: Halk edebiyatına ilgi duydu. Yöresindeki birçok âşığın yanı sıra kaynaklara geçmiş âşıkların da şiirlerini okuyarak kendini geliştirdi. Babası ile anlaşmazlığa düşünce,  eşini alarak  gurbete çıktı. Çeşitli yerleri dolaşıp, değişik insanlarla tanıştı.

AŞK VE SİYASET
Şiirlerinde insan sevgisinin yanı sıra politik taşlamalardan tasavvufa dek, birçok konuyu ele aldı.

EDEBİ HAYATI: Melûli mahlasının yanı sıra Latife mahlasını da kullandı. Şiirleri çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlandı, birçok sanatçı tarafından bestelendi.

ÖLÜMÜ:  14 Kasım 1989 tarihinde  vefat etti.

ESERİ: “Melûli Divanı ve Aleviliğin, Tasavvufun, Bektaşiliğin Tarihçesi”, (+)

adıyla 1992’de yayınlandı.

----------------------------------------------------------------

ŞİİRLERİ

1.

biz dostuz

Ey gönül biz dostun devrişanıyız
Dergah-ı alamız dost otağıdır
Can teslim etmişiz koç kurbanıyız
Gerdana çalınan dost bıçağıdır

Cennete parasız zahide verdik
Cehennem korkusunu gönülden sildik
Huriyi gılmanı biz burda bulduk
Bizim cennetimiz yar kucağıdır

Okuduk Kur-an'da mana-ı hece
Bize ders veremez dede ile hoca
Muhammed miraca gidermiş gece
Bizim miracımız Dost otağıdır

Arapça bilmezsem Türkçe'dir sözüm
Dosttan gayrisini hiç görmez gözüm
Günde yüz bin kere sürerim yüzüm
Hac'c el-ekberimiz Dost ayağıdır

Söyletmeyin şu Meluli deliyi
Nideyim ben gelip geçen nebiyi
İsa gibi diri kalan ölüyü
Sol lebinden akan Dost ırmağıdır

-----
2.

suçum nedir

Söyle dilber suçum nedir
Seni candan sevdiğim mi
Seni ilah  gibi bilip
Sana gönül verdiğim mi

Aşık oldum mah yüzüne
Mailim ela gözüne
Söylenen her bir sözüne
Kanıp ta inandığım mı

Bu sevda gele başına
Kanlar karışa yaşına
Gece gündüz ateşine
Hiç durmayıp yandığım mı

Va'dına vefa var gibi
Safi lekesiz nur gibi
Tanrıya  güvenir gibi
Ben sana güvendiğim mi

Meluli’yem bahtım kara
Ben düştüm garip diyarda
Sen gibi gonca nigara
Bu kadar bağlandığım mı

-----

3.

güldürmedim 
bir gün seni

Güldürmedim nazlım bir gün ben seni
Bundan sonra yürü gül yavaş yavaş
Ya görürsün ya görmezsin sen beni
Artık defterinden sil yavaş yavaş

Yaprağım kurudu güllerim soldu
Senin de ikbalin yüzüne güldü
Kurtuldun kışımdan baharın geldi
Açılsın bahçende gül yavaş yavaş

Ümit yok görmeye bu gözler ile
Gönlüme teselli bu sözler ile
Tara zülüflerin mah yüzlerine
Dökülsün gerdana tel yavaş yavaş

Çoktan sönmüş idi sevgin aşikar
Bunu bilmez mi sandın yoksa hoş nigar
Beni böyle süründüren bir ikrar
Bilmiyorsan sen de bil yavaş yavaş

Yaptığım binayı yıkıp devirdin
Şeytanlara uydun plan çevirdin
Destan ettin ilden ile duyurdun
Sevinip gülüyor el yavaş yavaş

Zehirle yoğrulmuş vurduğun hançer
Bundan kurtulmaya ne çarem mi var
Çekerim bu derdi ölene kadar
Bilmek istiyorsan gel yavaş yavaş

Meluli kapında bendedir bende
Gönlüm ayrılmıyor sendedir sende
Meğerki bu ruhum çıka bedende
O zaman ayrılır yol yavaş yavaş

-----

4.

göresim geldi

Çok göresim geldi nazlı nigarım
Niçin söylemiyor bilmem dillerin
Bülbül gibi arttı ah-u figanım
Niçin açılmıyor bilmem güllerin

Talihim bozuktur ne deyim sana
Tazeleme derdim yazıktır bana
Yolun mu uğradı yoksa yabana
Niçin tebdil olmuş bilmem hallerin

Muhabbet neşesi gitmiş yüzünden
Doyulmazken şive ile nazından
Aşk pınarı sel olurken gözünden
Niçin akmaz olmuş bilmem sellerin

Aldanma bu güzel fani cihana
Ecel camın içirirler her cana
Sarılırken beyaz kollar gerdana
Niçin kalkmaz olmuş bilmem kolların

Bu fakir Meluli sana duacı
Hayır görmem bundan ey başım tacı
O güleç yüzlerin ne kadar acı
Niçin zehir olmuş bilmem balların

------

5.

tatlı günler

O ahd-ü peymanımızı
Unutma dilber unutma
Geçen tatlı günümüzü
Unutma dilber unutma

Yüzün acise ölürüm
Şaşırır deli olurum
Bu can senindir bilirim
Unutma dilber unutma

İncittimse her ne kadar
Aramızda bir ikrar var
Görüp sevinmesin ağ yar
Unutma dilber unutma

İki gözüm ağlıyor kan
Suçum çoktur bağışla sen
Ecel gelir ölürsem ben
Unutma dilber unutma

Melulin adına kurban
Zikri fikri sensin her an
Senin için bu da bir şan
Unutma dilber unutma
meluli

AÇIKLAMA
(+) Meluli’nin yaşamı  ve şiirleri torunu olan Latife Özpolat ve Hamdullah Erbil tarafından derlendi.

kaynak: Bekir Karadeniz
1900'den 2000'e Halk Şiiri

----------------------------------------------------------------